Trump, eski başkanların sürekli ertelediği “ABD büyükelçiliğini Kudüs’e taşıma” kararını uygulayacağını açıklamış ve günü İsrail’in 70. kuruluş yıldönümü olan 14 Mayıs olarak deklare edilmişti. Ve dediklerini yaptılar.
Filistin’de Kudüs eksenli böyle bir krizin patlak vereceği, altı ay öncesinden belli olmuştu. Trump, eski başkanların sürekli ertelediği “ABD büyükelçiliğini Kudüs’e taşıma” kararını uygulayacağını açıklamış ve günü İsrail’in 70. kuruluş yıldönümü olan 14 Mayıs olarak deklare edilmişti. Ve dediklerini yaptılar.
Altı ay önce de aynen şimdikine benzer tepkiler verilmiş, İslam İşbirliği Teşkilâtı zirvesi olağanüstü toplantıya çağrılmış, ABD vetosu Güvenlik Konseyini yine tıkayınca konu BM Genel Kuruluna taşınmıştı.
Suudi Arabistan ve Mısır gibi “lokomotif” ülkelerin yasak savma kabilinden alt düzeylerde temsil edildiği İİT zirvesinin sonuç bildirisinde teşkilât üyesi İslam ülkelerine ve dünyaya Doğu Kudüs’ü Filistin’in başkenti olarak tanımaları çağrısı yapılmıştı.
BM Genel Kurulundan da, önceki dönemlerde benzerleri defaatle sâdır olmuş olan rutin “kınama” kararlarından biri çıkmıştı.
Sonrasında ise peş peşe ortaya sürülen başka gündemlerle konunun üstü örtülmüş ve mesele unutulmaya terk edilmişti.
Ama menhus projenin sahipleri açısından durum çok farklıydı. Onlar planladıkları şekilde işin sıkı takipçisi oldular, hazırlıklarını tamamladılar ve belirledikleri takvim çerçevesinde hadiseyi bu noktaya getirdiler.
Trump-Netanyahu ikilisi bunu yaparken, Suud, Mısır ve bazı Körfez ülkeleriyle el altından yürüttükleri, ama son dönemde bir ölçüde aleniyet kazanan temaslarla, Arap âleminden gelecek tepkileri elimine ettiler.
Gelinen nihaî aşamada, hem büyükelçiliği Kudüs’e taşıma projesini hayata geçirdiler, hem Filistin topraklarındaki siyonist işgalin 70. yılını şenliklerle kutladılar, hem “ebedî Yahudi başkenti” ilan ettikleri Kudüs’te ezanı yasakladılar, hem de işgali protesto etmek için toplanan silahsız Filistinlileri katlettiler.
Bu göz göre göre gelen “tahrik içinde tahrik” senaryosuna karşı gösterilen tepkiler ise, altı ay öncesindekilerin aynen tekrarından başka birşey değil. Ve o zamanki tepkiler nasıl sonuçsuz kaldıysa şimdikilerin âkıbeti de pek farklı olacak gibi görünmüyor.
Kaldı ki, en fazla sesi çıkıyor gibi gözüken Türkiye’nin tepkisi de kınamaktan, lânetlemekten, üç gün yas ilan edip miting düzenlemekten öteye gitmiyor. Durum bu...
***
- Geçen yıl 29 Mayıs’ta Ramazan’a girerken yaptığımız scope yayınındaki çağrımızı bu Ramazan’da da tekrarlıyoruz: Adaletsiz uygulamalar Ramazan’da son bulsun - http://www.yeniasya.com.tr/video/adaletsiz-uygulamalar-ramazan-da-son-bulsun_433597
- Ramazan öncesi Filistin’de yine katliam... - http://www.yeniasya.com.tr/video/ramazan-oncesi-filistin-de-yine-katliam_461947