"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İstihbarat ve hukuk

Kâzım GÜLEÇYÜZ
15 Eylül 2018, Cumartesi
Gazetemizin mutemetliğini ve Kasımpaşa-Fatih servisini de yapan Yeni Asya emektarlarından “Demokrat” Ali Kölemen, Bizim Radyo’da Risale-i Nur yorumlarının yapıldığı “Bir Başka İklim” programının kayıtlarını almış ve gidiş-gelişlerde o kayıtlardan “yayın” yapıyor.

Bu yayınlardan birinde Kutlular Ağabey, “Deprem İlahî ikazdır” sözünden dolayı 276 gün hapis yattığı Kırklareli-Vize Cezaevine dair ilginç bir hatırasını şöyle anlatıyor:

“Çıktıktan sonra, ben içerideyken orada görev yapan cezaevi savcısını, bilâhare atandığı başka bir ilçede ziyaret ettim. Sohbet arasında dedi ki: ‘Siz Vize’ye gelince bölge istihbarat başkanı bana geldi ve “Bu adamı kimseyle görüştürmeyin, ziyaret için gelenlere izin vermeyin” diye baskı yaptı. Ben ziyaret ve görüşün yasal hak olduğunu, engellenemeyeceğini ifade ederek, istediği şeyi yapamayacağımı söyledim...”

Askerî vesayetin en güçlü olduğu dönemlerden biri olan 28 Şubat sürecinin o en şiddetli aşamasında Kutlular Ağabeyin bir medya-siyaset-DGM kurgusuyla hedefe konulup mahkûm edilmesi ve hapse konulması da bir istihbarat organizasyonu idi.

Baştan sona bir hukuksuzluklar silsilesi olan bu utanç verici ve talihsiz olayın infaz  merhalesinde de yasal hakları dahi kullandırmamak için yapılan tazyik, bu yapıda etkili birtakım güçlerin hukuk tanımazlığını gösteren tipik örneklerden biri olsa gerek.

Ama neyse ki, baskıya maruz kalan savcının—ki ziyaret için Vize’ye gittiğimizde bize de yardımcı olmuştu—sağlam ve dirayetli duruşu, bu keyfîliğe geçit vermemiş.

Bu olayın üzerinden 17 sene geçti.

İki seneyi aşkındır 20 Temmuz sürecini ve OHAL bitmesine rağmen bir türlü sonu getirilmek istenmeyen uzantılarını yaşıyoruz. 

Bu süreçten örnekler: İstihbaratın hazırladığı listeler üzerinden yapılan gözaltı, tutuklama ve ihraçlar; bunların istihbarat bültenine dönüşen medyadaki yayınlar eşliğinde yürütülmesi; hedefteki kişi ve kesimlerin yine medyada “linç” operasyonlarına maruz kılınması; yargılamalarda bazı hâkimlerin sanıklara “Senin getireceğin belgelerin önemi yok, benim için asıl olan MİT raporu” diyebilmesi; cezaevlerindeki keyfî yasak ve uygulamalar.

Demokratik hukuk devletinden söz edebilmek için bunların artık bitmesi lâzım...

***

Karma eğitim tartışmaları

Okunma Sayısı: 6109
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • HÜSEYİN İLHAN

    15.9.2018 09:37:53

    AKP meftunlarına soruyorum.28 ŞUBAT zulmünde içeri atılan masumlardan şu an hapiste olan kaç masum var.16 Yılı bitirmek üzere olan iktidarlarında hala masumların zulüm çekmesi sizlere birşey hatırlatmıyormu. Yine 28 ŞUBAT DARBECİSİ VE ZALİMLERİNDEN CEZA ALAN ve CEZASINI ÇEKEN VARMI.Varsa kimlerdir bunlar.Amma 28 ŞUBAT suçlusu,15 temmuz suçlusu diyerek nahak içeri attırdığınız masumların sayıları kaç bin ve hayatlarını zulüm altında yitiren masum ne kadardır. Tabii sizin için aziz üstadımızın şu veciz ifadesi birşeyler ifade ediyorsa soruyorum.'HAKKIN HATIRI ALİDİR,HİÇBİR HATIRA FEDA EDİLMEZ,.

  • Gündüz Alp-3

    15.9.2018 09:35:44

    "Deprem İlahi ikazdır" dediği için bir insanın 276 gün hürriyetini gasp ederek, insani haklardan mahrum etmek adalet midir? Cevabınız "evet" ise söylenecek bir şey yok demektir. "Hayır" ise bu keyfi ve hukuksuz işi yapanlar, bunu neye istinaden ve kimden cesaret alarak yapmışlardır, diye sorgulamak icap etmez mi? Kaldı ki gökte ve yerde cereyan eden her hadise kendi dili/lisanı ile bize zaten bir şeyler söylüyor. Deprem de bunlardan biridir. OHAL'in uzatmalarını yaşadığımız tekçi sistemden yeniden demokratik hukuk devletine ve parlamenter sisteme dönünceye kadar keyfilik ve hukuksuzluğa dair tartışmalar bitmeyecek, bu tartışmalar ülkenin en kıymetli zamanını çalacaktır. Bu da bir başka israf türüdür. Kamudaki israf, lüks ve şatafat şu an gündemde olan üç sorunlu konu. Ama sorun olarak görülmediğinden (hatta "itibar" zannedildiğinden) çözümü hep başka bahara kalmaktadır.

  • Gündüz Alp-2

    15.9.2018 09:22:53

    Demokratik hukuk devletinde yargı, tam bağımsız ve tarafsızdır. Orada MİT benzeri kuruluşlar yargıyı yönlendiremez, etki altında bırakamaz. Yargı da kesin delilleri göz ardı ederek, neticede "bilgi için verilen" MİT raporlarına istinaden hüküm tesisi edemez. Ediyorsa bunun adı "adil yargılama" olmaz. Bu noktada yargıçlar da güvenilir, âdil, cesur, erdemli ve vicdanı hür olmalıdır. Bugün için yargıya olan güven %30 seviyelerinde ise, yargı, şapkayı önüne koyup düşünmelidir. 18.yy'daki bir Alman değirmenci kadar dahi yaşadığımız 21 yy.da "Ankara'da hâkimler var!" diyemiyorsak, adalet mekanizması felç olmuş demektir. Suçumuzu başkalarına atmaktan artık vazgeçmeliyiz. Çünkü bunun siyasal, sosyal ve ekonomik sorunların çözümüne dirhem katkısı yoktur. Hatasını bilmek ve görmek de bir erdemdir. Hiç olmazsa bunu bari becerelim. Nasılsa gerçekler bir gün gün yüzüne çıkacaktır.

  • Gündüz Alp

    15.9.2018 09:13:11

    Sayın Güleçyüz, "Demokratik hukuk devletinden söz edebilmek için" öncelikle ülkede, hürriyetçi demokrasi, hukukun üstünlüğü ve kuvvetler ayrılığının tam anlamıyla hâkim konumda olması gerekir. Tam üyelik için mücadele ettiğimiz AB müktesebatının bile şiddetle reddettiği tek adamlı, otoriter bir sistemde keyfilik ve hukuksuzluk olmasın istiyorsak; mesaimizi yeniden demokratik parlamenter rejime dönüşe sarf etmeliyiz. Bu görev başta demokrat siyasetçiler olmak kendini demokrat kabul eden bütün topluluklara düşmektedir. Tek adamlık zaten keyfiliktir. Keyfiliğin sona ermesini istiyorsak, buna yol veren sistemin yeniden demokrasi ve hukuk eksenine oturtulması zorunludur. Keyfilik hukuksuzluğu netice verirken, hukuksuzluk güven ve istikrarı yok ediyor, güven ve istikrarın yok olması da krizi sonuç veriyor. İşte yaşadığımız ekonomik, sosyal ve siyasal kriz hali! Durduk yerde olmadı herhalde. Yanlış politika ve yanlış yönetimin bizi getirdiği nokta.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı