"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Post-28 Şubat

Kâzım GÜLEÇYÜZ
19 Aralık 2018, Çarşamba
Basın, Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğünün basın kartı ve gri pasaport dağıtımındaki hukuksuz ve keyfî uygulamaları Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığınca da devam ettirilirken, bunların basın kartına ilişkin olanlarını “kitabına uydurmak” için Basın Kartları Yönetmeliğinde bazı değişiklikler yapıldı.

Buna göre, teröre destek, anayasal düzene, millî savunmaya ve devlete karşı suç, halkı kin ve düşmanlığa tahrik, suç ve suçluyu övmek gibi suçlardan hüküm giyenlere basın kartı verilmeyecek. Millî güvenlik ya da kamu düzenine aykırı davranışlar, basın kartı iptaline gerekçe olacak.

Gerekçe gösterilen “suç”lardan bazıları, 28 Şubat sürecinde de çok kullanılmıştı.

Meselâ Erdoğan, okuduğu şiir sebebiyle “halkı kin ve düşmanlığa tahrik”ten mahkûm olmuştu. O zaman Erdoğan’ın mensubu olduğu FP hakkında AYM’nin verdiği kapatma kararında da, başörtüsü yasağını, laikliğin yanlış tanımlandığı gerekçesiyle “hak ve özgürlüklerin kullanılmasını engelleyen bir zulüm ve zorbalık” olarak nitelemenin, kamu düzenini bozacak biçimde “halkı devlet görevlilerine karşı kin ve düşmanlığa tahrik” olduğu iddia edilmişti.

Aynı kararda, resmî daire ve üniversitelerde başörtüsüne izin verilmesinin “kamu düzenini bozacağı” da öne sürülmüştü.

(Oysa yine AYM’nin 17.12.1964 ve 28.2.1966 tarihli Resmî Gazete’lerde yayınlanmış olan 1964/61 ve 1965/58 sayılı iki ayrı kararında “kamu düzeni” kavramının belirsizliği şöyle vurgulanıyordu: “Kamu düzeni, belli edilmesi daha güç bir kavramı kapsamaktadır. Nitekim yerli ve yabancı birçok hukuk eserinde, çeşitli alanlardaki kişi haklarını sınırlayan bu terim sık sık görülmekte, fakat tarifine pek az rastlanmaktadır. Yapılan açıklamalarda ise bunun tarifinin güç olduğu kabul edildikten sonra çeşitli açılardan izahına çalışıldığı görülmektedir.” {Halit Çelenk, Cumhuriyet, 31.1.2002} )

Ve Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığında her iki suçlama da gazetecilerin yasal haklarını gasp etmek için kullanıma sokuluyor. 

Teröre destek, anayasal düzene, millî savunmaya, devlete karşı suç, millî güvenliğe aykırı davranış, suç ve suçluyu övme gibi çoğunun hukukî tanımı olmayan suçlar da ilave edilip 28 Şubat’a “level” atlatılarak...

***

Basın özgürlüğüne ‘millî güvenlik engeli

Okunma Sayısı: 5378
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Gündüz Alp-3

    19.12.2018 10:12:17

    Suç ve suçlu üretmeye ayırdığımız vakti, nakit ve emeği toplumsal barış ve huzur, refah ve mutluluk, ileri demokrasi, hukukun üstünlüğü, AB gibi projelere harcamış olsaydık, eminim ki Türkiye bugün farklı bir yerde olurdu. Hür, medeni ve demokrat dünyada güçlü ve saygın bir yer edinirdi. Pek çok uluslararası raporların son sıralarında yer almamız bizi düşündürmüyor mu? İşte bugünkü Yeni Asya'da bir haber: "Tutuklu gazeteci sayısında 3. sıradayız." Üstelik S. Arabistan, Çin, Mısır...gibi ülkeler sırasında. 21 yy. hürriyet çağında yakışıyor mu? "Adavete muhabbet" huyundan vazgeçmeliyiz. Adavet savaşa, muhabbet barışa vesile olur. Ve "kamu düzeni" barışla sağlanır, savaşla değil. Mülkün temeli Adalet ise, Devleti yaşatmak da Şeyh Edebali'nin dediği gibi "İnsanı yaşatmak" la olur vesselam.

  • Gündüz Alp-2

    19.12.2018 09:59:28

    Dün kendine, iktidarına, ikbal ve istikbaline göre laiklik vesair tanımı yapanlara mukabil bugün de isim değiştirmiş ve fakat aynı zihniyet, kendi iktidarının devamına göre tanımlar yapmaktadır. "Peki fark nedir?" diye sorarsanız, farkı, isimdir. Üzerine demokrasi libası giymiş, demokrasi görünümlü bir sistemin dünden farklı olması mümkün mü? Keyfilik ve hukuksuzluk, antidemokratik sistemlerin en bariz iki özelliğidir. Anayasal hakları (toplantı ve gösteri yürüyüşü gibi md.34) bile kullanmak isteyenlere karşı yürütülen baskı kurma ve korku salma politikası, "Anayasal düzene" karşı olmak ve "hak gasbı" değil mi? Bugünkü keyfilik ve hukuksuzları "kitabına uydurmak" bugün mümkün olabilir. Yarın ülkede demokrasi ve hukuk hakim olduğunda o "kitap" açılır ve hukuka uymayanlar ayıklanmaz mı? Bu ülkeye yazık değil mi? Zamanını hep "hesaplaşma" ile mi geçirecek?

  • Gündüz Alp

    19.12.2018 09:43:24

    Sayın Güleçyüz, Post-28 Şubat dünde kalmadı. İsim, cisim, resim ve versiyon değişikliği ile devam ediyor. Dün bir türlü yerli yerince, açık ve net olarak tarif etmedikleri "laiklik" üzerinden inançlı kesime yapılan muamelelerin benzeri bugün, "terör, anayasal düzen, kamu düzeni, güvenlik..." vesair tanımları ve kaygıları ile "dindar" diye lanse edilen iktidar eliyle yapılıyor. Oysa mesela, "cumhuriyet" ve "laikliğin" doğru tanımını Bediüzzaman tâ 1935'te Eskişehir mahkemesinde yapmıştır. Kendini "dindar bir cumhuriyetçi" tanımlamış, laiklik için de "manası bitaraf kalmak, yani hürriyet-i vicdan düsturuyla dinsizlere ve sefaheçilere ilişmediği gibi dindarlara ve takvacılara da ilişmez bir hükümet telakki ederim" diyor. Tekçi sistemde tek adamın kriterleri geçerlidir. 600 vekilli meclis bile ne zaman kavga olursa o vakit gündeme geliyor. Sair günlerde meclisin varlığından bile haberimiz olmuyor.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı