Bakanların çoğunun özel veya kamu-belediye şirketlerinde yöneticilik yapmış ve halen de yapmakta olan isimlerden tercih edilmesi, devleti AŞ gibi yönetme yaklaşımının geldiği en son noktayı gösteriyor.
KİT mantığı, “Hazineden geçinen” ve kendi maaşı garantide olduğu için, başında bulunduğu kurum zarar da etse umurunda olmayan, bu yüzden inisiyatif ve sorumluluk almayan, kimseye hesap verme mecburiyeti de hissetmeyen tipik devletçi bürokrat yaklaşımını ifade etmek için kullanılan bir tabir.
Devlete ait kamu iktisadî teşebbüslerinin sürekli zarar etmesi ve KİT zararlarının yıllar yılı bütçeye ilave yükler getirmesi hep bu yaklaşımın eseri olarak görüldü.
Özelleştirme bunun çaresi olarak gündeme geldi. Devletin ekonomik faaliyetlerden olabildiğince çıkarılması ve bu alanın özel girişimin dinamizmine bırakılması çağın ve dünyadaki gidişatın gereği sayıldı.
Serbest piyasa ekonomisinin gerekleri nelerse devletin de bunlara uyması istendi.
Buna karşı, altı okta simgeleşen malûm ilkelerden birinin devletçilik olması ve bunun darbe anayasasıyla koruma altında tutulan resmî ideoloji zırhı içinde sürdürülmek istenmesi, bir direnişi de ortaya çıkardı.
Özelleştirmelerin kimi iktidarlar tarafından haraç-mezat usulü “yandaşlara peşkeş” ameliyelerine dönüştürülmesi ise, devletçi direnişin elini güçlendiren bir koz oldu.
Hal böyle iken, Erdoğan’ın hayli zaman önceden itibaren seslendirmeye başladığı “Devleti AŞ gibi yönetmeliyiz” söylemi, olayı farklı bir yere taşımanın işaretini verdi.
16 Nisan anayasa referandumuyla ilk adımı atılıp 24 Haziran seçimiyle hayata geçirilmeye başlanan başkanlık sistemi çerçevesinde kabine üyeleri seçilirken esas alınan mantık bunu iyice belirginleştirdi.
Bakanların çoğunun özel veya kamu-belediye şirketlerinde yöneticilik yapmış ve halen de yapmakta olan isimlerden tercih edilmesi, devleti AŞ gibi yönetme yaklaşımının geldiği en son noktayı gösteriyor.
Bu tercih devleti bürokrasi mantığının hantallığından kurtarabilir mi, göreceğiz.
Ama iktidarın fiilen ticaretin içinde olan isimlere teslim edilmesi, piyasa ekonomisinin temel kuralı olan eşit ve serbest rekabet ortamı açısından yeni sıkıntı ve sorunları da gündeme getirecek gibi görünüyor.
Kabine için adeta bir “aile şirketi” imajı doğurabilecek atamalar ayrı bir bahis ve fasıl.
Ve işin bilhassa o yönü çok tartışılacak gibi.
***
-Bakanların çoğunun özel veya kamu-belediye şirketlerinde yöneticilik yapmış ve halen de yapmakta olan isimlerden tercih edilmesi, devleti AŞ gibi yönetme yaklaşımının geldiği en son noktayı gösteriyor.
-OHAL biterken çıkan KHK’lar https://youtu.be/SQqFdn8ZhFs @YouTube aracılığıyla