"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Fetretten ancak hukukla çıkılır

Kâzım GÜLEÇYÜZ
18 Mart 2017, Cumartesi
Yargının asıl görevi ve işlevi kanunda suç olarak tanımlanan ve topluma zarar veren fiillerin faillerini cezalandırmak, hak ve hukuk ihlallerini önlemek, adaleti sağlamak, mağduriyetlere meydan vermemek iken işleyişte tersi olur; hatta Bediüzzaman’ın “Zulüm adalet külahını giymiş” sözüyle ifade ettiği bir noktaya gelinirse, o toplumda barış, güvenlik ve huzur ciddî tehlikeye girer.

Özellikle hak gasplarını sudan gerekçelerle rutin uygulama haline getirmiş, kanun ve kural hakimiyetini rafa kaldırmış, keyfîlikte sınır tanımayan bir yönetim anlayışı bu tehlikeyi had safhaya çıkarır.

Baskıcı ve haksız uygulamalarla sürekli yeni mağdurlar üretilmesi ve hak arama yollarının da kapatılması ise, haksızlığa uğrayan kesimlerde yoğun tepkiler biriktirir.

Bu tepkilerin baskıları daha da şiddetlendirerek sindirilmek istenmesi gerilimi daha da tırmandırır. Terörü besleyip azdıran en önemli sebeplerden biri budur.

Tek parti ve darbe devirlerinde bu tecrübeleri son derece acı örnekleriyle çokça yaşayan Türkiye, şu dönemdeki keyfî OHAL uygulamalarıyla yine benzer sıkıntıların tekrarlandığı bir süreçten geçiyor. Hatta bu uygulamaların evvelce hiç görülmemiş çok vahim boyutlara ulaştığı görülüyor.

Merhum Demirel’in 2014 Şubat’ındaki son görüşmelerimizden birinde “rule of law,” yani hukukun üstünlüğü ve kanun hakimiyeti prensibini vurgulayıp bununla bağdaştırılabilmesi imkânsız keyfî uygulamaları “fetret” olarak nitelediği durum daha da katmerlenerek hâlâ devam ediyor.

Yeni Asya olarak muhatap olduğumuz son örnekleri Nur Ener’in haksız tutukluluğu, Risale-i Nur Enstitüsünün geleneksel Bediüzzaman paneli için sözleşme yaptığı salonların bilâhare gerekçesiz veya başkalarına uygulanmayan “güvenlik” bahanesiyle iptali ve İzmir’deki bir cezaevinde mahkeme kararıyla kaldırılan risale yasağını, yargıya da meydan okuyan hukuk tanımaz bir derebeyi edasıyla sürdürme ısrarından vazgeçilmemesi.

Biz bunlarla mücadelemizi yine hukuk içinde müsbet hareketle veriyor ve ülkemizde bu keyfîliklere geçit vermeyen bir hukuk anlayışına artık dönülmesini diliyoruz.

Risale-i Nur hizmeti şahsa değil, şahs-ı manevîye dayalıdır. En başta Üstad Bediüzzaman şahsını değil, eserleri ve meşvereti öne çıkarmıştır.

Üstad: “Benim sözümü ben söylediğim için hüsnüzan edip kabul etmeyin, mihenge vurun, altın çıktıysa kalpte saklayın, bakır çıktıysa reddedin.”

Batıyı topyekûn “İslam düşmanı ve Haçlı ordusu” olarak niteleyen bir söylem, Üstad Bediüzzaman’ın “Avrupa ikidir” yaklaşımıyla örtüşüyor mu?

Okunma Sayısı: 6252
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Özcan Erkiş

    18.3.2017 15:43:42

    (4) Bir muhalefet partisinin, hangi zaruret ve gerekçeye binâen gündeme getirdiği önümüzdeki yıllarda açığa çıkacak olan (ki hiçbir şey ilânihaye gizli kalmaz) tek adamlık sistemi için verilen kavganın yarısı dahilde toplumsal barışın tesisi ve hariçte kurulacak dostluk ve ittifaklar için verilseydi, eminim ki Türkiye maddeten ve manen farklı bir yerde olurdu. Yapılan kavganın taraflarına ve kullanılan üslup ile menfi tavır ve tarza bakılınca, bilhassa iktidarın, neye mâl olursa olsun, tek adamlık sistemini tesis etmekten başka niyet, maksat ve hedefi bulunmamaktadır. Değilse, züccaciye dükkanına giren fil misâli, dahilde ve hariçte kırılan, dökülen, yıkılan şeylerin sebebini neyle izah edeceğiz? Artık öyle görünüyor ki hayra alâmet olmayan bu gidişata son vermek, 16 Nisanda, "Hayır! Daha fazlasına izin veremeyiz!" demekten geçmektedir....

  • Özcan Erkiş

    18.3.2017 15:27:13

    (3) Bugün Çanakkale Zaferinin 102'nci yıl dönümü. Düşmana "Çanakkale geçilmez!" dedirten aziz şehitlerimizi rahmet duâlarıyla yâd ediyoruz. Şehitliğin bile siyasete alet ve malzeme ile şehit aileleri arasında ayrım yapıldığı gerçekten ucube hâle gelen zulümlü mağduriyet süreci; merhum Demirel'on "fetret" nitelemesinin çok ötesinde hukuksuzluk ve keyfilikleri barındırmaktadır. Bu ve benzeri süreçlerin bitmesinin şartı, ülkede hukukun üstünlüğünü hâkim kılmaktan geçiyor. Bunun da şartı âdil, tarafsız, bağımsız ve vicdan hürriyetine sahip cesur yargıçların olmasıdır. Yoksa şeklen var, fiilen yok hükmündeki yargı ile mülkün temeli olan adalet tesis edilemez...

  • Özcan Erkiş

    18.3.2017 15:07:40

    (2) İktidara gelirken AB'yi, darbeci-vesayetçi yapıyı tasfiye için cemaati kullanan siyasal islamcı iktidar, kendini garantiye aldığını zannettiği "ustalık" döneminde, esas projesi olan ve 15 yıl evvel iktidara gelirken açıkca söylemediği, bütün kayıtlardan âzâde tek adamlık sistemini gerçekleştirmek için dahilde ve hariçte resmen "kavga" etmektedir. Ne pahasına? Dışarıda ve içeride yeni yeni düşmanlıklar üretmek pahasına. Peki, üç günlük dünya saltanatı için değer mi? Katiyen değmez!

  • Özcan Erkiş

    18.3.2017 14:31:12

    (1) Merhum Demirel'in 2014'te, haklı ve isabetli tesbitiyle "fetret"olarak tavsif ettiği hukuksuz, keyfilik dönemi farklı versiyonlarıyla üstelik pervasızca devam ettirilmekte. Hukuksuzluk ve keyfiliğe ilaveten bir de hakikatların halktan gizlendiği hattta tersyüz edildiği, çarpıtıldığı tuhaf bir süreç. Toplumun kutuplaştırılması da cabası. Peki ne için? Referandumda iktidar cenahının evet'i "2 puan" artsın diye mi? Ya sebep olunan düşmanlıklar ve ekilen nefret ve nifak tohumlarıi stikbalde ne gibi semere verecek düşünen var mı? Merak eden bugün Yasemin Yaşar hanımefendi'nin yazısını ve içinde geçen hikâyeyi lütfen okusunlar. Tahrip kolay tamir zordur.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı