"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

KİT mantığından devlet AŞ anlayışına

Kâzım GÜLEÇYÜZ
12 Temmuz 2018, Perşembe
Bakanların çoğunun özel veya kamu-belediye şirketlerinde yöneticilik yapmış ve halen de yapmakta olan isimlerden tercih edilmesi, devleti AŞ gibi yönetme yaklaşımının geldiği en son noktayı gösteriyor.

KİT mantığı, “Hazineden geçinen” ve kendi maaşı garantide olduğu için, başında bulunduğu kurum zarar da etse umurunda olmayan, bu yüzden inisiyatif ve sorumluluk almayan, kimseye hesap verme mecburiyeti de hissetmeyen tipik devletçi bürokrat yaklaşımını ifade etmek için kullanılan bir tabir.

Devlete ait kamu iktisadî teşebbüslerinin sürekli zarar etmesi ve KİT zararlarının yıllar yılı bütçeye ilave yükler getirmesi hep bu yaklaşımın eseri olarak görüldü.

Özelleştirme bunun çaresi olarak gündeme geldi. Devletin ekonomik faaliyetlerden olabildiğince çıkarılması ve bu alanın özel girişimin dinamizmine bırakılması çağın ve dünyadaki gidişatın gereği sayıldı.

Serbest piyasa ekonomisinin gerekleri nelerse devletin de bunlara uyması istendi.

Buna karşı, altı okta simgeleşen malûm ilkelerden birinin devletçilik olması ve bunun darbe anayasasıyla koruma altında tutulan resmî ideoloji zırhı içinde sürdürülmek istenmesi, bir direnişi de ortaya çıkardı.

Özelleştirmelerin kimi iktidarlar tarafından haraç-mezat usulü “yandaşlara peşkeş” ameliyelerine dönüştürülmesi ise, devletçi direnişin elini güçlendiren bir koz oldu.

Hal böyle iken, Erdoğan’ın hayli zaman önceden itibaren seslendirmeye başladığı “Devleti AŞ gibi yönetmeliyiz” söylemi, olayı farklı bir yere taşımanın işaretini verdi.

16 Nisan anayasa referandumuyla ilk adımı atılıp 24 Haziran seçimiyle hayata geçirilmeye başlanan başkanlık sistemi çerçevesinde kabine üyeleri seçilirken esas alınan mantık bunu iyice belirginleştirdi.

Bakanların çoğunun özel veya kamu-belediye şirketlerinde yöneticilik yapmış ve halen de yapmakta olan isimlerden tercih edilmesi, devleti AŞ gibi yönetme yaklaşımının geldiği en son noktayı gösteriyor.

Bu tercih devleti bürokrasi mantığının hantallığından kurtarabilir mi, göreceğiz.

Ama iktidarın fiilen ticaretin içinde olan isimlere teslim edilmesi, piyasa ekonomisinin temel kuralı olan eşit ve serbest rekabet ortamı açısından yeni sıkıntı ve sorunları da gündeme getirecek gibi görünüyor.

Kabine için adeta bir “aile şirketi” imajı doğurabilecek atamalar ayrı bir bahis ve fasıl.

Ve işin bilhassa o yönü çok tartışılacak gibi.

                                                                                 ***

-Bakanların çoğunun özel veya kamu-belediye şirketlerinde yöneticilik yapmış ve halen de yapmakta olan isimlerden tercih edilmesi, devleti AŞ gibi yönetme yaklaşımının geldiği en son noktayı gösteriyor.

-OHAL biterken çıkan KHK’lar https://youtu.be/SQqFdn8ZhFs  @YouTube aracılığıyla

Okunma Sayısı: 7583
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Gündüz Alp-4

    12.7.2018 11:22:40

    Dünyanın katılımcı ve çoğulcu demokrasiye yöneldiği bir dönemde, bizim, geçen asırda kalmış tekçi, merkeziyetçi bir sisteme dönmemiz zaten bir garabet. İşlevsiz bir Millet Meclisi, Başkanın tayin ettiği kişilerden oluşan, meclisten ve meclise hesap vermekten uzak bir icra heyeti. Artık millet, hâkim konumdan mahkûm konuma, oyun kurucu olmaktan seyirci konuma gerilemiştir. Yetki tek elde toplandığından, denge ve denetim mekanizmaları da işlevsiz hale gelmiştir. Artık şunu iyi bilmemiz gerekiyor. Güç denen şey ne millette ne meclistedir. Bu parlamenter, katılımcı, çoğulcu ve hürriyetçi demokraside ve hukukun üstün olduğu devlette geçerlidir. Biz işte bunu dönüştürdük. Böyle bir durumda, himmet ve gayreti başka şeylere sarf etmek çok anlamlı olmasa gerek.

  • Gündüz Alp-3

    12.7.2018 10:58:49

    Şirket mi değil mi gibi lüzumsuz ve yararsız tartışmalardan ziyade, ülkenin çıkarıldığı hürriyetçi demokrasi, hukukun üstünlüğü ve millet hâkimiyeti, millet iradesinin esas olduğu parlamenter demokratik sisteme yeniden dönebilmesi için neler yapılması gerekiyorsa bunların konuşulması gerekir. Halkın dikkat nazarlarını başka şeylere çevirerek, asli konuyu unutturmak yanlışına düşülmemeli, iktidarın oyununa gelinmemelidir. Bu konuda görev başta hürriyetçi demokrasi ve hukuk taraftarı Millet İttifakının vekillerine, medya ve stk'lara düşmektedir. Millet iradesi ve hakimiyeti gerçeğinin algıya kurban edilmemesi gerekir. Ülkenin sistemi kökten değişmişken, bizim şirket mi değil mi ile vakit geçiremeyiz.

  • Gündüz Alp-2

    12.7.2018 10:44:05

    Devleti bir A.Şirket gibi görmek temelde mantıksızdır. Şirketler kâr amaçlı ticari kurumlar ve kuruluşlardır. Devlet ise çok farklı bir organizasyon, bir aygıt, bir otoritedir. Millet için vardır ve millete karşı temel ve asli görevleri vardır ve bunları yerine getirirken kâr etmeyi düşünmez. Piyasanın ve ekonominin hür, serbest ve eşit kurallarının işlemesi için ortamı hazırlar, denetler, koordine eder. Haksız rekabete sebep olacak şekilde bizzat tüccar gibi piyasaya girmemelidir. Yeniden devleti bir KİT'e çevirerek - KİTlemek- hem anlamsız hem de mantıksızdır. Tekçi sistem ve Başkanlık'tan kasıt, devleti şirket gibi yönetmek midir? Oysa talep olunan şeyler, hürriyetçi demokrasi ve hukukun üstünlüğüdür. Devletin şirket olarak görülmesi ve öyle yönetilmesi değil. Kaldı ki şirketlerin de demokrasi ve hukuka bireyler gibi şiddetle ihtiyacı vardır. Buna odaklanmalıdır.

  • Gündüz Alp

    12.7.2018 10:12:03

    Sayın Güleçyüz, halkımız, alacağı ücretten başka bir şey düşünmeyen devletçi zihniyeti "salla başı al maaşı!" ifadesiyle tarif etmiştir. KİT'ler, milletin sırtında bir kambur haline gelince çareyi özelleştirmede buldular ama o da zamanla yandaşa "peşkeşe" dönüştü. Kamu malları sizin de dediğiniz gibi haraç*mezat elden çıkarıldı. Hatta bu mesele devletçi, statükocular için -özelleştirme mecrasından çıkarıldığı ve millet malını yandaşa kelepir fiyata satılmasından dolayı- kavga sebebi yapıldı. Geldiğimiz nokta, bunun da ötesindedir. Artık devletin de bir KİT mülahazası, Anonim Şirket mantığıyla idare edilme aşamasına gelindi. Zaten öyle yönetilmek isteniyordu. Olur mu? Çok zor. Çünkü bir yandan devletin bizatihi ekonomik faaliyette uzak durmasını savunacak öte yandan da ticari bir şirket mantığıyla devleti yöneteceksiniz.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı