Soruşturmayı yürüten Başsavcının nikâh sonrası çekilen Saray fotolarının yayınını takiben başlatılması dikkat çeken operasyonda, üç yıl önce aynı şekilde tutuklanmaları AYM’nin “hak ihlâli ve tazminat” kararlarına konu olmuş isimlerin de yer alması manidar.

Gözaltı süresi dört gün uzatılırken “delillerin toplanmasındaki güçlük” gibi bir gerekçeye başvurulması ve ardından gelen tutuklama kararları da.

Olay, Türkiye’nin 15-20 Temmuz sürecinde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini askıya alarak içine sürüklendiği hukuksuzluk anaforunda yol açılan skandalların sadece biri.

Keza eşzamanlı olarak devam etmekte olan avukat gözaltı ve tutuklamaları da aynı şekilde.

Son dönemde mağdurlarının sayısı giderek artan bir başka hukuksuzluk, malûm davalarda mahkûm edilip kişiye göre değişen birkaç kategorideki “fiks” hapis cezalarına çarptırılanlardan infaz süreleri tamamlananların hâlâ tahliye edilmeyip içeride tutulmaları.

Kendi getirdiği yasal düzenlemeleri dahi uygulamamakta beis görmeyen, keyfîlikte sınır tanımaz bir zihniyet işbaşında. Ve bu durum hiç kimsenin umurunda bile değil. Yazık ki ne yazık...

Bu keyfîlikler hem içerideki gerilimi tırmandırmaya, hem de dış dünyadaki imajımızı bozmaya ve bilhassa demokratik ülkelerle ilişkilerimizdeki tahribatı daha da büyütmeye devam ediyor.

Ekonomide durdurulamayan kötüye gidişin gerisindeki en önemli sebeplerden birinin demokrasideki daralma ve hukuk devleti ilkelerinden uzaklaşma olduğu, gerek içeride, gerek dışarıda tekrar tekrar ifade edildi.

Buna rağmen gidişatta değişen birşey olmamasının sebebi, tek adam rejiminin vesayetine giren iktidar siyasetinin gerçeklerden ve toplumdan iyice kopmasına karşılık, muhalefetin tüm bu olup bitenlere “dur” diyecek güçlü bir inisiyatif ortaya koyamaması.

Oysa bu hukuksuzluk girdabından çıkmak için âcilen ve topyekûn bir dayanışmaya ihtiyaç var.