Yakın zamanda Deniz Yücel olayı yaşanmamış olsaydı, Ankara’nın Rahip Brunson davasındaki tutumu içeride ve dışarıda belki bu kadar tartışılmayabilirdi.
Ama Yücel’in uzun bir tutukluluk sonrası, Alman hükümetinin bastırmasıyla, aylardır bekletilen iddianamesi apar topar hazırlanıp dava açıldığının duyurulduğu gün, duruşmaya bile çıkarılmadan tahliye edilmesi, yargı bağımsızlığı konusunda zaten var olan kuşkuları iyice güçlendirip pekiştirdi.
Benzer bir durum Rahipte tekrarlanıyor.
Brunson’ın yaklaşık iki yıldır süren tutukluluğunun ardından ev hapsi şartıyla tahliyesi, ABD’nin anormal tepkisini tetikledi.
Durumu yatıştırmak için alelacele Washington’a gönderilen Türk heyeti umduğunu bulamadığı gibi, daha da kalabalıklaşan bir tahliye talepleri listesiyle geri döndü.
Ardından, “ekonomik savaş” başlatıldı.
Bakanlarımızın olmayan mal varlıklarının dondurulması, gümrük vergilerinin ikiye katlanması ve İran’a yönelik yaptırımlar üst üste gelince, döviz fiyatları fırladı gitti.
Enflasyondaki yükseliş, faizdeki kırılganlık ve biriken dış borç yükü ile zaten hassas dengelerde giden ekonomi alt üst oldu.
Bu gidişin nerede duracağı belli değil.
İktidarın gerek 16 Nisan’da, gerekse 24 Haziran’da çok iddialı söylemlerle savunduğu ve “her derde deva” olarak gösterdiği yeni yönetim sistemi, ilk ciddî sınavıyla bu krizde karşı karşıya geldi ve tökezledi.
Piyasalar allak bullak olduktan günler sonra açıklanan “önlem ve aksiyon paketi” durumu kontrol altına almak için yeterli olacak mı? Umarız, olur.
Ama bir çırpıda doların 7, euronun 8 lira seviyelerini aşması ile meydana gelen çok yönlü hasar ve tahribatın onarılması kolay olmayacak gibi.
Eğer hukuk sistemi evrensel kriterlere uygun biçimde sağlıklı işliyor ve aynı şekilde demokratik süreçler çalışıyor olsaydı, bu sıkıntılı durumlar hiç yaşanmayabilirdi.
Hukuka aykırı OHAL uygulamalarına geçit verilmeseydi, parlamento, yargı, medya ve sivil toplum dinamikleri başta olmak üzere denetim mekanizmaları devrede olsaydı, hür tartışma zeminleri açık tutulsa ve ortak akıl işletilip erken uyarı sistemleri çalışsaydı, böyle bir tablo oluşmayabilirdi.
Çıkış yolu ise yine hukuk ve demokraside.
***
Nureddin Tokdemir’i uğurlarken