"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Paralel yapı” iddiaları TBMM’de görüşülmeli

Kâzım GÜLEÇYÜZ
15 Ekim 2014, Çarşamba 13:28
Başlaması belki daha öncelere dayanan, ama 17 Aralık’taki yolsuzluk operasyonu sonrasında ortaya çıkan “paralel yapı” kavgasının daha da kızışacağı anlaşılıyor.

Gerçi gelinen noktada buna “kavga” demek doğru değil. Çünkü kavga iki taraflı bir olay. Ama karşı karşıya olduğumuz hadise bu  çerçeveyi çoktan aşıp, siyasî iktidarın bütün devlet imkânlarını kullanarak bir camiayı tamamen tasfiye etmeye çalıştığı bir boyuta taşındı.

Başlangıçta devlet içindeki bir çete ve şebekeden söz edilip, cemaat ayrı tutuluyor gibiydi. Artık bu ayrım da terk edilmiş görünüyor.
Cemaatle anılan ve farklı alanlarda hizmet veren bütün kurumsal yapıların teker teker hedef alınarak çökertilmeye çalışılması, Ağustos-2004 tarihli MGK kararlarının AKP iktidarı eliyle uygulamaya konulması değilse ne?
Dersanelerin ve cemaat yurtlarının tasfiyesi.
Bank Asya’yı batırmak için devlet imkânları ve iktidar gücünün sonuna kadar kullanılması.
Kimse Yok Mu Derneğinin engellenmesi.
“Paralel yapı” elemanı olduğu iddia edilen emniyet mensuplarına yönelik operasyonlar.
Aynı iddianın muhatabı olan yargı mensuplarının etkisizleştirilip tasfiyesi için yapılanlar.
Millî Eğitimden Maliyeye, TÜBİTAK’tan Adlî Tıp’a, TİB’den SGKya... bütün devlet kurumlarında sürdürülen eşzamanlı operasyonlar.
Cemaatle ilişkili işadamlarını hedef almalar.
Bunlara “yasal kılıf” uydurmak için, bir kısmı torba kanuna sokuşturulup çıkarılan ve pek çoğu AYM’den dönen kanun maddeleri.
Şimdi cemaatin medya organlarını da kapsayacak yeni operasyonların sinyali veriliyor.
Bunların her biri, evrensel demokrasi ve hukuk prensiplerini, temel hak ve özgürlükleri ciddî şekilde ihlâl eden tartışmalı tasarruflar.
Ve bütün bunlar, daha önce 28 Şubat döneminde çok uğraşıldığı halde bir türlü hayata geçirilemeyip yarım kalan projelerin, “dindar” siyasetçilerin ağırlıkta olduğu bir iktidara tamamlattırılmaya çalışılması anlamına da geliyor.
Bunun bir numaralı takipçisi Erdoğan.
Erdoğan’ın, sürekli gündemde tutup son Kobani eylemleri dahil, bütün olumsuzlukların sorumluluğunu yüklediği “Pensilvanya”ya yönelik hücumlarında hep MGK ve MGSB’yi referans göstermesi ise, başlı başına üzerinde durulması gereken çok dikkat çekici bir nokta.
Peki, paralel yapı, iddia edildiği gibi bir numaralı  tehdit haline geldiyse, bilgi, belge ve delillerinin, kapalı oturumla da olsa Meclise getirilip milletvekilleriyle paylaşılması gerekmez mi?

tweet-1: Hem “İnadına demokrasi ve özgürlük” deyip, hem de “farklı ve genel bir MGK operasyonu”ndan söz etmek nasıl bir siyaset anlayışının ifadesi?
tweet-2: Sandıkta yetki alınıp adına hareket edildiği söylenen yüzde 50’nin hukuku, düne kadar o hukuku çiğneyen MGK operasyonları ile mi korunacak?
tweet-3: Demokratik hukuk devletinde iktidar, sadece kendisine oy verenlerin değil, muhalifleri dahil, vermeyenlerin de hukukunu korumalı değil mi?

Etiketler: Paralel yapı, TBMM
Okunma Sayısı: 6413
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • HÜSEYİN İLHAN

    16.10.2014 06:07:28

    Gelinen nokta da baş sorumlu AKP ve hükümet başında olan şimdi de cumhur başkanı olan RTE dır.Çünkü 'Ne istedilerse verdim,nereye istedilerse getirdim, sözünü söyleyen kendileridir.Dolayısıyla suçunu ve hatasını ikrar etmiştir.Milletimizin bildiği baş hatalarından biri elektrikte hırsızın çaldığının bedelini masum,dürüst insanımıza ödettiren anlayışın ne din,ne hukuk ile ve hakkaniyetle alakası olamaz.YENİ ASYA gazetesi tüm haksız,hatalı uygulamaları için ikaz ederken ALİM VE DAHİ DOST ikazı yapmaktadır.

  • cemal özkaya

    15.10.2014 10:35:50

    r.kalyoncu kardeş. vela teziru vaziratun vizra uhra ayetini hatırlatırım. dernek başkanı suçluysa atarsın içeri olur biter. dernekten ne istiyorsun. öğretmen bir hata yapmışsa verirsin savcıya olur biter. öğretmenlerden ne istiyorsun. hakim bir suç işlemişse verirsin mahkemeye olur biter. hakimlerden ne istiyorsun. 10 cani bir masım varsa o gemi batırılırmı?

  • merve canlı

    15.10.2014 10:26:19

    R.kalyoncuya katılıyorum.siz inadına cematı masum iktidarı suçlu ilan ediyorsunuz.siz artık demokratlığı hakkaniyeti hiçe sayan yayın politikası izliyorsunuz.paralel denilen grup medyasıyla çok farklı yayın izliyor sizde onun gibi yayın yapıyorsunuz yazık hani hakkaniyet iktidarı eleştirdiğiniz kadar cematıda eleştirin yaptıklarını yayınlayın haber yapın.yok

  • R.Kalyoncu

    15.10.2014 01:57:39

    İktidar-Cemaat kavgasında kuşkusuz birinci derecede sorumluluk iktidara aittir. Fakat gelinen noktada, malum Cemaatin de vebali göz ardı edilmemelidir. İktidar mensupları akçeli işlere bulaşıp yolsuzluk yaparken, onlar da devlette kadrolaşmak için her yolu mubah sayıp, başkalarına olmayacak haksızlıklar yaptılar. Adeta basiretleri bağlandı, gözleri başka bir şey görmedi. Tıpkı Risaleleri sadeleştirme işinde olduğu gibi.. Hatta bu kavga ilk başladığında Kimse Yokmu Derneğinin başındaki zat-ı muhterem twetter’de aleni bir şekilde iktidarın başındakilere ağır ifadelerde bulunuyordu. Kendisine o zaman, hayırlı bir hizmet kurumunun başındaki bir kişi olarak bu kavganın dışında kalması gerektiğini dostça hatırlatmıştım ama bildiklerini okudular. Demek istediğim odur ki, bizler yargılama yaparken adalet terazisini dengede tutmamız gerekir. Çünkü taraflardan hiçbiri masum değil..

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı