Bugünkü MGK toplantısında bir numaralı gündem, çözüm süreci hakkında yeni soru işaretleri doğuran terördeki tırmanış ve sınır ötesindeki gelişmelerin ülke güvenliği açısından ortaya çıkardığı yeni tehditler mi olacak, yoksa Erdoğan’ın çok önceden işaretini verdiği “paralel yapı” iddiası mı?
Geçtiğimiz Kurban Bayramı günlerinde Türkiye’yi de karıştıran ve 40’a yakın insanımızı kurban verdiğimiz eylemlerin gerekçesi olarak gösterilen Kobani odaklı gelişmeler, her gün yeni çelişki ve zikzaklarla meçhul bir istikamete ilerliyor.
Türkiye’nin bütün itirazlarına rağmen PYD’yi desteklemeye devam eden ABD, Ankara’nın “Esed devrilmeli” ısrarını da kulak ardı ediyor ve dahası, tam tersi yönde mesajlar veriyor.
Obama’nın, yakınlarda Türkiye’ye gelip kritik görüşmeler yapan özel temsilcisi, emekli general Allen’ın, “Türkiye’nin eğitmeyi kabul ettiği ılımlı muhaliflerin öncelikli hedefi IŞİD’le mücadele” demesi ve “Bu grupların, Esed hükümetinin tanımak zorunda kalacağı güvenilir bir güç olmasını istiyoruz” beyanı (Milliyet, 28.10.14), bunun en son örneklerinden biri.
Sonuçta Türkiye de, “İşbirliği yapılabilir” dediği Barzani ile ÖSO da, duruşlarını ABD’nin belirlediği parametrelere uydururken, özellikle Ankara keskin U dönüşlerine mecbur bırakılıyor.
Öyle ki, Erdoğan’ın “PKK’dan farkı yok, o da terör örgütü” dediği PYD, ABD tarafından “güvenilir müttefik” sayıldığının ortaya çıkmasından beri, Türkiye’ye tafra atan tavırlar sergilemeye başladı.
Çözüm müzakerelerinin yürütüldüğü PKK cenahında da işler karışık. Örgüt, sürecin başından beri bırakmadığı silahlarını, gelinen noktada IŞİD’e çevirmesi için yapılan çağrıların rağmına, içerideki saldırıları tekrar başlatıyor.
3 askerin katlini 3 “gerilla”nın öldürülmesine misilleme olarak gösteren yaklaşıma Başbakanın tepkisi “Süreç böyle yürümez” şeklinde olurken, Arınç “Sürece mecbur ve mahkûm değiliz, bitiren taraf biz olmayız, ama gerekirse de bitiririz” diye daha sert bir karşılık veriyor.
Bugün MGK öncelikli olarak bunları mı görüşecek, yoksa terördeki tırmanışı da “paralel yapı”ya bağlayıp, cemaati “terör örgütü,” Gülen’i “vatan haini” ilan ettirmeye çalışanların dayattığı gündemi mi?
Gerçi yandaş medyanın bir kanadında seslendirilen bu yöndeki iddialar, bir başka kanadında “Kaynaklar doğrulamadı” şeklinde tekzip edildi. Demek ki, iktidar cenahında bu işi o raddeye vardırmak istemeyen kesimler de var.
Dileyelim ki, bu konuda artık aklıselim hakim olsun ve “paralel paranoyası” son bulsun.
tweet 1: Bediüzzaman Said Nursî’nin ısrarla tekrarladığı uyarı: Risale-i Nur bir vesile-i def-i belâdır. Tatile uğradıkça belâ fırsat bulup gelir.
tweet 2: Bizim için “Sırf AKP husumetinden dolayı cemaatin yanında yer aldılar” diyenlere, AKP’ye açılan kapatma davasındaki tavrımızı hatırlatırız.
tweet 3: 17 Aralık’tan beri cemaate yapılan haksız saldırılara karşı çıktığımız gibi, Mart-2008’de AKP’ye açılan kapatma davasına da itiraz etmiştik.