"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Korku ve hipnoz

Kâzım GÜLEÇYÜZ
18 Mayıs 2019, Cumartesi
Malûm süreçte kapatılmazdan evvelki dönemlerde Zaman gazetesinde uzun yıllar düzenli olarak haftalık yazılar yazdıktan sonra işin rengi değişince dümen kırıp iktidar cenahına yönelen, bu partiden milletvekili seçilen ve halihazırda partisinin TBMM Grup Başkanı olan Prof. Dr. Naci Bostancı, 24 Haziran öncesinde şöyle bir değerlendirme yapmıştı:

“16 yıldan bu yana bu ülkede seçimler yapılıyor. Halkımız kendisine zulmedenlere karşı herhalde mazoşist değil. Ya halkta arıza var ya da bu ifadelerle Türkiye’nin tasvirinde. Halkta arıza olduğu kanaatinde değiliz.”

Bostancı’nın özellikle OHAL sürecindeki hukuk dışı uygulamalarla yoğunlaşan mağduriyetlere rağmen AKP’nin niye hâlâ yüksek oranda oy almaya devam ettiğine getirdiği bu yorumu biraz irdeleyecek olursak:

AKP’yi tek başına iktidar yapan 2002 seçimiyle, bu partinin iktidarında yapılan diğer seçimlerin her biri kendi şartları içinde değerlendirilmeli ki, doğru sonuçlara ulaşılsın.

2002 seçimi 28 Şubat ikliminde yapılan hoyratlıkların, o dönemdeki tüm siyasî aktörleri fena halde halkın gözünden düşürüp yıprattığı bir ortamda, yeni bir alternatif olarak ortaya çıkarılan AKP’yi birinci yapmıştı.

Tepki ağırlıklı deneme-ümit oylarıyla.

27 Nisan muhtırası ile 367 dayatmasının gölgesinde yapılan 2007 seçimi yine tepki oylarıyla AKP iktidarının devamını getirdi.

Aynı şekilde 2011 seçiminin sonucunu da AKP’ye 2008’de açılan kapatma davasının tetikleyip güçlendirdiği tepkiler belirledi.

Bu üç seçimde de AKP’yi iktidar yapan temel saik, “mağduriyet” olgusuydu. Sonrasında parti devlete “hâkim” olup yerleştikçe ve statüko ile bütünleştikçe durum farklılaştı.

Ve 2015 7 Haziran seçiminde tek başına iktidarını kaybetti. Sonra korkuların alabildiğine körüklendiği anormal bir süreç tırmandırılarak dayatılan 1 Kasım seçimiyle geri aldığı iktidarını, geçen yıl o korkuların daha da kronik hale getirildiği 15 Temmuz ve OHAL ortamında yapılan 24 Haziran seçimiyle devam ettirdi. 

Bu sonuçta tek taraflı yoğun propagandalarla halkın önemli bir kesiminin adeta hipnotize edilmesi de son derece etkili oldu.

Yani halkta arıza yok, ama korku ve hipnoz var. Ama 31 Mart seçimiyle İstanbul’da korku duvarı yıkıldı ve hipnoz halinden çıkıldı.

Okunma Sayısı: 4501
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Gündüz Alp-3

    18.5.2019 14:34:20

    Hâlâ iktidar cenahının ciddi anlamda bir nefs muhasebesi yaptığını göremiyoruz. Yine suçu başkalarına atma gayretkeşliği. Meselâ, "16 yıldan bu yana bu ülkede seçimler yapılıyor. Halkımız kendisine zulmedenlere karşı herhalde mazoşist değil. Ya halkta arıza var ya da bu ifadelerle Türkiye’nin tasvirinde. Halkta arıza olduğu kanaatinde değiliz.” ifadesi. Elbette ve elbette halkta arıza yoktur ve olamaz. Bir de "var" deseydi. Fakat arızayı kendilerinde görmek yerine her zamanki gibi "...bu ifadelerle Türkiye'nin tasvirinde" demekle suçu yine üzerlerine almıyorlar. Türkiye'nin tasvirini kim ne şekilde yapıyor? Hem bu tasvire sebep olanlar kimler? 17 yıl ülkeyi tek tabanca yönetenler değil mi? 31 Mart tarihi, iktidarın vizr ü vebalini inkar edemeyecekleri şekilde gün yüzüne çıkarmıştır. Varsa daha başkalarının da ortaya çıkmasından kaygı duydukları için olsa gerek ysk eliyle hukuku zir ü zeber ettirdiler. Bakalım 23 Haziran'da nasıl bir doğum gerçekleşecek?

  • Gündüz Alp-2

    18.5.2019 14:21:37

    Fakat korkunun ecele hiç bir yararının olmadığını hepimiz pekala biliyoruz. Zira hiss-i havf denen korku duygusu insana hayatını muhafaza için verilmiştir. Ne var ki her seviyede insanın, değişik saiklerle mal ve canından endişe duymakta olduğu da toplumsal bir gerçektir. Malı olan malı, olmayan da canı dolayısıyla korku yaşamaktadır. Çünkü bir yerde hürriyet yoksa esaret, adalet yoksa zulüm, demokrasi yoksa istibdat, hukukun üstünlüğü yoksa üstünlerin hukuku hükmediyor demektir. "Görünen köy kılavuz istemez" derler. Halimizi şerh ve izaha ihtiyaç var mı? Haziran 2015 seçimini hatırlayalım lütfen.Tıplı İstanbul'da olduğu gibi yenilgiye uğrayarak tek başına iktidarı kaybeden mevcut siyasal zihniyet ve yönetim anlayışı, sonucu lehine çevirmek için ne yaptıysa bir benzerini şimdi de yapacağa benziyor. İmralı ve terörist başı yeniden sahne alıyor. Neden şimdi? Fakat 31 Mart, büyünün bozulduğu, korku kısmen de olsa yenildiği bir tarihtir.

  • Gündüz Alp

    18.5.2019 13:02:10

    Sayın Güleçyüz, 28 Şubat zalimane tahakküm ve istibdat dönemi sonucunda "belki" denilerek bir ümitle iş başı yaptırılan mevcut iktidar, kendini -tabir caizse- sağlama aldıktan sonra "kendine mahsus 28 Şubat'ı" oluşturdu ki, iktidarlarını ibka etsinler. Kendilerini akıllı milleti -bağışlayın- aptal zannetmesinler. Ve bunu yaparken -en çok- iki silahı istimal ettiler: Algı operasyonuyla hipnoz ve korku. Bu faaliyette baş rolü de -maalesef- güç ve iktidar yanında konuşlanan yandaş medya oynadı. Hâlâ bu korkutma ve hipnoz faaliyeti bütün gücüyle devam ettiriliyor. Mesela en taze, canlı ve sıcak bir örnek: CB'nin, gidişattan duydukları rahatsızlığı dile getiren TÜSİAD'a ayar veren sözleri: "Hesap sormasını bilirim." (Basın, 17.5) Bunun Türkçesi, "tehdit içerikli korkutmaktır." Üstelik bu tehdit içerikli korkutma Ramazan-ı Şerif ayının iftar sofrasında yapılıyor. TÜSİAD gibi vaktiyle hükûmetler yıkıp-kuran Patronlar Kulübü böyle olursa, halk nasıl korkmasın değil mi?

  • Savas Donmez

    18.5.2019 11:28:20

    Toplumsal bünyeyi esir alan , yaygın bir kötümserlik hali üretmek suretiyle kronikleşen bir tedirginlik ve kaygı durumu var edilmiştir. Fakat bu sürecin de sonuna gelinmiş görünüyor.

  • HÜSEYİN İLHAN

    18.5.2019 03:56:56

    Kısa ve öz şekilde net ifade.AKP'nin samimiyetsizliğinin,dürüst olmayışının,entrikacı,millete tuzak kuran yapıda olduğunun delili MATRAH ARTTIRIMI ve o esnada RTE'nin sarfettiği cümlelerdedir.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı