"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hürriyetçiler ve din

Kâzım GÜLEÇYÜZ
13 Mart 2019, Çarşamba
Osmanlının son döneminde padişahın “zayıf istibdad”ına karşı hürriyet mücadelesi veren Jön Türklerden bazılarının masonlukla ve dine zarar vermekle suçlanmasını “İstibdat kendisini devam ettirmek için bu telkinleri yapıyor.

Bazı lâubalilikler de (dine lâkayt tavırlar) bu vehme kuvvet veriyor” diye yorumlayan Üstad Bediüzzaman’ın onlarla ilgili kendi değerlendirmesi şöyle:

“Fakat emin olunuz ki, onların masonluğa girmeyen kısmının maksatları dine zarar değildir, belki milletin selâmetini temin etmektir. (...) Bir kısmı İslâmiyet fedaileridir, bir kısmı da selâmet-i millet fedaileridir. (...) Ve sizin şu aşairiniz (aşiretleriniz) kadar ulema ve meşayih (âlim ve şeyhler), Jön Türkler meyanında mevcuttur. Vâkıa onlarda birtakım edepsiz, çok sefih masonlar dahi bulunur; lâkin yüzde ondur, yüzde doksanı sizin gibi mu’tekid (inançlı) Müslimlerdir.” (Eski Said Dönemi Eserleri, {Münâzarât}, s. 255)

(Dini siyasete alet eden zihniyetin takipçileri tarafından yıllar boyu “patates dininden olmak”la suçlanan demokrat kadrolar içinde de beş vakit namazını terk etmeyen, hocalık ve vaizlik yapmış, dinî hassasiyeti yüksek birçok insan vardı.)

Üstadın Jön Türkler için söylediği birşey de şu: “Bazıları dine lâyık olmayan bârid (soğuk) taassuba müfritane ilişiyorlar.” 

Aslında bunların kastı din ve dindarlık değil; dinle de bağdaşmayan hurafe ve taassup. Ama bu hassas konuda kullandıkları üslûbun doz ve ayarını kaçırıp meramlarını düzgün şekilde ifade edemeyerek maksadı aşan sözler sarf ettiklerinde gereksiz incinmelere sebep oluyorlar.

Böylesi üslûp aşırılıkları olmasaydı, en az yüz yıldır devam eden ve bu şekliyle yakın zamanda bitmesi de mümkün görünmeyen mâlûm tartışmaları çoktan bitirmiş ve tatlıya bağlamış olmaz mıydık?

Gerçekte, bütün esaslarını akla tasdik ve teyid ettiren İslâmda taassup ve hurafenin asla yeri yok. Bunu en iyi bilenler de, İslâmı doğru anlayan ve yaşayan dindarlar. Dolayısıyla hurafe ve taassuba karşı mücadele verilecekse, bu işi en iyi başaracak olanlar da, konuya Üstadın verdiği ölçü ve parametreler çerçevesinde bakabilen dindarlardan başkası değil.

Okunma Sayısı: 2477
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Gündüz Alp-3

    13.3.2019 15:54:10

    Dün kendilerini desteklemeyen kitleleri "patates dininden" olmakla itham eden görüşün devamı bugünkü kadrolar; etnik milliyetçilik ve siyasal İslamcılık ideolojisi ittifakıyla "kendi istikbal ve ikballerinin ibkası" için ortaya attıkları şu an itibariyle vehimden ibaret olan" beka" argümanıyla, dini ve milli soslu söylemlerle vatan, millet ve din namına hayırlı bir iş yaptıklarını söylemek hayli zor. Siyasal menfaat uğruna kullanılmadık bir şey kaldı mı? Kendilerine hayır diyen muhalif ve muarızlarını susturmak için hakaret, küfür, iftira, yalan, tehdit...gibi silahlar alenen ve pervasızca kullanılmaktadır. Şu ahval, ülkede gerçek anlam ve uygulamalarıyla hürriyetçi demokrasi ve hukukun üstünlüğünün olmadığına delalet ediyor. Yoksa şer'i hukukta da mer'i hukukta da suç olabilecek onca eylem ve söylem meydanlarda öylesine sorgusuz sualsiz cirit atamazdı. Böyle olunca din soslu absürt söylemler kısa vadede bitecek gibi görünmüyor. Çare, demokratların iş başı yapmasında.

  • Gündüz Alp-2

    13.3.2019 15:39:01

    İktidar ve ortağının ittifak adayı, kendilerine destek vermeyecek olanları ülkenin düşmanları olarak gördüğünden, aralarında kadınların da bulunduğu bir ortamda "Rabbimin izniyle bunların analarını belleyeceğiz" diyor. (Cumhuriyet,12.3-T24,13.3) Muhalifleri düşman bellemek kesmemiş olacak ki sıra analara mı geldi? İlla Edeb! İlla Edeb! Dile getirdiği çirkin ve muvazenesiz söylem de bile Allah'ın adını kullanan "dindar siyasetçi"nin hürriyetçi demokrasi ve hukukun üstünlüğü için mücadele edeceğine ihtimal verebilir miyiz? Hurafe ve taassup ile mücadele etmesi zaten düşünülemez. Demokrasi bilinci ve kültüründen ziyade, itaat ve biat edecek tek tip insan isteyen tekelci sistemin taassup sahibi taraftarların büyük bir kısmı bütün bu aşırılıkları alkışlamaktadır. Acı ve esef verici olan ise, bu taraftarların "dindar" denilen kitlelerden oluşmasıdır. Pekala, bu tavrın dine ve dindara, vatan ve millete katkısı olmuş mudur? Kesinlikle 'hayır'.

  • Gündüz Alp

    13.3.2019 15:16:39

    Sayın Güleçyüz, inancımızın bir hususiyeti ve özelliği olan ve Bediüzzaman'ın "ömr-ü ebedi ile tebşir ettiği" hürriyet davasına en evvel dindarların sahip çıkması gerekir. Keza hurafe ve taassupla mücadelede de ön safta yine dindarların bulunması icap eder. Fakat her iki konuda da "sınıfta kaldığımızı" söyleyebilirim. Bırakın hürriyet için mücadele etmeyi, çağın gerisinde kalmış tekelci bir sistemi getirmek için din de hürriyet de feda edildi. Dinde hassas fakat akıl, mantık ve muhakemeye çok özen göstermeyen mutaassıp siyaset taraftarları, eylem ve söylemlerin dozunu kaçırdığından menfi siyasetin menfaatine hizmet etmekten başka bir şeye yapmış olmuyorlar. Kendi iktidarlarını "ibka etmek" için olmayan "beka" argümanını ve dini acımasızca hatta hoyratça kullanmaktan imtina etmiyorlar. Dün okuduğum bir haber ve dinlediğim bir video bana: "Edep ya Hû!" dedirtti. Sıtkı sıyrılan insaf, vicdan ve ülkeyi terk mi etti?

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı