Erdoğan, başbakanlığının son aylarında her vesileyle “paralel yapı”yı “bir numaralı ulusal tehdit” olarak niteleyip bunu Millî Güvenlik Siyaset Belgesine de koyacaklarını tekrarlıyordu. Köşke çıktıktan sonraki ilk işinin de bu olacağını açıkça ifade etti.
Kırmızı kitap veya gizli anayasa olarak da anılan MGSB, öteden beri “derin devlet”in en temel dokümanlarından biri olarak görülüyor.
Genelkurmay karargâhında hazırlanıp her gelen hükümete dikte edilerek uygulatılıyor.
Devlete yönelik iç ve dış tehdit değerlendirmelerinin yer aldığı bu belgede, 28 Şubat döneminde irtica bir numaralı iç tehdit olarak nitelenmiş ve bu çerçevede bütün dinî cemaatler hedefe konulmuştu. Ve bu durum AKP iktidarında da, 2010 yılına kadar devam etmişti.
Hattâ 2005 güncellemesinde irticanın hâlâ tehdit sayıldığı haberi çıktığında hükümet bunu tekzip edemezken, belgenin gizliliğine sığınarak sızdıranların peşine düşmüş; ama takip edebildiğimiz kadarıyla yakalayamamıştı.
2010 değişikliğinde ise irticanın artık tehdit olmaktan çıkarıldığı haberleri uçurulmuştu.
“Paralel yapı” iddia ve suçlamalarıyla girilen 2014 yılının sonuna yaklaştığımız şu günlerde ise, belgede, girişte sözünü ettiğimiz çerçevede yeni bir değişikliğin yapılması gündemde.
Bu değişiklikle Fethullah Gülen ve cemaati, hizmet verdikleri bütün alanlardaki kurumlarıyla birlikte, “ulusal güvenlik için en önemli tehdit” olarak damgalanacak ve böylece Erdoğan’la kurmaylarının sık sık vurguladıkları gibi, cemaatle topyekûn mücadele, bir devlet politikası olarak hayata geçirilmeye çalışılacak.
Yani, bir anlamda 28 Şubat’a geri dönmüş olacağız. Fark, o dönemde başarılamayan bir operasyonun, bu defa cemaatle 11 senedir beraber çalışmış bir iktidara tekrarlattırılması.
12 senelik iktidarı boyunca 12 Eylül darbe anayasasını değiştir(e)memiş olan AKP gizli anayasayı ikinci kez değiştiriyor, ama bu ikinci değişiklikle, 2010’da yaptığını söylediği ilk değişikliği iptal etmek suretiyle, ileriye değil, çok daha gerilere giden bir adım atmış oluyor.
Hem 1982 Anayasası yerinde duruyor.
Hem de gizli anayasa eski şekline dönüyor.
Sonra da kalkıp milletin gözünün içine baka baka “İleri demokrasi, inadına demokrasi ve özgürlük” nutukları atılıyor. Ama garip bir şekilde, iktidarın peşine takılan cemaatler başta olmak üzere geniş bir kesim adeta hipnotize olmuş vaziyette bu nutuklara alkış tutuyor.
Bakalım, bu işin sonu nereye varacak?
Allah encamımızı hayreylesin.
tweet 1- Devlet politikalarının istihbarat kadrolarınca oluşturulup iktidar eliyle icra ettirildiği bir işleyişe demokrasi demek mümkün mü?
tweet 2- Perinçek: İP’teki aramalara soruşturma açan Yargıda Birlik Platformu Başkanı Abbas Özden diyor ki “Biz Atatürk resimlerini öpe öpe büyüdük.”