Terör örgütünün de, üyeliğinin de, propagandasının da tanım ve kriterlerini belirleme yetkisi kimde? Elbette ki yargıda.
Mahkemelerin ve özellikle Yargıtay’ın bu konularda detaylı karar ve içtihatları var.
Bireysel başvuru sisteminin yürürlüğe girmesinden sonra Anayasa Mahkemesinin de.
Son örneği barış akademisyenleri kararı.
Ne var ki, ülkemizde eskiden de var olan, ama son dönemde iyice çığırından çıkarılan bir hal de mevcut: Her önüne gelen, kendisini mahkeme yerine koyup ahkâm kesiyor.
Hem savcı, hem hâkim rolüne soyunan kimileri kendi kafalarına uyan ve işlerine gelen yargı kararlarını göklere çıkarırken, tersi olduğu zaman yerin dibine batırıyorlar.
Yargılamalar medya üzerinden yapılıyor.
Ve medyadaki yayınlarla yargı üzerinde ağır bir baskı oluşturuluyor. Anayasa “Kimse mahkemelere emir ve talimat veremez, telkinde bulunamaz” ve kanun “Âdil yargılamayı etkilemek suçtur” demesine rağmen.
Bu şirazeden çıkmışlığın son örneğini, yine medya kullanılıp şimdi de akademisyenler ve rektörlükler devreye sokularak AYM’ye karşı yürütülen kampanyada görüyoruz.
İşin “yargıya müdahale” boyutunun yanı sıra, “Akademisyenlerin bir kısmının, bilim, sanat, düşünce ve ifade hürriyetlerinden yana tavır almak yerine, meslektaşlarına yönelik kıyım ve linç operasyonlarına sessiz kalıp dahası alkış tuttuğu bir Türkiye” tablosu ortaya çıkarması da acı ve düşündürücü.
Hep sorulan “Üniversitelerimiz fikir, bilim, proje üretiminde niye diplerde?” sualinin cevaplarından biri bu tabloda olsa gerek.
Bu arada, neredeyse her gün içeriden de, Kuzey Irak ve Kuzey Suriye’den de gelmeye devam eden şehit haberlerini öylesine geçiştirip toplumu da kanıksatan ve duyarsızlaştıranlar, AYM’nin barış akademisyenleri için verdiği son karar üzerine birden şehitleri hatırlayıverdiler!
Bu da işin ayrı bir ciheti...
Bu vesileyle bir kez daha tekrarlayalım:
Terörün her çeşidine de, PKK’ya da, iç ve dış bağlantılarıyla bunları kullanarak demokrasinin önünü kesen ve hukukun canına okuyan derin mahfil ve çetelere de lânet olsun!
Ve bütün bunlara rağmen demokrasiyi, hukuku, adaleti, hak ve özgürlükleri daha da artan bir kararlılıkla savunmaya devam...