Bundan yaklaşık üç ay kadar önce iç sayfalarda “Cumhuriyetin 100. yılına giderken demokratikleşme ve insan hakları standartlarını yükseltmek için 20 maddelik eylem planı hazırlandı” şeklinde bir haber çıkmıştı.
Maddeler arasında şunlar da vardı:
* Özgürlük ve güvenlik alanlarının genişletilmesi. * Yargı adaletinin güçlendirilmesi. * Din, vicdan, düşünce ve ifade özgürlüklerinin geliştirilmesi. * Toplumda insan hakları farkındalığının arttırılması. (Sabah, 16.2.20)
Bu alanlarda genişletme, güçlendirme ve geliştirme gereğinden söz edilmesinin, mefhum-u muhalifiyle mevcut durumdaki daralma, zayıflama ve gerileme hallerinin ikrar ve itirafı anlamına geldiği son derece açık.
Ki bunu en iyi bilenler, özgürlükleri kısıtlanan, hattâ önceki hiçbir dönemde görülmemiş şekilde tamamen gasp edilen; adalet değil, ağır mağduriyetler üreten bir yargı işleyişinin muhatabı ve kurbanı olan; din, vicdan, düşünce ve ifade özgürlüklerine çok ağır baskılar yapılan; bunları yaşadıkları için de insan haklarındaki “farkındalık”ları en yüksek seviyelere çıkmış bulunan insanlar.
Keza onlara bu muameleleri reva görenler veya engel ol(a)mayanlar da aynı şekilde.
Nitekim bu yapılanların siyasî sorumluluğunu üstlenmek ve taşımak durumunda bulunanlar, gelinen noktada, hukuk dışı uygulamalarla en sorunlu alanlar haline getirdikleri konuların bu başlıklarda toplandığını kendileri de herkesten daha iyi biliyorlar.
Kontrollerine aldıkları medyayı kullanarak bu tabloyu kendi seçmen ve kitlelerine göstermeyenler; dahası çarpıtma, yalan ve iftiraya dayalı yayınlarla tam tersi yönde bir algı oluşturanlar; böyle yaparak toplumda insan hakları farkındalık ve duyarlılığının gelişmesini engelleyenler de bizzat yine kendileri.
Hem bütün bunları yapacaklar; hem bunca zaman geçtikten sonra düzeltip telâfi etmeleri noktasındaki çağrılara da inatla kulak tıkayıp bildiklerini okumaya devam edecekler; hem de işi pişkinliğe vurup özgürlükleri genişletmekten, yargı adaletini güçlendirmekten, din, vicdan, düşünce ve ifade özgürlüklerini geliştirmekten, insan hakları farkındalığını arttırmaktan dem vuracaklar.
Üstelik bunu da ucu 2023’e uzanan belirsiz bir takvime bağlayacaklar.
Kim inanır size?!!