Rahip kriziyle başlatılıp karşılıklı “yaptırım” ve restlerle tırmandırılan Türkiye-ABD geriliminde ortalık bir süredir “sakinleşmiş” gibi.
Ama başka faktörlerin de devreye girmesiyle patlak veren döviz krizi, doların 6.5, euronun 7.5 TL seviyelerinde sabitlenmesiyle kalıcı hale geliverdi.
Ve “Yastık altındaki dövizinizi bozdurun” kampanyaları saman alevi gibi sönüverdi.
İşin garibi, her yerde tetiklediği zamlarla buralara gelen bu tırmanışın da adeta “kabullenilip” hiçbir şey olmamış ve herşey gayet normalmiş gibi yola devam edilmesi.
Bu garip suskunluğun hiçbir izahı yok.
Hele dev firmaların ve holdinglerin bile peş peşe iflâs bayrağı çektikleri, bütün sektörlerden SOS feryatlarının yükseldiği ve fâhiş fiyat artışlarının artık market etiketlerine de yansımaya başladığı bir ortamda...
Bakalım, bu hal ne kadar sürecek?
Siyasî tarafgirliğin, holiganizmin, narkozun... etkisiyle şimdilik fark ve hissedilmeyen veya edildiği halde üstü örtülüp geçiştirilmeye çalışılan yakıcı gerçekler daha ne zamana kadar “yok” muamelesi görecek?
Bir görüşe göre, toplumun hatırı sayılır bir kesimi, ancak işin ucu kendi cebini yakacak boyuta ulaştığı takdirde tepki veriyor.
Diğer bir görüş ise, semboller üzerinden yürütülen kutuplaştırıcı kimlik siyasetlerinin, bu eksendeki söylemlerin ve ilaveten Batıya yönelik meydan okuma ve restlerin bu tepkilerin de önünü kestiği yönünde.
“Kafa tutan” bir tavrın okşadığı “millî gurur,” krizin getirdiği kayıpları gerçekten unutturuyor mu? İktidar medyasının bazı yazarları bile, iş bıçağın kemiğe dayandığı noktaya geldiğinde, bastırılan tepkilerin önünün alınamayacağından endişeli; ama yine de evvelce benzeri görülmemiş bir durum söz konusu olduğu için, ayakları yere basan bir tahminde bulunabilmek zor.
Ama ekonominin içinde bulunduğu durumu işin kuralları çerçevesinde analiz eden uzmanların görüş birliği halinde dile getirdikleri tesbit şu: “Artık deniz bitti. İnşaat, tüketim ve borçlanmaya dayalı büyüme modelinin sonu geldi. Bu şekilde devam edilemez.”
Açıkça görünen o ki, her alandaki zamlarla uç veren acı reçeteler devam edecek.
Hesapsızlığın, har vurup harman savurmanın ve israfın bedelini ağır ödeyeceğiz.
***
-Neşriyat toplantısının ardından