"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Medyada da tek seslilik

Kâzım GÜLEÇYÜZ
14 Nisan 2018, Cumartesi
Cumhuriyet adı altında kurulan tek parti ve tek adam rejiminde medya antidemokratik, tekelci, dayatmacı bir anlayışla ve resmî ideolojinin propagandisti olma misyonuyla şekillendirildi. Takrir-i Sükûn Kanunu ve İstiklâl Mahkemeleri ile tüm muhalif basın tasfiye edildi.

Halbuki Osmanlının meşrutiyete geçtiği son döneminde basında da çok seslilik vardı. Çok farklı fikirler dile getiriliyor ve tartışılıyordu. 

Osmanlı tarihe karışıp yeni devlet kurulduğunda bu durum da sona erdi ve çok partili demokrasiye geçtiğimiz 1946’ya kadar böyle devam etti. Özellikle dinî yayınlara kesinlikle hayat hakkı tanınmadı. Hattâ 1942’de Peygamberimizle ilgili bir yayın, Matbuat Umum Müdürlüğünün müdahalesiyle sona erdirildi.

{M. Kemal’in Kur’an’a tercüme ve tefsir yazdırıp Sahih-i Buharî Muhtasarı’nı hazırlatmasının arkasında yatan farklı niyetler için “Said Nursî ve M. Kemal” kitabımıza bakılabilir (s. 57 vd).}

Özellikle 1950’den sonra basında da bir ölçüde çok sesli bir yapıya geçilmeye başlandı.

Ama şimdi anaakım veya merkez medya olarak nitelenen devlet destekli gazeteler yine resmî ideoloji muhafızlığına devam ettiler.

Ve demokrasinin değil, tahrikçiliğini yaptıkları darbelerin yanında yer aldılar. 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül ve 28 Şubat, gerek önceleri, gerekse sonraları ile bunun örnekleriyle dolu.

Yöntem hepsinde aynı: Darbe öncesinde, hep seçilmişleri kötüleyen, askeri tahrik eden ve kamuoyunda darbe beklentisi oluşturan; sonrasında ise ihtilâlcileri alkışlayan yayınlar.

Sürece yayılan bir müdahale formatında gerçekleşen 28 Şubat’ta gazete manşetlerinin ve TV haber bültenlerinin Genelkurmay’dan açılan telefonlarla belirlendiği, itiraflarla sabit.

Darbe dönemlerinin bir başka özelliği, eleştirel yayınlara gösterilen tahammülsüzlük ve bu yayınların baskıyla susturulmak istenmesi.

12 Mart’ta da, 12 Eylül’de de, 28 Şubat’ta da Yeni Asya’nın maruz kaldığı ağır baskılar bunun en tipik ve çarpıcı örneklerini oluşturuyor.

Günümüzdeki durum ise, geçmişte tekelci bir temele bina edilmiş medyayı kontrolünde tutan bürokratik vesayetin, seçilmişler eliyle daha da katmerlenerek, ama sivil görüntüyle sürdürüldüğü bir tabloyu önümüze koyuyor.

Neredeyse her gün aynı manşetle çıkan iktidar gazetelerinin ve aynı gündem üzerinde tıpa tıp benzer yayınlar yapan TV’lerin hali ortada...

***

- KRT’de Çağlar Cilara’nın konuğuyduk (1): Hafiyelerin sözleri üzerine adalet bina edilemez -  http://www.yeniasya.com.tr/video/hafiyelerin-sozleri-uzerine-adalet-bina-edilemez_458726

- KRT’de Çağlar Cilara’nın konuğuyduk (2): Cemaat özelinde devlette kadrolaşma olamaz -  http://www.yeniasya.com.tr/video/cemaat-ozelinde-devlette-kadrolasma-olamaz_458727

- KRT’de Çağlar Cilara’nın konuğuyduk (3): Er veya geç Türkiye hukuka dönecektir - http://www.yeniasya.com.tr/video/er-veya-gec-turkiye-hukuka-donecektir_458728

 

 

Okunma Sayısı: 6130
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • HÜSEYİN İLHAN

    14.4.2018 13:30:53

    Oyunlar aynı,oyuncular biraz farklı.HEDEF hep DEMOKRASİ-HAK-HÜRRİYET VE ADALET

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı