"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hâkim cereyanlar

Kâzım GÜLEÇYÜZ
24 Şubat 2019, Pazar
Üstad Bediüzzaman en hassas olduğu ve ısrarla üzerinde durduğu çok önemli hususlardan birini, Kastamonu Lâhikası’nda şöyle dile getiriyor: “Bu zamanda öyle fevkalâde hâkim cereyanlar var ki, herşeyi kendi hesabına alır.”

Nübüvvet çizgisiyle muaraza halindeki dinsiz felsefenin ürettiği beşerî ideoloji ve sistemlerin geçen yüzyılı kana bulayan çekişmeleri esnasında yaşananlar, bu açıdan son derece ibretli örneklerle dolu.

Sonu izm’le biten kelimelerle adlandırılan bu ideolojiler, maddeci Batı medeniyetinin temelini oluşturan “kuvvet”ten aldıkları pay ölçüsünde etkili oldular ve saldırganlaştılar. Ve yayılıp hâkimiyet alanlarını genişletmeye çalışırken, herşeyi ve herkesi kendi amaçları istikametinde kullanmaya, kullanamadıklarını da ezip tasfiye etmeye yönelik bir strateji izlediler.

Materyalizm, Darwinizm, emperyalizm, kapitalizm, faşizm, nasyonalizm, sosyalizm, nasyonal sosyalizm, komünizm, Marksizm, Leninizm, Maoizm, Kemalizm.

Merhum Cemil Meriç’in ifadesiyle, her biri insan idrakine giydirilen “deli gömleği” mesabesindeki izm’ler aynı kaynaktan doğmalarına rağmen, zaman zaman ve yer yer kıyasıya bir mücadeleye giriştiler.

Ve bu mücadelede üste çıkan taraf olmak için en çok başvurdukları yöntemlerden biri, dini ve dindarları kullanmak oldu.

Emperyalizmin, kapitalizmin, komünizmin, sosyalizmin, Kemalizmin... ve bunlar adına yapılan tasarrufların serencamı bunun çok sayıda ibretli örnekleriyle dolu. Ama çoğu da hedefe ulaştıktan sonra, ilk iş olarak, kendilerini oralara taşıyan dindarları ezerek tasfiye etmeye yönelmiş.

Böylesi tuzaklara karşı son derece dikkatli olan Bediüzzaman, bu hassasiyetle hizmetini hiçbir hâkim cereyana alet ettirmedi. “Filancalarla irtibat kurup desteklerini alırsan, çok sınırlı ve dar bir çerçevede verdiğin bu hizmet çok daha büyük imkânlarla çok daha geniş çevrelere açılır” gibi telkinlere de asla yüz vermedi.

Bu onurlu tavrını, son derece zor şartlar ve ağır baskılar altında, sadece Allah’a güvenip dayanarak tek başına başlattığı Nur hizmetinin inkişaf sürecinde de korudu. Hiçbir saldırı ve fitnenin bu kervanı yolundan alıkoyamamasının sırrı burada.

Okunma Sayısı: 4131
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Gündüz Alp-2

    24.2.2019 16:10:01

    Olumsuz uygulamalarıyla toplumun dine ve dindara bakışını da menfi kılan şu andaki 'hâkim cereyan' siyasal İslamcılık, tıpkı iktidara gelirken olduğu gibi iktidarda kalabilmek ve pekiştirebilmek için yine dini ve dindarı alet olarak kullanmakta beis görmüyor.Toplumun barış ve huzuru, birlik ve beraberliği için gerçek bir 'harç' görevi gören din, siyasal İslamcılık elinde alet derekesine düşmekle asli görevini yapmak şöyle dursun ayrışmanın -haşa- fitnenin sebebi haline getiriliyor. Gelecek adına çok tehlikeli bir durum. O kadar ki, iktidarın bir adayını desteklemek "ruz-ı mahşerde beraat vesikası almak" gibi absürd bir söylemi dine yaslanarak dile getirmek şu "hâkim cereyanın" din dahil "her şeyi kendi hesabına" kullanmasından başka bir şey değildir. Maalesef buna teşne dindar kitleler var. Demokrasi ve hukuku değil "hâkim cereyanı" iktidarda görmek isteyen toplum, bu aldanmışlıktan uyanmadığı sürece "hâkim cereyan" her şeyi her yerde kendi hesabına kullanmaya devam edecektir.

  • Gündüz Alp

    24.2.2019 15:38:36

    Sayın Güleçyüz, sonu hep -izm'le biten ve merhum C. Meriç'in "deli gömleği" olarak tavsif ettiği ideolojiler, zaman zaman kendi içinde de kıyasıya mücadele etseler de en büyük tahribatı din ve dindarlar üzerinde yapmaktadır. Adına "siyasal İslam" eklenmiş olsa da sonuç olarak ideolojik bir yaklaşım olan siyasal İslamcılık -kabul etmeseler de- ülkede 17 yıldır hükmünü icra ediyor. Sonuca baktığımızda benzer şeyle karşılaşıyoruz: Dindarlık azalmış, ateizm artmış. Peki bir tarafın (ateizmin) artarken diğer tarafın (dindarlığın) azalmasının sebepleri nelerdir? Benim tespit edebildiğim sebeplerin başında, (temsil keyfiyetinin menfi oluşunu atlayarak) siyasal İslamcılık ideolojisinin, iktidarın verdiği güce yaslanarak bunu kitlelere dinin kendisi imiş gibi dayatması gelmektedir. Çoğu zaman Kur'anın kanun-u esasilerine ve Sünnet-i Seniyye'nin düsturlarına zıt uygulamalarıyla siyasal İslamcılık ideolojisi şu an devlette 'hâkim cereyan' konumundadır. Fakat topluma yansımaları olumsuzdur.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı