"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Hepsi bana bağlı”

Kâzım GÜLEÇYÜZ
19 Temmuz 2018, Perşembe
24 Haziran seçiminde sandıktan çıktığı açıklanan sonuçların resmen ilanından sonra peş peşe çıkarılan cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle yapılan geniş çaplı düzenlemeler, devletin ve kurumların yapı ve işleyişinde çok esaslı değişiklikler getiriyor.

Köklü kurumlar lağvedilip, işlevleri Sarayda ihdas edilen yeni birimlere devrediliyor. Çoğu şirket yöneticisi isimlerden seçilen bakanlar, yardımcıları ve kurullar tarafından kuşatılıyor.

Aralarında bir yetki karmaşası ve çatışması çıkıp çıkmayacağına ilişkin soruya Cumhurbaşkanının verdiği cevap, bütün sistemin tek adama bağlandığının bizzat kendi ağzından ikrarı anlamına geliyor:

“Olmaz, çünkü hepsi bana bağlı.”

Yerleşik bütün kurumların hallaç pamuğu gibi atıldığı bu düzenlemelerden, yeni sistemle daha da güçlendirildiği iddia edilen Meclisteki milletvekilleri başta olmak üzere, ilgili kurum ve kesimlerle kamuoyunun ancak yayınlanıp açıklandıktan sonra haberdar olmaları ise, demokrasimizin hangi “kıvam”a geldiğini ortaya koyuyor.

KHKzede milletvekili Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu’nun “MİT hazırlıyor” dediği OHAL KHK’larının yazılma ve uygulamaya konulma süreçlerinde izlenen yöntem, CB kararnamelerinde de aynen tekrarlanıyor.

Meclis de devredışı, ilgili kesimler de.

Bu yüzden, daha ilk adımlarda tökezlemelerin başlaması hiç şaşırtıcı değil. Rektör atamalarında profesörlük şartının önce kaldırılıp hemen sonra geri getirilmesi gibi.

Bunda hangi mahfillerin itirazı ağır bastı ve sonuç verdi, bilemiyoruz. Ama hâkim atamalarında hukukçu olma şartının kaldırılması gibi son derece sakıncalı bir düzenlemenin görünüşte hiçbir itiraza uğramadan yürürlükte kalmaya devam etmesi, OHAL sürecinde iyice uzaklaşılan hukuk devleti kriterlerinden tamamen kopulduğunu gösteren çok dramatik bir durum.

Bütün gücü tek elde toplayıp, ortak aklı tümden devredışı bırakan ve denetim mekanizmalarını da ekarte eden bir sistemin “Demokrasi daha da güçleniyor” şeklinde sunulması, demagoji ve “göz boyama” sanatının en uç örneklerinden biri olsa gerek.

Ülkeyi sürüklendiği bu sarmaldan çıkarmak için demokratlar güç birliği yapmalı.

***

- Scope: Medya sektöründeki kriz ve neşriyat hizmetlerimiz https://youtu.be/1EeHtqkMqLs  @YouTube aracılığıyla

Okunma Sayısı: 8557
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Gündüz Alp-2

    19.7.2018 09:42:09

    Hürriyet ve ortak akıl çağında, 80 küsur milyonluk koca bir ülkenin dahili ve harici sorunları "hepsi bana bağlı" ve "ben ne dersem o" mantığı ile çözülemediği gibi, toplumsal barış ve huzur da tesis edilemez.Çünkü sistem insan fıtratına ters. Korku, baskı ve dayatmacı sistemlerde maddi ve manevi ilerleme olmaz. Yer kürede tekçi sistemle refah ve mutluluk içinde yaşayan bir devlet var mı? İşte en yakın Orta Doğu örneği. Cehalet, sefalet ve tefrika üçgeninde boğuşuyorlar. Birbirimizi kandırmanın anlamı var mı?Bütün güç ve yetkiyi tek elde toplayıp sonra da "daha güçlü" demek ne kadar gerçekçidir? Güçten ve güçlüden kasıt, her türlü yetki ile donatılmış güçlü bir şahıs ise o zaman başka. Her yeni gün, hürriyetçi demokrasi ve hukukun üstünlüğü aleyhine çıkan bir kararname ile demokratik hukuk devletinden bir adım daha uzaklaşıyoruz. Bir müddet sonra da "dönülmez akşamın ufkunda" olacağız.

  • Gündüz Alp

    19.7.2018 09:19:00

    Sayın Güleçyüz, eskiden sıkça duyduğumuz bir söz vardı: "Baş başa bağlı, baş da padişaha bağlı." Sanki yeni (CHS) sistemi tanımlıyor gibi değil mi? Her geçen gün iyice belirginleşen yeni sistemin en bariz özelliği:Tekçi oluşu. Bir başka özelliği de "deneme-yanılma" yoluyla önce alınan bir kararın "olmadı" denilerek iptal edilmesi. Sayın Battal bu konuda bugün "Devlet ciddiyeti ve yeni dönem" başlıklı güzel bir yazı yazmış. Bu arada "ölümü gösterip sıtmaya razı etmek" türünden algıya dönük söylemlere de şahit oluyoruz. Yıllardır ortada görünmeyen eski bir başbakan da yeni sisteme güzelleme yapıyor: "Özel kesimde çok ciddi bir kriz beklentisi görüyorum. Krizi aşmada yeni hükûmet sistemi çok büyük fırsat veriyor" diyor. (T24,19.07) Peki krize sebep olan işleri yapan kimler? Milleti IQ'su düşük insanlar yerine koymak ayıp olmuyor mu? Yol yakınken ülkenin bu girdaptan çıkartılması gerekiyor.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı