"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

OHAL gölgesinde “demokrasi nöbeti”

Kâzım GÜLEÇYÜZ
20 Temmuz 2017, Perşembe
15 Temmuz’un “püskürtülmesi,” ifade edildiği gibi demokrasi tarihimizde ilk kez halkın inisiyatifi ile gerçekleşen bir millî irade zaferi idiyse, buna OHAL gölgesi düşürülmemeliydi.

20 Temmuz OHAL’i ki, anayasanın öngördüğü olağanüstü yönetim biçimini sınırlayan hukuk kurallarını da tanımıyor.

KHK’ların OHAL ilanına gerekçe gösterilen şartlarla sınırlı ve geçici düzenlemeler olarak çıkarılması icab ederken, tam tersi yapılıyor ve üstelik en temel hak ve hürriyetlerin ihlal ve gasp edildiği kalıcı tasarruflara imza atılıyor. Ve dahası, bunların çoğu Meclis onayından da geçmiş değil.

Oysa ilgili anayasa maddesiyle atıf yapılan Meclis İçtüzüğündeki kural gereği, 30 gün içinde Meclis onayından geçmeyen KHK’lar hükümsüz hale geliyor. Ve OHAL KHK’larının çoğunun durumu bu.

Ama yapılanları hukuk nezdinde özünden sakatlayan bu kural ihlâli ne siyasetin gündeminde, ne de yüksek yargının.

Özellikle, MGK’ya biat edip teslim bayrağı çeken AYM’nin hükümsüz ve hukuksuz OHAL KHK’larına da geçit vermesi, hukuk dışı vahim gidişatın son perdesi.

Hak ve hürriyet talebiyle önüne gelen bütün başvuruları geri çevirirken, bir f.ö davasında tek bir hukuk kriterine dahi dayandıramadığı, ama tamamen siyasî, sübjektif, konjonktürel, indî gerekçelere bina ettiği bir karara imza atabilen AYM’nin, muhatap olduğu eleştirileri cevaplarken “Temel hak ve hürriyetleri koruma çalışmalarımız sürüyor” diyebilmesi başlı başına bir garabet ve ironi oluşturuyor.

AYM Başkanı 25 Nisan’da “Uzun tutukluluklar için ilke kararımızı yakında açıklayacağız” demişti. O karar hâlâ ortada yok, ama onun yerine “Bylock’un varlığı tek başına tutuklama sebebidir” kararı var!

En temel hukuk kurallarını dahi çiğneyerek sürdürülen OHAL sürecindeki vahim hukuk ihlâlleriyle adaletin tamamen tahrip edildiği ve bu durumun örtülmeye çalışıldığı böyle bir ortamda hangi demokratik hukuk devletinden söz edilebilir?

Yargının adalet, hak ve özgürlükler için güvence olmaktan çıktığı bir işleyişte demokrasi nöbeti adıyla yapılan eylemler iktidar bekçiliği olmaktan öteye gitmez.

***

-Ömrünü Nur hizmetine vakfeden son şahitlerden Ali Sert Hocaya Allah rahmet eylesin. Mekânı Cennet olsun. Ailesi ve yakınlarına sabır dilerim.

-Afetlerde âcil durum yönetimiyle görevli kurum siyasallaştırılmış eylemlere “gönüllü” kaydetmekle meşgulse Allah hepimizin yardımcısı olsun!

-Haksız tutukluluklar artarak sürer ve çoğunluk buna sessiz kalıp onay verirse, Allah muhafaza, umumî musibet davet edilmiş olunur.

Okunma Sayısı: 6038
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Hasan unlu

    20.7.2017 13:54:42

    Gorunen o ki Turkiyede bir diktatorluk rejimi kurulmustur. Kimse demokrasi, hukuk ve adalet diyerek birbirini kandirmasin. Devlet Bahcelinin tv de altyazi ile gecen mesajina tahammul edemeyip medya kurulusuna zinahar bunu kaldirin dendiginde baslamis bir surec. Nereye kadar gider Allah bilir. Ama duamiz topyekun bu milleti herturlu serden korusun, masumlari kurtarsin. Sadece top, tank yapmakla guclu bir ulke olunmaz.

  • Özcan ERKİŞ

    20.7.2017 12:57:46

    (4) Siyasal İslamcıların 15 yıllık iktidarlarının (kendi tabirleri) "ustalık" döneminde kavramları bile tahrip ettiler. Mesela; milli irade, iktidara oy veren,referandumda "evet" diyen vatandaşlar topluluğudur. İktidar "partililerin yarısı adaletin olduğuna inanmıyor!" haberinde (Yeni Asya,20.7) olduğu gibi hak,hukuk ve adaletin olmadığı bilindiği halde "yargı her türlü takdiri hak ediyor!" En son kabine değişikliğiyle bakan olamayan iktidar partili siyasetçi "Siyasetin adaleti yok!" diye isyan ediyor. Demek bu şahsa göre adalet; hak ve hukuk gasbı değil, şahsının,kabineye girip girmemesiyle alakalı bir mevzuu. Bakan olursa adalet var, olamaz ise adalet yoktur. Yani, adalet=bakan olmak! Din-iman-dindarlık (maneviyat) konularına girmiyoruz bile. Çünkü o konuda sözü bir siyasetçi birkaç yıl önce "maneviyatta sınıfta kaldık!" diyerek iktidarın, maneviyatı nasıl tahrip ettiğini beyan etmişti. Hülasa; siyasi, içtimai, iktisadi her hususta bir tahribat ve yozlaşma yaşandığı bir gerçektir.

  • Özcan ERKİŞ

    20.7.2017 12:32:11

    (3) Madem 15 Temmuz zalimane teşebbüsüne halk direnişiyle en güzel cevabı vermiştir, neden bu direniş; BİR DAHA DARBE VE TEŞEBBÜSÜ OLMASIN diye, inadına ve daha fazla hak, hukuk, hürriyet ve demokrasiyle taçlandırılmalı idi. Fakat iktidar bu meşum girişimi "Allah'ın lütfu" bilerek, darbecilerin istediği OHAL rejimi millete ve memlekete reva ve layık gördü. Halkın 15 Temmuz zaferinin semere ve neticesi OHAL ve KHK olmamalıydı. İktidar cenahı "sözde adalet yürüyüşü" diyerek "terörize" ettiği Adalet Yürüyüşü, talebi ve mitingi için ne diyordu: " Sokakta adalet aranmaz!" Şimdi aynı mantık ve muhakeme ile ben de şunu diyebilirim mesela: "Meydanda nöbet tutularak (olmayan) Demokrasi gelmez!" "Mantıksız oldu!" dediniz, değil mi? O söz de bu söz de nasıl muvazenesiz ise, OHAL ve KHK rejiminde de hak, hukuk, adalet ve demokrasiden bahisle "var!" demek o kadar mantıksızdır. Hiç gece ile gündüzün aynı anda yaşandığına şahit oldunuz mu? Olamazsınız. Çünkü MÜMKÜN DEĞİLDİR.

  • Özcan ERKİŞ

    20.7.2017 12:16:11

    (2) Bir defa OHAL ve KHK'lar ile Demokratik Hukuk Devleti ve Millet Meclisi yan yana gelmeyecek iki kavram olmakla; birinin varlığı diğerinin yok olmasına sebebiyet ve netice verir. Yani OHAL ve KHK'lar varsa, netice olarak demokrasi, hukuk ve meclis şeklen var, fiilen yok demektir. Şu anda yaşadığımız süreçte buna bizzat yaşayarak şahitlik etmiyor muyuz? Neyi, neden inkar ediyoruz? Uluslararası kuruluşların raporuna bile girmiş temel hak ve hukuk ihlalleri, "adaletin olmadığını" aleme resmen beyan ve ilan ediyor. Ve maalesef bu durum ülkenin hür,demokrat ve medeni dünyadaki itibarına da gölge düşürmektedir. Dışarıya karşı temel insan hak ve hürriyetlerinin olmadığı üçüncü dünya ülkesi görüntüsüne sebep olmaktadır. "Dünyadan biz ne?" deme şansımız maalesef bugünün dünyasında bulunmamaktadır. Çünkü Türkiye bir kabile yahut aşiret devleti veya beylik değildir. NATO, BM. AİHM vb uluslararası pek çok kuruluşun üyesi ve AB'ye girmek isteyen 80 milyonluk bir ülkedir.

  • Özcan ERKİŞ

    20.7.2017 11:36:29

    Sayın Güleçyüz, "OHAL gölgesinde 'Demokrasi Nöbeti'" yazınız işin hakikatine işaret ediyor. Yani OHAL ile Demokrasiyi, KHK ile Meclisi rafa kaldıran iktidarın "Demokrasi Nöbeti" daveti olsa olsa, yazınızın son paragrafında ifade ettiğiniz gibi "demokrasi nöbeti adıyla yapılan eylemler iktidar bekçiliği olmaktan öteye geçmez" tespiti yerinde, haklı ve isabetli bir tespittir. Çünkü "olmayan şeyin" nöbeti olmaz. Her ne kadar iktidarın (artık sabık) Adalet Bakanı "Yargı her türlü takdiri hak ediyor!" ve müfrit bir ulusalcı da "Türk Yargısı son elli yılın altın devrini yaşıyor!" diye methiyeler düzseler de adalet kavramı ve müessesi, Türkiye'de ciddi manada itibar kaybına uğramış ve adalet duygusu zedelenmiştir. Bu anlamda yeni kabineye giremeyen eski BB.yrd. bile "Adalet duygusu tatmin edilmeli!" dememiş miydi?(Yeni Asya,16.7) Adaletin kağıt üzerinde yazılı olarak var olduğu ve fakat icraatta hakiki manasıyla olmadığı gizlenemez bir gerçektir. Ne olur birbirimizi kandırmaktan vazgeçelim.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı