"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hükmetmek, tasdik etmek

Kâzım GÜLEÇYÜZ
14 Mayıs 2025, Çarşamba
Eğer Ahmet Cevdet Paşanın başlattığı ve Mecelle-i Ahkâm'ı meyve veren çalışmalar devam edebilmiş ve diğer hukuk alanlarında da meyvelerini vermiş olsaydı, Batıdan tercüme kanunlar alarak hukuku laikleştirme hareketleri yerine, toplumun inanç yapısını ve ona dayalı sosyal-toplumsal gerçeklerini dikkate alan hukuk reformları gerçekleştirilebilirdi.

Ancak bu yapılamadı ve hâlâ içinden çıkamadığımız dinî hukuk-laik hukuk tartışma ve gerilimleri bu yüzden ortaya çıktı.

İşte bu noktada Said Nursî’nin o âyete yaptığı yorum fevkalâde rahatlatıcı. 

Sözlerinden çıkan mesaj şu:

“Oradaki hükmetmek tabiri, tasdik etmek anlamındadır. Yani o âyetlerde ifade edilen kâfir, zalim ve fâsık sıfatlarının muhatabı olanlar, ‘Allah’ın indirdiği âyet ve hükümleri tasdik etmeyenlerdir. Yoksa inandıkları ve tasdik ettikleri halde değişik sebeplerle, özellikle de şartlar izin vermediği için gereğini yapamayanlar ve uygulayamayanlar aynı kategoriye dahil olmazlar.”

Esasen bu, dinin bütün emir ve yasakları için de geçerli olan bir prensip. Meselâ namaz örneği üzerinden gidelim. Müslüman olduğunu söylediği halde namazın farziyetini kasten ve bilerek inkâr eden, dinden çıkar. Ancak namazı dinin bir emri, dahası İslamın beş şartından biri olarak kabul ettiği halde tembellik, üşengeçlik veya başka bir sebeple kılamayan ve çoğu zaman da bundan dolayı pişmanlık duyan kimse yine din dairesi içinde kalır, ama günahkâr bir mü’min ve Müslüman olarak.

Değiştiremeyeceği zaruret halleri sebebiyle kılamayan ise, kaçırdığı namazı bilâhare bulduğu ilk fırsatta kaza ederek telâfi hassasiyetine sahip olduğu takdirde, bu sorumluluktan da kurtulmuş olur.

Laik kanunlara göre görev yapmak durumunda olan hukukçular da “zaruret”le karşı karşıya. Gerçi bunların çoğu, insanlığın ortak aklının ürünü olan, temel esaslarda kaynağını semavî dinlerden ve bilhassa İslamdan alan, dolayısıyla dinle de çelişmeyen “teknik” kurallar. Çatıştığı alanlarda ise—faiz ve miras gibi—çıkış yolu, insanların çözümleri resmî prosedürlerde ve mahkemelerde değil, özel hukuk ilişkilerinde aramaya teşvik edilmesiyle bulunabilir.

Makul bir dengede buluşuncaya kadar.

Okunma Sayısı: 2050
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Hüseyin İlhan

    15.5.2025 09:14:51

    'Kim yüce rabbimizin indirdikleri ile hükmetmiyor, ise iman eden,ve ahir din mensubiyeti olanlar için bu ihtar ve ikazlar. İşin sadece hukuk insanalrı için olmadığı kanaatindeyim.Zira iman etmiş her müslüman buna harfiyyen riayet etmek,teslim olmakla mükelleftir. Çalıştığı işyerinde kaytaran,çalışanın hakkını vermeyen,ticaretinde yalan söyleyen,idareciliğinde ise bu emirlere tam zıddı davranıp zinayı suç olmaktan çıkaranların,israfı itibar diyerek zımni şirk koşanalrın,faizi teşvik ve ihya için her fiili ile davrananların,kumar gibi illeti 'yasal olmayanı suç,yasal olanı mübah mış,gibi telakki ederek basında arz-ı endam ettirenlerin de dahil olduğu aşikar değil mi.

  • Orhan Cay

    14.5.2025 23:45:45

    Bu hükümlerin günümüze uygun yorumlariyla kanunlara entegre edilmesi tabiki daha verimli olur. Özellikle miras konusu gerçekten yıllardır çok haksızlıklar biriktirdi.

  • ahmet

    14.5.2025 10:18:32

    Eğer 'Allah'ın indirdikleriyle hükmetmeyenler' tabirini ayetlerin gereğini yapmayanlar olarak anlarsak ,namaz kılma örneğinde olduğu gibi, amel imandan bir cüz olmuş olur ki bu zaten ehli sünnet anlayışına aykırıdır. Yani günah işleyenin dinden çıktığına hükmetmemiz gerekir. Çünkü Allah'ın ayetlerinin gereğini yerine getirememiş ve onlarla hükmedememiştir.

  • Nagehan

    14.5.2025 06:17:59

    Verdiğiniz örnek bireysel günah ki; Rahman ile kul arasında, telafi edilmeye, affa nail olmaya müsait elbette. Lakin, (Ab' ye girebilmek için ki); bir eşcinsellik kanunu/hırsızlık/çocuk istismarı-cinsel tecavüz/terör suçları vb. daha birçok konu başlıklı suçlar -ki bunlar kamuya yansıyan- KUL HAKKIna giriyor ve öyle ki, sonuç da ortada; hapishaneler yetersiz, millet muzdarip..!// Allah'ın hükmü ile hükmedilse; ne hırsızlık, ne tecavüzcü, ne diğer 'illAllah' dedirten sap/kınlık/ıtmışlıklar olur; sosyolojik bağlamda, aileden devlete huzur ve işte o dillere pelesenk "demokrasi" hakim olurdu.!// Avrupa(ab); -tahrif edilmiş-inancına göre hareket ediyor da güya demokrat, refah, imrenilesi; madalyonun öbür yüzü, asıl bilinmeli!. Selâmet ile.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı