Erdoğan İbn Haldun Üniversitesi açılışındaki konuşmasında, zaman zaman seslendirdiği bir itirafı, “Kendimi biraz mahzun hissediyorum” diyerek bir kez daha tekrarladı:
“18 yılda eğitim ve öğretimde, kültürde arzu ettiğimiz ilerlemeyi sağlayamadık.”
Ve müfredatın ötesinde, topyekûn bir eğitim reformunun gerekliliğinden dem vurdu.
Ama şimdiye kadar defalarca tekrarlanan ve malûmun itiraf formatında yine ilâmından ibaret olan bu sözlerin bir orijinalliği yok.
Hele hem Batı taklitçiliğini Cumhuriyetin en büyük kaybı olarak niteleyip, hem de bu tercihin projesi olarak dayatılan resmî ideolojiyi teğet geçen, onunla hesaplaşmaktan kaçınan, dahası ona teslim olup ömrünü uzatan bir anlayışla hangi reform yapılabilir ki?
Zaten AKP döneminde, eğitimdeki resmî ideoloji propagandası tamgaz devam etti.
Hangi ders kitabını açsanız, resmî ideoloji sembolleri ve bol bol devrim edebiyatı. (Geçen yıllarda her ders yılı başında imam hatiplerde okutulan kitaplardaki örnekleri sınıf sınıf ve tek tek tüm detaylarıyla aktarmıştık.)
Hal böyleyken, fikrî iktidarı tesis edememekten yakınmanın mantığı ve anlamı ne?
Esasen siyaset dışı ve üstü olduğu halde siyaseti de kuşatan bir kapsam, genişlik ve derinliğe sahip olan “fikir” kavramını “iktidar” gibi siyasî bir bağlamda ele almak ne kadar doğru. “Fikrî iktidar”dan ne kast ediliyor?
Ve tek fikirle demokrasi olmaz. Demokrasi farklı fikirlerin eşit şartlarda yarıştığı rejimdir.
Bir fikir doğruysa ve fıtratla örtüşüyorsa zihin, kalp ve gönüllere zaten kendiliğinden hâkim olur. Hele zamanı gelmiş bir fikir, Einstein’ın dediği gibi atom bombasından güçlüdür. Yanlış bir fikri ise hiçbir baskı insanlara kabul ettiremez. Ona bina edilen istibdat da devam edemez.
İşin AKP ile ilgili bir diğer boyutu, olup bitenlere tarafgir değil, objektif bakabilen fikir ehlinin şu tesbiti: “Bu iktidarla birlikte birçok dindar aydın ve düşünür raportör bürokratlar haline geldi.”
Fikir, siyaseti değil; siyaset, fikri kontrol altına alıp yönlendirince başka ne beklenir ki?
Erdoğan’ın şu şikâyeti de hayli manidar:
“Medyamız en modern altyapıya sahip, ama bizim sesimizi ve nefesimizi yansıtmıyor.”
Gerçek şu ki, türlü yollarla kontrolleri ele geçirilen medya organlarının eski hallerinden tek farkı, dalkavukluk yarışında sınır tanımamaları. Onun dışında fikir açısından değişen birşey yok.