"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Safdil dindarlar

Kâzım GÜLEÇYÜZ
09 Ağustos 2018, Perşembe
Safdillik ve safderunluk, dikkat, temkin ve teyakkuzu elden bırakan bir aşırı iyiniyet, hüsnüzan ve saflığı ifade etmek için kullanılan kelimeler.

Cumhuriyetin ilânından sonra, bu ad altında bir tek parti diktası tesis eden kadroların hedefi, ilerlemenin engeli olarak gördükleri dinden “arındırılmış” eğitim programı ve propagandalarla, hayata “laik” gözle bakan nesiller yetiştirmekti; ama olmadı, yapamadılar. Millet buna direndi. Çok partili demokrasiye geçilip din üzerindeki baskıların tedrîcen hafiflemesine paralel olarak dindarlaşma yaygınlaştı.

Türkiye modernleştikçe halkın dinden uzaklaşacağı hesabını yapanlar, tam tersi bir neticeyi karşılarında buldular. Artan ve güçlenen dinî ve manevî hizmetlerle, giderek daha da dindarlaşan nesiller yetişti. Bu süreç halen de devam ediyor.

Böyle olunca, bu gelişmeye engel olamayan ifsad komiteleri, özellikle siyaset ve ticaret üzerinden farklı ve daha dessas tuzaklar kurarak dindarlığın içini boşaltmaya yönelik tertip ve tezgâhlara yöneldiler. Maalesef bunlar etkili oldu. Bu konunun değişik boyutlarına, önceki yazılarımızda yeri geldikçe dikkat çekmeye çalıştık. Şimdi dindarlara siyaset cenahından yöneltilen oyun ve tuzaklar üzerinde durmak istiyoruz.

Rehberimiz tabiî ki yine Üstadın ölçüleri.

Siyasetle ilgili konularda yazılan lâhika mektuplarında geçen çok ilginç ve uyarıcı ifadelerden bazıları “safdil dindarlar” ve “safdil hocalar.” Safdillik ve safderunluk, dikkat, temkin ve teyakkuzu elden bırakan bir aşırı iyiniyet, hüsnüzan ve saflığı ifade etmek için kullanılan kelimeler. Ve Üstad bu kelimeleri en çok, siyaset alanındaki plan ve tuzakları deşifre edip, dindarları “Oyuna gelmeyin” diye uyarmak için kullanıyor.

İşte o önemli ikazlardan biri:

“Otuz beş senedir ki siyaseti bırakmıştım ve Nurculara da ‘Bırakınız’ diyordum Sebebi, siyaset ihlâsı kırar. Fakat şimdi hissettim ki, bazı münafıklar dindarları perde yapıp dini siyasete âlet; sonra da siyaseti dinsizliğe alet etmeye çalıştıklarından safdil dindarların hatırı için bir-iki defa siyasete baktım.” (Beyanat ve Tenvirler, s. 201)

Mektubun devamı da var. Ama konumuz açısından bu kadarı yeterli. Ve burada sözü edilen, “dindarları perde yapıp dini siyasete âlet ve ardından siyaseti dinsizliğe âlet etme” planındaki dessaslığa bilhassa dikkat! (28.3.10’da bu köşede çıkmış olan yazımızın devamına yarın bakalım.)

***

-Scope: Her türlü provokasyona karşı müsbet hareket https://youtu.be/V6_gwH23h98  @YouTube aracılığıyla

Okunma Sayısı: 6542
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Gündüz Alp-3

    9.8.2018 09:48:21

    Siz hiç bir Müslümanın diğer Müslüman için "Ağaç kökü yesinler!" dediğine daha önce şahitlik ettiniz mi? "Etmedim" diyorsanız, şu süreci sorgulamak ve "dindarlık" halini özeleştiriye tabi tutmak, mihenge vurmak gerekmez mi? Perde görevi, "devlete sahip çıkmak" adı altında fakat aslında devletle özdeşleşen parti ve şahsa, "dindarlık" argümanıyla kayıtsız şartsız sahip çıkarak devam etmektedir. Hak, hukuk, adalet, hürriyet, demokrasi, insan hakları, kötü ekonomi, kötü eğitim sistemi, düşman edilen dost ve müttefikler, kötü yönetim, tekçi sistem safdil dindarlar topluluğunun "perde" ve "alet" olmasına maalesef engel olamıyor. Sayın Ahmet Battal bey de bugün "Mızrak ucu mottolar" başlıklı yazısıyla olaya farklı bir boyuttan açıklama getirmiş. İşimiz "dindar iktidar!" "motto"suna kaldı!

  • Gündüz Alp-2

    9.8.2018 09:22:39

    Safdiller topluluğuna gelince, onlar sayesinde, dini siyasetine alet ve iktidarına basamak yaparak iktidara gelen kadrolar, bu ülkede tek parti tek adam diktasının bir türlü beceremediği şeyi becerdiler: Milleti sağdan kündeye getirmek. Şimdi mesele o noktaya geldi ki, artık parti,şahıs ve iktidar eşittir devlet ve bekası. Artık İktidara ve sahibine sahip çıkmayan devlete ve bekasına sahip çıkmıyor demektir. Yanlış politikalarının, çağa uymayan yönetim anlayışı ve uygulamalarının sebebi "dış mihraklar" olarak gösterilerek hedef saptırıldı, dost ve müttefikler düşman haline getirildi. Aynı siyaset tarzıyla dahilde de toplumsal barış ve huzur bozulmakla kalmadı, ekonomik dengeler de alt üst oldu. Fatura millete çıktığı gibi, fedakarlık da milletten isteniyor. İşte bu noktada safdiller topluluğu, aldatıcı koroya iştirak ederek, gerçeklerin önünde "perde" görevini yapıyorlar. Hem kendilerine hem de ülkeye yazık ediyorlar. Tutundukları tek dal "dindarlık" argümanı. O da çürük çıktı.

  • Gündüz Alp

    9.8.2018 09:08:39

    Sayın Güleçyüz, öncelikle tarihi bir gerçeği ifade edelim. Ülkesini, bölgesini ve dünyayı yangın yerine çevirenler, Roma'yı yakan Neron'dan günümüzdeki Saddam'lara gelinceye kadar, hürriyetçi demokrasi ve hukukun üstünlüğünden hazzetmeyen, iktidar ve güç düşkünü, makam, şöhret, servet sevdalısı, emperyalist düşünce sahibi otoriter kişiler veya kişiliklerdir. Dikkat ederseniz yangın çıkarılan, üzerinde oyun oynanan, tuzak kurulan ülke veya bölgeler de demokrasi bilinci ve kültürü gelişmemiş toplumların olduğu, cehalet-sefalet-tefrikanın bulunduğu yerlerdir. İşte bölgemiz. Bu tesadüf olabilir mi? Kendi hata ve yanlışlarımızı gizleyerek, meseleyi tek taraflı olarak, "dış mihraklar" argümanıyla açıklama kolaycılığına kaçmamalıyız. Emperyalistler tuzak kurup, oyun oynarken biz ne yapıyoruz?

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı