Geçen yıl yaz başında, şimdi Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığına dönüştürülmüş olan Basın, Yayın Ve Enformasyon Genel Müdürlüğü’ne yaptığımız gri pasaport başvurusuna verilen “takdiren iptal sebebiyle red” cevabını Danıştay’a götürdüğümüzü o zaman duyurmuştuk.
Mahkemeden hâlâ karar çıkmış değil. Bunun önemli sebeplerinden biri, BYEGM’nin “İlgili birimler arasında yazışmalar devam ediyor” gerekçesiyle ek süre talep etmesi.
(Basın kartı başvurularının sonuçlandırılmamasına gösterilen gerekçe de aynı!)
Gri pasaport talebimizin red gerekçesi, Danıştay’a gönderilen ilk cevapta “Genel Müdürlüğün takdiri” olarak ifade ediliyor.
Bunun üzerine Danıştay 10. Dairesi, BYEGM’ye takdir yetkisinin hangi gerekçelere dayandığını soruyor ve şahsımıza yönelik olarak kamu yararı ve millî güvenlik politikası açısından ne gibi bir sakınca olacağının belirtilmesi gerektiğini bildiriyor.
Verilen cevapta “Başvuru millî güvenlik gerekçesiyle reddedildi” deniliyor. Bu gerekçenin dayanağı ise orta yerde yok!
Bize gri pasaport verildiği takdire nasıl bir millî güvenlik sorunu yaşanacağının izahı da!
Bu, skandallar zincirinin ilk halkası.
İkinci halka, cevabın şu bölümünde:
“Yurt dışına çıkmak için gri pasaport olmazsa olmaz bir şart değil. Vize işlemleri tamamlandıktan sonra lacivert pasaportla da pekâlâ yurt dışına çıkılabilir. Gri pasaport verilmemesi, yurt dışına çıkış yasağı anlamına gelmiyor.”
Gri pasaportun özelliği, bir-iki istisna dışında çoğu ülkeye vizesiz giriş imkânı vermesi ve bize bu imkân çok görülüyor.
BYEGM, devamında şöyle diyor:
“Hal böyle iken bu konudaki ısrarın sebebi anlaşılamamış olup, bu durum, gri pasaport konusunda takdir yetkimizi kaldırarak, yargı kararıyla belli bir yönde karar vermeye zorlanmamıza yol açabilir!”
Lacivert pasaport neyimize yetmiyor da gri için bu kadar ısrar edip yargıya gidiyor ve yargı kararıyla takdir yetkilerini kaldırıp farklı bir karara zorlamaya çalışıyoruz, öyle mi?!
Peki, idarî yargı ve Danıştay niye var? İdarenin hukuka aykırı, keyfî tasarruflarını önlemek için değil mi? Ve yargı, kararını “bizim zorlamamız”la mı verecek? Bu nasıl mantık?
* Son dönemde medyayı iyice çoraklaştıran insafsız tasfiye dalgasının kurbanlarından Kürşat Bumin'i demokrat, duyarlı, vicdanlı, farklı fikirlere açık ve saygılı, üretken ve renkli kimliğiyle hatırlayacağız. Allah rahmet eylesin. Ailesinin ve basın camiasının başı sağ olsun.
***
İzlemek için tıklayınız:
Diyanet ve siyaset