"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hukuk ve demokrasi sağlıklı işleseydi...

Kâzım GÜLEÇYÜZ
17 Ağustos 2018, Cuma
Yakın zamanda Deniz Yücel olayı yaşanmamış olsaydı, Ankara’nın Rahip Brunson davasındaki tutumu içeride ve dışarıda belki bu kadar tartışılmayabilirdi.

Ama Yücel’in uzun bir tutukluluk sonrası, Alman hükümetinin bastırmasıyla, aylardır bekletilen iddianamesi apar topar hazırlanıp dava açıldığının duyurulduğu gün, duruşmaya bile çıkarılmadan tahliye edilmesi, yargı bağımsızlığı konusunda zaten var olan kuşkuları iyice güçlendirip pekiştirdi.

Benzer bir durum Rahipte tekrarlanıyor.

Brunson’ın yaklaşık iki yıldır süren tutukluluğunun ardından ev hapsi şartıyla tahliyesi, ABD’nin anormal tepkisini tetikledi.

Durumu yatıştırmak için alelacele Washington’a gönderilen Türk heyeti umduğunu bulamadığı gibi, daha da kalabalıklaşan bir tahliye talepleri listesiyle geri döndü.

Ardından, “ekonomik savaş” başlatıldı.

Bakanlarımızın olmayan mal varlıklarının dondurulması, gümrük vergilerinin ikiye katlanması ve İran’a yönelik yaptırımlar üst üste gelince, döviz fiyatları fırladı gitti.

Enflasyondaki yükseliş, faizdeki kırılganlık ve biriken dış borç yükü ile zaten hassas dengelerde giden ekonomi alt üst oldu.

Bu gidişin nerede duracağı belli değil.

İktidarın gerek 16 Nisan’da, gerekse 24 Haziran’da çok iddialı söylemlerle savunduğu ve “her derde deva” olarak gösterdiği yeni yönetim sistemi, ilk ciddî sınavıyla bu krizde karşı karşıya geldi ve tökezledi.

Piyasalar allak bullak olduktan günler sonra açıklanan “önlem ve aksiyon paketi” durumu kontrol altına almak için yeterli olacak mı? Umarız, olur. 

Ama bir çırpıda doların 7, euronun 8 lira seviyelerini aşması ile meydana gelen çok yönlü hasar ve tahribatın onarılması kolay olmayacak gibi.

Eğer hukuk sistemi evrensel kriterlere uygun biçimde sağlıklı işliyor ve aynı şekilde demokratik süreçler çalışıyor olsaydı, bu sıkıntılı durumlar hiç yaşanmayabilirdi.

Hukuka aykırı OHAL uygulamalarına geçit verilmeseydi, parlamento, yargı, medya ve sivil toplum dinamikleri başta olmak üzere denetim mekanizmaları devrede olsaydı, hür tartışma zeminleri açık tutulsa ve ortak akıl işletilip erken uyarı sistemleri çalışsaydı, böyle bir tablo oluşmayabilirdi.

Çıkış yolu ise yine hukuk ve demokraside.

***

Nureddin Tokdemir’i uğurlarken 

Okunma Sayısı: 4876
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • g@L!p

    17.8.2018 14:58:11

    Malum yerel seçimler geliyor. Düşen oy oranlarının farkında iktidar. Trump-Merkel-Sy. Erdoğan arasında yaşanan ve özellikle seçim dönemlerinde yaşanan "kavgaların" bilinçli olduğuna inanıyorum. Birbirlerine vurdukça kazanıyorlar. Bu vuruşlar milliyetçiliği ve devletçiliği körüklüyor ve oylarını arttırıyorlar.

  • Gündüz Alp-3

    17.8.2018 09:38:29

    Hürriyetçi demokrasinin hâkim konuma gelmesi de demokrasi kültürü ve bilinci ile yakından ilişkilidir. Koşulsuz biat-itaat kültürünün kutsandığı, teşvik edildiği, sorgulama ve eleştirinin olmadığı toplumsal zeminde, hele menfi ve menfaatçi siyaset revaç da görüyorsa, bırakın hürriyetçi demokrasinin gelmesini, var olanın yerine otoriter bir sistem bile kolaylıkla tesisi edilebilir. Kriz ve kaoslara bir de bu açıdan bakmak bize, çözüm adına çok şeyler söyleyebilir. Krizi "neden böyle oldu?" diye sorgulamak herkesten önce onun faturasını ödeyen, onun için kemerini sıkan, fedakarlıkta bulunan ülke vatandaşlarına yani bizlere düşmez mi? Sorgulamak ve özeleştiri kötü değildir. Kötü olan, yanlış politikalarla ülkeyi maddi-manevi zarara uğratmaktır. Hatta sorgulama ve eleştiri, doğruyu bulmak ve yapmak adına, yöneticiler için yol haritası bile olabilir.

  • Gündüz Alp-2

    17.8.2018 09:25:16

    Doğru olanı ise, en başta, ülkede hürriyetçi demokrasi ve hukukun üstünlüğünü devlet ve toplum hayatında hâkim kılmak, toplumsal barış ve huzuru tesis etmektir. Tutarlı, akılcı, kalıcı dış politikalarla hür, medeni ve demokrat dünyada saygın ve güçlü bir ülke olabilmek için ittifaklar yapmak. Rantiye ekonomisinden vazgeçerek tarımdan sanayiye, doğru politika ve doğru yönetim anlayışıyla ülkenin yer üstü ve yer altı kaynaklarını değerlendirmek. Krizler yalnızca TL'nin değerini düşürmekle kalmıyor, insani ve vicdani değerlerimizi de aşındırıyor. Her kriz bize bir ders vermeli, kendimizi hesaba çekme, hatalarımızla yüzleşme, yanlışlarımızı görme fırsatı da vermelidir. Geçmişte bunları yapabilmiş olsaydık bugün, ülkenin saygınlığını bitiren, kaynaklarını heder eden böyle haller yaşamazdık. Çıkış yolu her zaman vardır. Yeter ki, isteyelim ve o yola girelim.

  • Gündüz Alp

    17.8.2018 09:02:11

    Sayın Güleçyüz, herkesin mübarek cuma gününü tebrik ederim. Sebepler dünyasında yaşıyoruz. Ortada bir sonuç ve netice varsa (ki vardır) bunun öncesinde bir sebebi (şimdi nedeni diyorlar) olacaktır. Ortada ciddi bir kriz, gelecek adına da bir belirsizlik söz konusudur. Hepimizi maddi-manevi anlamda etkileyen şu hali, basit bir iki sebeple izah ederek geçiştiremeyiz. Eğri cetvelden doğru çizgi çıkmayacağını herkes bilir. Hürriyetçi demokrasi ve hukukun üstünlüğünü esas almayan bir ülkede kriz de kaos da eksik olmaz. Ülkenin ahvalini açıklamak için ekonomi veya dış politika uzmanı olmak gerekmiyor. Toplumsal/sosyal, ekonomik, iç-dış siyasette vahamet arz eden gidişat ve neticeleri zaten bize izlenen politikaların yanlış olduğunu kendi lisanı ile söylemiyor mu? Çözüm, yanlıştan vazgeçerek doğru olanı yapmaktır.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı