"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Said Nursî’den hukuk dersleri

Kâzım GÜLEÇYÜZ
21 Temmuz 2018, Cumartesi
Bediüzzaman’ın, 1935’te 120 talebesiyle beraber haksız ithamlarla tutuklu olarak yargılandığı Eskişehir mahkemesindeki müdafaasında verdiği çok önemli ders ve mesajlardan biri de adliyenin tarafsızlığı.

“Hükümetin daireleri içinde en ziyade hürriyetini muhafaza etmeye ve tesirat-ı hariciyeden (dış etkilerden) en ziyade bîtarafane (tarafsız), hissiyatsız bakmakla mükellef olan, elbette mahkemedir” sözü, bunun ifadelerinden biri.

Devamındaki şu tesbitleri de:

“Her yerde adliyede mal ve can meseleleri var. Eğer hâkim şahsî hiddet edip bir katili katletse, o hâkim katil olur. Demek adliye memurları hissiyattan ve tesirat-ı hariciyeden bütün bütün azade ve serbest olmazsa, sureten adalet içinde müthiş günahlara girmek ihtimali var.

“Hem canilerin, kimsesizlerin ve muhaliflerin dahi bir hakkı var. Ve hakkını aramak için, gayet bîtarafane bir merci isterler. (...) Hâkim ve mahkeme tarafgirlik şaibesinden müberra (arınmış) ve gayet bîtarafane bakması birinci şart-ı adalet olduğuna dair binler vukuat-ı tarihiyeden, Hz. Ali’nin (ra)  hilâfeti zamanında bir Yahudi ile mahkemede beraber oturmaları ve çok padişahların adi adamlar ile mahkeme-i adalette görülmesi gibi çok hadisat-ı tarihiye var.” (Tarihçe-i Hayat s. 355-6)

Bu müdafaalar, tepelerden verilen “Ne yapıp edin, idamına hükmedin” talimatına rağmen mahkeme üzerinde etkili oldu; heyet, Said Nursî’yi ve talebelerini mahkûm etmek için kanunî bir dayanak bulamadı; ama cezasız da bırakmamak için, Tesettür Risalesi’ndeki bir cümleyi gerekçe gösterip “kanaat-i vicdaniye” ile Bediüzzaman’ı 11, birkaç talebesini 6’şar ay hapse mahkûm etti, diğerlerini de beraat ettirdi.

Said Nursî’nin, müdafaalarında bu kabil temel hukuk derslerini tekrarlayıp ikazlarda bulunduğu 1943’teki Denizli ve 1948’deki Afyon mahkemeleri de beraat kararlarıyla sonuçlandı.

O ders, mesaj ve ikazlar her zaman geçerli. (Nisan 2015’te yayınladığımız Cemaat ve İktidar kitabımızdan aktardığımız yazının devamı ve diğer yazılar kitaptan okunabilir.)

***

- Aslî hizmetlerimiz olan neşriyatımızın önemi -  http://www.yeniasya.com.tr/video/asli-hizmetlerimiz-olan-nesriyatimizin-onemi_467849

 

Okunma Sayısı: 7234
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Gündüz Alp-3

    21.7.2018 10:54:03

    83 sene önce (1935'de) bugünkü evrensel hukuk kurallarını ders veren Bediüzzaman'ı dün dinleyen yargı, üstelik tek adam tek parti devrinde "beraat" kararı vererek evrensel hukuka uygun hareket etme cesaretini gösterebilmişler. Ya bugün aynı şeyi söyleyebiliyor muyuz? Hür, medeni ve demokrat dünyanın ısrarla üzerinde durduğu ve bizi uyardığı konuların başında demokrasi ve hukuk gelmiyor mu? Dahil olmaya çalıştığımız AB'nin müktesebatı, taraf olduğumuz, altına imza attığımız uluslararası anlaşma ve sözleşmeler ortada iken "bize ne" yahut "bizi bağlamaz" diyebilir miyiz? Böyle bir ülkenin dışarıda saygınlığı kalır mı? Demokratik hukuk devletini ve parlamenter sistemi tekçi rejime çevirmekle zaten bütün dikkatleri ve şüpheleri üzerimize çektik. Gidişatımız, yaşadığımız çağın tersi istikametindedir.

  • Gündüz Alp-2

    21.7.2018 10:37:18

    Bediüzzaman'ın 83 sene önce mahkeme salonlarında verdiği hukuk dersinin neresindeyiz, mesele budur? Bugün yargı, dünden daha mı bağımsız ve tarafsızdır? Yargıçlar dünden daha mı âdil, özgür ve cesurdurlar? Eğer hiç bir endişeye kapılmadan "evet" diyebiliyorsak tamam. O halde yeni Eğitim Bakanı durduk yere niye "adalet" diyor? Yalnızca eğitimde değil, devletin bütün kurum ve kuruluşlarında adalet hâkim olmalıdır. Hem adaletin yalnızca eğitimini vermekle, "öğretmekle" iş bitmiyor. İcraata ve fiiliyata dökülmesi lâzım. Mahkeme duvarlarında "Adalet mülkün temelidir" yazmakla ülkeye adalet gelmiyor. Yahut Adalet Sarayı yapmakla memlekette adalet tecelli etmiyor. Bütün etkilerden âzâde, tam bağımsız ve tam tarafsız bir yargı erki, vicdanı hür, âdil, cesur ve erdemli yargıçlar olmadıktan sonra hep adaleti isteyecek hep adaleti bekleyeceğiz.

  • Gündüz Alp

    21.7.2018 10:14:18

    Sayın Güleçyüz, bugünkü Yeni Asya "YENİ BAKAN DA ADALET DEDİ" manşeti insana "pes!" dedirtiyor. Zira, adında adalet olan siyasal İslâmcı bir hareket 16 yıldır ülkeyi tek başına yönetiyor ve hâlâ herkes "Adalet! Adalet!" diyor. İşte buna pes diyoruz. Adaletin tecellisi için ellerini tutan bir şey mi var ki sürekli lâfını ediyorlar? Bediüzzaman bundan 83 sene önce adalet mekanizmasının tarafsız ve bağımsız olması gerektiğini mahkeme salonlarında haykırmış. Yıl 2018. Neredeyiz? İnsana pes dedirten bir başka konu da, bu dersi okuyanların ve kitlelere ders olarak verenlerin, okudukları ve verdikleri derse muhalif hareket etmeleridir. Aslında bu muhalefet, hürriyetçi demokrasiye ve hukukun üstünlüğüne muhalefeti netice vermektedir. "Hürriyet imanı hassası/özelliğidir" diyen bir Zat ve bunun zıttını dillendirenler. Anlaşılır gibi değil.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı