"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Geleceğimizde demokrasiye yer yok, öyle mi?!

Kâzım GÜLEÇYÜZ
20 Eylül 2018, Perşembe
Bağımsızlığı demokrasinin önüne koyan, dahası demokratikleşmeyi bağımsızlığın engeli olarak gören anlayış, işi daha da ileri götürerek, demokrasi ısrarını bağımsızlık mücadelesine direniş olarak değerlendiriyor.

Ve bağımsızlık mücadelesinin belirleyici olacağı bir gelecekte demokratikleşme taliplerinin yerinin olmayacağını savunuyor.

Son dönemde iktidarla bağlantılı “entelektüel”lerin kapalı kapılar ardındaki değerlendirmelerinde “Batı tipi demokrasi bize uymaz” gibisinden “fikir”lerin seslendirildiğine ilişkin duyumlarla örtüşen bu yaklaşım, demokrasiyi boşlayarak AB’ye sırt çeviren tavrın arkaplanına da ışık tutuyor.

Çok eskilerde demokrasiyi “şirk ve küfür düzeni” olarak reddeden anlayış bu şekilde yine tenasuh ederek kendisini gösteriyor.

Keza demokrasi için kullanılmış olan “hedefe götürecek tramvay” benzetmesinin kaynaklandığı çıkış noktasını da aydınlatıyor.

Bu parçaların birleştirilmesiyle şekillenen sonuç, çağdaş ve evrensel kriterlerle belirlenmiş “demokrasi” tanımını kabul etmeyen bir anlayışı yeniden karşımıza çıkarıyor.

Son dönemde icad ettiği ve her vesileyle tekrarladığı “yerli ve millî” kıstasını demokrasiye de uyarlarken, bu kavramı yalnızca kendi iktidarıyla, millî iradeyi de kendisine verilen oylarla tarif eden tekelci bir zihniyet.

Herkesten biat isteyen, eleştiriye tahammülü olmayan, muhalefeti “düşman, hain, terörist, şer ittifakı” sayan bir “düşünce” yapısı.

Demokrasi sayesinde elde ettiği iktidarı ne pahasına olursa olsun bırakmamak için her türlü manipülasyona başvururken hukuku da, en temel hak ve hürriyetleri de çiğnemekte beis görmeyen bir anlayış.

Kendi varlığına kutsallık atfederken farklı fikir ve yaklaşımları hazmedemeyen ve reddeden bu anlayışın, “demokrasi” diyenlere hayat hakkı tanımak istemeyişi ve ülkenin geleceğinde artık onlara yer olmadığını iddia etmesi hiç de şaşırtıcı değil.

Peki, Osmanlının son dönemlerinden itibaren yaşanan süreçlerde demokrasiye ulaşmak isterken ağır bedeller ödeyen Türkiye bu zihniyete teslim olacak mı? Ve demokrasinin, hak ve özgürlüklerin öne çıktığı bugünün dünyası bu değerlerden uzak bir Türkiye’yi kabul edecek mi?

***

Din adına yapılan hatalar İslama zarar veriyor

Okunma Sayısı: 4379
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Gündüz Alp-4

    20.9.2018 10:02:21

    Dünden bugüne, ideolojileri ne olursa olsun, iktidarın ve gücün yanı başında konuşlanan yandaş medya ve kalemşörleri, gerçekleri halka duyuran, doğru haber veren medyayı düşman bellemiş ve saldırmışlardır. Bugün de adı İslâmî basın da olsa aynı gerçeği yaşıyoruz. Dün alkışlayıp göklere çıkardıkları cemaatleri bugün iktidarla ters düşünce karalayan, hak ve hakikat adına zulüm ve mağduriyetleri dile getiren Yeni Asya ve emsali gazetelere "çamur" atmakta beis görmeyen sözde "kalem ve "fikir" erbabı kimselere verilecek cevap Ziya Paşa'nınki gibidir: "Nâdanlar eder sohbet-i nâdanla telezzüz / Dîvânelerin hem-demi dîvâne gerektir." Demokrasinin, hak ve özgürlüklerin öne çıktığı yüzyılımızda Türkiye olarak bu evrensel değerlerden uzak kalamaz, müstağni davranamaz. Hür, medeni ve demokrat dünyanın saygın ve güçlü bir üyesi olmak asrımızda ancak bunların varlığıyla mümkün görünmektedir. Doğru şeyleri yanlış yerde arayarak zaman, emek ve enerjimizi israf etmeyelim.

  • Gündüz Alp-3

    20.9.2018 09:40:03

    Dini ve milli değerleri birleştirici bir unsur olmaktan çıkarıp ayrıştırıcı, kutuplaştırıcı bir vaziyete sokarak önemini ve kıymetini düşüren ve menfi siyaset tarzını takip eden iktidar cenahı, maalesef bundan vazgeçmemekte, son yaşanan kriz de bile bunları kendilerine payanda olarak kullanmakta, yaptıkları hata ve kusurlarının örtülmesinde perde olarak istimal etmektedirler. Buna "suistimal ve istismar" derler. Ve her iki durum da etik/ahlaki değildir. Usanç verse de tekrarlamakta yarar vardır: Türkiye'nin ihtiyacı, hürriyetçi demokrasi ve hukukun üstünlüğünün ülkede hâkim konumda olmasıdır. İkbal de istikbal de bundadır. Demokrat siyasetçilere bugün dünden daha fazla ihtiyaç vardır. Bireylerin de demokrasi bilinci ve kültürü ile hareket etmesi elzemdir. Temel hak ve hürriyetlerin çiğnenmesi karşısında bile susan toplum bize "kurbağa deneyini" hatırlatıyor. "O da ne?" diyenler de artık bir zahmet araştırıversin. Merak ilmin hocasıdır.

  • Gündüz Alp-2

    20.9.2018 09:22:32

    Son zamanlarda kullanılan "yerli ve milli" argümanı ve söylemi sakın bizi aldatmasın. Ondan kasıt salt kendi iktidarlarıdır. Gayrısı "Ecnebi" mi? Particiliği "hizmet-i kutsiye" ve partiyi de "kutlu dava" gibi gören ve gösteren, biat ve itaat etmeyeni "metal yorgunu" diyerek ihraç eden, belediyeye halk tarafından seçilen başkanları ağlaya ağlaya istifaya zorlayan/ettiren, gerçekleri bile konuşmasına izin vermeyen, muhalif ve muarızlarına ehl-i küfür muamelesi yapan, onları "hain, terörist, darbeci" diyerek etiketleyen, "hesabını verecekler, bedelini ödeyecekler, sürünecekler.." diye tehdit eden tekelci bir zihniyetten ülke adına hürriyet, demokrasi, hukuk, istikbal bekliyorlarsa bir kaç bahar daha beklemeleri icap edecek. Millet er ya da geç gerçeklere uyanacaktır. Eskiler "kara gün kararıp kalmaz" derlerdi.

  • Gündüz Alp

    20.9.2018 09:09:06

    Sayın Güleçyüz, bugünkü kasvetli tabloya bakıp geleceğimiz adına -şahsen- tümden ümitsiz değilim. Çünkü en kasvetli günlerde bile Bediüzzaman gibi bir zat "Ümitvâr olunuz!" demiş. Evet ümitvârız. Zira geleceğin dünyasında, tek adamlı, tekçi, baskıcı ve diktacı yönetimlere asla yer olmayacaktır. Kaldı ki dünyanın hiç bir yerinde zalim diktatörler milletin rızasıyla işbaşına gelmemiştir. Önce milleti "hürriyet, adalet, eşitlik, refah ve mutluluk....." vb evrensel değerlerle avlayıp tavlamışlar, sonra da diktatörlüklerini ilan etmişler. Neron'dan günümüzün modern diktatörlerine kadar hangisinin hayat hikayesine bakarsanız aynı taktiği görürsünüz : Aldatarak iş görmek! Çünkü gerçekleri baştan söyleseler iktidara gelme ve orada kalma şansları sıfır. Yazınızdaki demokrasiden sapma aşamaları bize, menfi ve menfaatçi siyasetin nasıl Makyavelist düsturlarla iktidara geldiğini, iktidarda kalmak için de yine Makyavelist ilkeleri rehber edindiğini gösteriyor.

  • Ali Tam

    20.9.2018 02:38:28

    Birinci Cihan Harbinin en şerefli, ve eşsiz Gönüllü Alay Komutani ve gercek GAZI Muazzez Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin bize sunduğu muhteşem yenilikler, tecdidler ile hem bu dünyamızı hem de sonsuz ahiretimizi mesudane kazanmaya VESILE olan YOL MEŞRU HÜRRİYETİMİZDEN geçmektedir. Hiçbir Süfyanın vekili, Haccac ı Zalimin modeli müstebit despot bozması bunu değiştiremez. Ey Zalim bil ki Boyunlarimiz ancak Hayy ve Kayyum olan Allah'a egilir, sanin gibi ölümlü ve gelip gecici zalime asla! Ve anatil vücuhu lil hayyil kayyum.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı