"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Hak ve bâtıl kavgası,” öyle mi?!

Kâzım GÜLEÇYÜZ
11 Şubat 2017, Cumartesi
Türkiye özellikle 2014 Mart’ındaki yerel ve Ağustos’undaki cumhurbaşkanı seçimi ile 2015’teki 7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerini, iktidar cenahının seçmeni “hak-bâtıl” ve “iman-küfür” ekseninde ayrıştırıp kutuplaştırmaya yönelik söylemleriyle gerçekleştirdi.

İktidar medyasında bu anlamda yoğun yayınlar yapıldı. Bildiri, duyuru ve ilanlar çıktı. “Müslümanlar olarak Erdoğan’ın ve AKP’nin yanında saf tutuyoruz” mesajları verilirken, eleştirel bir duruş sergileyenler açık şekilde İslamın dışına itildi.

Böylece Millî Nizam Partisi’yle başlayıp devamı olan partilerce sürdürülen ve seçimleri kendilerine verilecek oylar ekseninde “Müslüman sayımı” olarak niteleyen tavır, o çizgiden gelen AKP iktidarının “ustalık”  döneminde tekrar hortladı.

Üstelik daha vahim boyutlara ulaştı.

Gelinen noktada bu anlayışın, iktidar destekçisi çevrelerce her platformda son derece itici ve saldırgan bir dille seslendirildiğini, hiçbir eleştiriye tahammül edilemediğini ve muhaliflerin “kâfir, zındık, münafık” diye damgalandığını görüyoruz.

Son dönemdeki “ikinci istiklal savaşı” söylemleri ve Çanakkale benzetmeleri de, bu bağlamda biat etmeyen herkesi “hain” ilan eden aynı tekelci anlayışı tahkim ederek pekiştirmek için kullanılıyor.

Önümüzdeki referandumda “hayır” tercihi yapacak olanların terör örgütleriyle aynı safta görülüp öyle gösterilmeye çalışılması, bunun en son talihsiz örneği.

Meş’um 15 Temmuz kalkışmasına karşı sergilenen ve Yenikapı buluşmasında somutlaşan dayanışmanın çok kısa bir sürede açığa vurulan “biat dayatması” ile sabote ve berhava edilmesinin altında da aynı antidemokratik zihniyet yatıyor.

İslamı kendi iktidarı için kullanan bu anlayışın referandum sürecinde camilere de taşınması, kürsü ve minberlerin siyasetçi ağzıyla yürütülen “evet” kampanyalarına sahne olması, ülkeyi din eksenli yeni gerilimlere sürükler ve en önemli ortak değerimiz olan dinin, tekelci ve ayrıştırıcı tavır ve politikalara malzeme yapılarak zarar görmesine sebebiyet verir.

Böyle bir sorumsuzluk kimsenin hakkı ve haddi değildir. Asla kabul edilemez.

“Parlamento ve yargı yok” diyen yok. Ama bunları tek adam sistemine bağlamayı öngören bir düzenleme var. Maddelere bakılırsa bu görülür.

Darbelerin ve krizlerin sebebi parlamenter sistem mi, yoksa millete ve temsilcilerine tahammül edemeyen Kemalist vesayetçi zihniyet mi?

Yargının bağımsızlığına tarafsızlığın ilâvesi kimseyi rahatsız etmez. Sorun bağımsızlık ve tarafsızlığın fiiliyatta işlemez hale getirilmesi.

 

Okunma Sayısı: 7600
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Özcan Erkiş

    11.2.2017 16:13:44

    (3) Yazınızın bence özeti ""Antidemokratik zihniyet!" cümlesi. Demokrasiye inannayan, araç olarak gören ve fakat iktidara gelebilmek için "demokrat görünen" söylemlerini bilhassa "demokrasi ve hukukun üstünlüğü" üzerine bina eden, Sıyasal İslâmcı gelenekten gelen bir siyasi hareket ve onun iktidarı nihayet, ülkeyi, dediklerinin aksine şu anda herkesin hemfikir olduğu antidemokratik bir ortama getirdi. Şimdi de ötesini dayatıyorlar. 80-90 yıl öncesinin, yerden yere vurarak halka şikayet ettikleri, tek adam iradesine istinad eden bir sistemi cilâlayıp, her derde deva imiş gibi, özünden ve esasından ziyade slogan seviyesindeki söylemlerle halka kabul ettirmeye çalışıyorlar. Peki hangi ortamda? Korkunun ve baskının hâkim olduğu antidemokratik bir ortamda. Yüksek Yargının bile fikir beyan etmekten çekindiği şu ortamda yapılacak referanduma, din-imân kavgası demek yahut o nazarla bakmak, düpedüz dinin istismarı ve suistimalıdır. Buna da kimsenin hakkı yoktur.

  • Özcan Erkiş

    11.2.2017 15:52:05

    (2) Ülkede yaşayan ve hangi partiden olursa olsun, kendi kutsalı kabul ettikleri din-i mübin-i İslâmı, kıynetini de düşürecek tarzda menfi siyasetlerinde ısrarla kullanan iktidar, bilmeli ki dine imâna en büyük zararı kendileri vermektedir. Sanki iktidar yanlıları Müslüman, karşıtları da gayrı müslim imiş gibi söylemler, toplumsal kutuplaşma, ayrışma, ötekileştirme gibi fevkalâde tehlikeli ve telafisi imkânsız tefrikayı netice verir. Hele bu tefrikanın dini söylemlerle yapılması hem çirkin ve ayıp hem vebali ve mesuliyeti ağır bir iştir. Artık siyaset ve bilhassa iktidar, milli ve manevi değerlerimizin yakasından ellerini çeksin. Varsa maharetleri, Demokratik hukuk devletini nasıl tesis ederek halkın refah ve mutluluğuna hizmet edeceklerini söylesinler.

  • Özcan Erkiş

    11.2.2017 15:34:39

    (1) Sayın Güleçyüz, yazınızın başlığında sorduğunuz sorunun cevabını, yaşadığımız "antidemokratik" süreç vermektedir. "Hak ve bâtıl kavgası" falan da yoktur. Böyle bir iddia, iktidarın algı operasyonu olup, tek adamlık sistemini halka kabul ettirebilmek adına kamuflaj olarak kullandığı bir argümandan ibarettir. Türkiye'de öteden beri sağ muhafazakar seçmenin oy oranı %65-70 olup, iktidarı belirleyici olduğundan, bunu bilen siyasiler, derecesine göre-maalesef- dini siyasetlerine alet etmektedirler. Merhum Menderes'in takip ettiği siyasi çizgi bundan istisna tutulabilir. Zira o tarz siyasetin önceliği, adalet ve hürriyetin teminiyle demokratik hukuk devletinin tesisidir. Siyasal İslâmcılarda demokrasi araç olup, hedef ve maksatları iktidara gelmektir. Netice geldiler de. 15 yıldır iktidardalar. Peki ne haldeyiz? Adaletin, kanun hâkimiyetinin, hürriyetlerin, demokrasinin hangi safhasındayız?

  • Emre gören

    11.2.2017 12:24:46

    Freni patlamış kamyon elbet bir duvara toslar. Sabır ya hacı

  • khk magduru

    11.2.2017 08:53:26

    Zulmü alkislayamam ZALİMİ asla Sevemem!

  • Kaan

    11.2.2017 08:51:59

    Umumun mâl-ı mukaddesi olan dini, inhisar zihniyetiyle kendi meslektaşlarına daha ziyade has göstermekle, kavî bir ekseriyette dine aleyhdarlık meyli uyandırmakla nazardan düşürmek ise, muharriki tarafgirliktir. Birincisi (müreccihi aşk-ı İslamiyet ve hamiyet-i Diniye olan) hatâ da etse, belki ma'fuvdur. İkincisi (muharriki siyasetçilik ve tarafgirlik olan) isabet de etse, mes'uldür. (Bediüzzaman)

  • nursi

    11.2.2017 08:37:28

    yazmakla o günlerin sıkıntısını anlatmak mümkün değil.o günleri yaşayan biri olarak üniversitede bize çektirilenleri yaşayan bilir.benim yaşadıklarımın on mislini yaşayan ve kendilerine nurcu adı veren bazı çakmaların(hatta hainlerin) bu gün o zalimlere bazı makam mevki ve dünyalık uğruna iltihak etmeleri münafıkane bir ihanetin ta kendisidir.bu zalimler imam hatip kökenli olduğumuz halde bizi islam dairesi içinde görmez,bu gün "dostumuz müttefikimiz" dedikleri israilin uşağı diye itham ederlerdi.iktidara geldikleri gün israil ile 12 anlaşmayı birden imzaladılar.Camileri bölmüşlerdi okulları bölmüşlerdi .

  • Emre gören

    11.2.2017 00:58:22

    Çok yerinde ve zamanında bir yazı. Thanks.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı