"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Haksızlığa muhalefet suç sayılamaz

Kâzım GÜLEÇYÜZ
03 Mayıs 2019, Cuma
Üstad Bediüzzaman Said Nursî, bundan 67 sene önce, 5 Mart 1952’de, hakkında açılmış bulunan ve beraatle sonuçlanan Gençlik Rehberi mahkemesinin son duruşmasındaki müdafaasında diyor ki:

“Adalet müessesesi hiçbir cereyana kapılmaz, hiçbir tarafgirliğe kaymaz. Bu, din ve vicdan hürriyetinin bir ana umdesidir ki, komünist olmayan şarkta, garpta, bütün dünya adalet müesseselerinde cârî ve hâkimdir. (...) Haksızlığa karşı, zulme karşı, kanunsuzluğa karşı muhalefet, hiçbir hükümette suç sayılmaz; bilâkis muhalefet meşrû ve samimî bir muvazene-i adalet unsurudur.” (Tarihçe-i Hayat,  s. 668)

Üstadın, 31 Mart hadisesinin ardından çıkarılıp yargılandığı ve beraatle çıktığı Divan-ı Harb-i Örfî (sıkıyönetim) mahkemesinden, 1935’teki Eskişehir, 1943-44’teki Denizli ve 1948-49’daki Afyon mahkemelerine, hepsinde yaptığı ölümsüz müdafaalardaki son derece önemli hukuk vurgularından birini de bu ifadelerinde görüyoruz.

Evet, adalet hizmeti hiçbir akımın, cereyanın, ideolojinin, siyasî, cemaatî veya şahsî görüşün etkisinde kalmadan ve hiçbir tarafgirlik ya da karşıtlığa tevessül etmeden, hepsinin üzerinde kalarak verilmesi gereken çok hassas ve kritik bir hizmet.

Ne yazık ki, ülkemizde bu hizmetin böyle bir titizlik ve duyarlılıkla verilmesini zorlaştıran haller hiçbir zaman eksik olmadı. Özellikle darbeler, müdahaleler, siyasî veya ideolojik amaçlı kadrolaşmalar en büyük zarar ve tahribatı adalete verdi; bu durumdan kaynaklanan çok yönlü ağır mağduriyetler milletin yargıya güvenini sarstı.

İstiklâl Mahkemeleri, düzmece Yassıada yargılamaları, 12 Eylül ve 28 Şubat dönemlerinde DGM’ler eliyle yapılan hukuksuzluklar, laikçilik ve Atatürkçülük adına AYM ve Danıştay gibi yüksek yargı organlarına aldırılan ideolojik kararlar ve gerek Ergenekon-Balyoz v.s., gerekse 20 Temmuz sürecindeki malûm dâvâlarda kurunun yanında da yaşı da yakan ağır ceza mahkemeleri kaynaklı kimi karar ve uygulamalar orta yerde.

Bizim muhalefetimiz, bunların yol açtığı haksızlık, zulüm ve kanunsuzluklara karşı. Ve bütün bunların çözümünün de yine hukukun içinde bulunacağına inanıyor ve hukuktan asla ümidimizi kesmiyoruz.

Okunma Sayısı: 3089
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ali Galip

    3.5.2019 23:12:57

    Çünkü "adalet" ölmüştür. Cenazesi ortada.

  • Ali Galip

    3.5.2019 23:12:22

    Siz ümidinizi kesmeyin. Ama ölüleri diriltme yetkisi olan bir İsa as olmadan da bu diriliş olmayacak gibi görünüyor aziz dostum

  • Gündüz Alp-3

    3.5.2019 15:30:14

    Öne sürülen temel argümanların hiç biri dünyanın ve ülkenin yaşadığı yüzyıl gerçeğiyle örtüşmediğinden gerçekleşmedi. Ve sırtına demokrasi libası geçirilmiş istibdat ve tahakküm rejimi "yeni" diye devlet hayatına hakim kılındı. Şimdi yine iktidar cephesinden bunun yanlış olduğu cılız da olsa dile getirilmektedir. Umarım bu koroya katılanlar çoğalır, sesleri daha gür ve yüksek olarak çıkar. Çünkü şu sistemde ülkenin ve milletin bir menfaati bulunmamaktadır. Bu konudaki umudumuzu muhafaza ediyoruz. Hür, medeni ve demokrat dünyanın insanları hangi hayat standartında yaşıyor ise elbette bizler de o demokrasi ve hukuk standartının bu ülkede olmasını istiyor ve bekliyoruz. Bunlar bir lütuf değil haktır. Ama bunlar gökten zembille inecek değildir. İhtiyaç duyacak, talep edecek, bu noktada irademizi ve tavrımızı ortaya koyacağız. İkbalimizin, istikbalimizin, istiklalimizin hürriyetçi demokrasi ve hukukun üstünlüğü ile daim ve kaim olacağını kati surette bilmeliyiz.

  • Gündüz Alp-2

    3.5.2019 15:16:46

    Bir toplum düşünün ki, kendi eliyle ve rızasıyla demokratik hukuk devletini tekçi ve tekelci bir sisteme dönüştürüyor. Böyle bir durum normalde düşünülmeyecek bir olaydır, değil mi? Ama oldu. Bu noktada sorgulanması gereken şudur: Toplum nasıl oldu da parlamenter demokrasi ve hukuk devletinden vazgeçecek hale getirildi? Öyle bir kampanya yapıldı ve algı oluşturuldu ki, adeta bütün kötülüklerin anası ve sorunların kaynağı parlamenter demokrasi idi. Onu suistimal veya istismar eden, kötü politikalar izleyen menfi siyaset izleyen siyasal otoriteler bu hengamede sorgulanmadı. Niçin demokrasi ve hukuktan vazgeçiyoruz diye sorulmadı. Daha doğrusu fırsat ve zaman verilmedi. Muhalif ve muarızlarına hain, terörist nazarıyla bakıldı, baktırıldı. Temel argüman Türkiye'nin güçlü olacağı, şahlanacağı ve uçuşa geçeceği idi. Beka sorunu başlı başına ayrı bir argümandı. Sonuç?

  • Gündüz Alp

    3.5.2019 14:14:55

    Sayın Güleçyüz, birkaç sene sonra (2023'te) Cumhuriyet yüzüncü yaşına ulaşmış olacak. Ne var ki bu bir asırlık süre içinde tam ve kamil anlamda bir demokratik hukuk devletini tesis ettiğimizi söyleyemeyiz. Kuruluşun ilk 27 yılını (1923-1950 arasında) tek parti- tek adam devleti şeklinde yaşadık. Çok partili demokrasiye bile gayrın zorlamasıyla geçebildik. Ve hemen hemen her on yılda bir demokrasi ve hukuka balyoz indiren darbe süreçlerini yaşayarak bugünlere geldik. Bir yanda demokrasi bilinci ve kültürü yeterince yerleşmemiş bir toplum yapımız, diğer yandan bunu fırsat bilen ve hürriyetçi demokrasi ile hukukun üstünlüğünden hazzetmeyen ifsat komiteleri her seferinde demokratik hukuk sürecini sekteye uğrattılar. Harici emperyal güçlerin oyunları da bu süreçlerde büyük rol oynadı. Fakat eğer toplumu oluşturan fertlerde demokrasi kültürü ve bilinci Batı standartlarında olmuş olsaydı, dahili ve harici darbe oyunları başarılı olamazlardı.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı