"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Said Nursî: Mahkeme hür ve tarafsız olmalı

Kâzım GÜLEÇYÜZ
02 Mayıs 2019, Perşembe
Bediüzzaman’ın, 1935’te 120 talebesiyle beraber haksız ithamlarla tutuklu olarak yargılandığı Eskişehir Mahkemesi’ndeki müdafaasında verdiği çok önemli ders ve mesajlardan biri de adliyenin tarafsızlığı.

“Hükümetin daireleri içinde en ziyade hürriyetini muhafaza etmeye ve tesirat-ı hariciyeden (dış etkilerden) en ziyade bîtarafane (tarafsız), hissiyatsız bakmakla mükellef olan, elbette mahkemedir” sözü, bunun ifadelerinden biri.

Devamındaki şu tesbitleri de:

“Her yerde adliyede mal ve can meseleleri var. Eğer hâkim şahsî hiddet edip bir katili katletse, o hâkim katil olur. Demek adliye memurları hissiyattan ve tesirat-ı hariciyeden bütün bütün azade ve serbest olmazsa, sureten adalet içinde müthiş günahlara girmek ihtimali var.

“Hem canilerin, kimsesizlerin ve muhaliflerin dahi bir hakkı var. Ve hakkını aramak için, gayet bîtarafane bir merci isterler. (...) Hâkim ve mahkeme tarafgirlik şaibesinden müberra (arınmış) ve gayet bîtarafane bakması birinci şart-ı adalet olduğuna dair binler vukuat-ı tarihiyeden, Hz. Ali’nin (ra) hilâfeti zamanında bir Yahudi ile mahkemede beraber oturmaları ve çok padişahların adi adamlar ile mahkeme-i adalette görülmesi gibi çok hadisat-ı tarihiye var.” (Tarihçe-i Hayat s. 355-6)

Bu müdafaalar, tepelerden verilen “Ne yapıp edin, idamına hükmedin” talimatına rağmen mahkeme üzerinde etkili oldu; heyet, Said Nursî’yi ve talebelerini mahkûm etmek için kanunî bir dayanak bulamadı; ama cezasız da bırakmamak için, Tesettür Risalesi’ndeki bir cümleyi gerekçe gösterip “kanaat-i vicdaniye” ile Bediüzzaman’ı 11, birkaç talebesini 6’şar ay hapse mahkûm etti, diğerlerini de beraat ettirdi.

Said Nursî’nin, müdafaalarında bu kabil temel hukuk derslerini tekrarlayıp ikazlarda bulunduğu 1943’teki Denizli ve 1948’deki Afyon mahkemeleri de beraat kararlarıyla sonuçlandı.

O ders, mesaj ve ikazlar her zaman geçerli. (Nisan 2015’te yayınladığımız Cemaat ve İktidar kitabımızdan aktardığımız yazının devamı ve diğer yazılar kitaptan okunabilir.)

Okunma Sayısı: 2557
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Gündüz Alp-3

    2.5.2019 15:34:37

    Adaletin mülkün temeli olduğunu hepimiz biliyoruz. Aile de toplumun. Eski bir yargı mensubunun "ne hukuk kaldı ne ahlak" sözünün öncelikli muhatabı iktidardır. Zira özellikle adaletin tam ve zamanında tecellisinden onlar sorumludur. Yöneten onlardır. Ne var ki yönetim anlayışı ve tarzı "istibdat ve tahakküm" olunca işin rengi değişiyor. Hukukun üstünlüğü "üstünlerin hukukuna" evriliyor. Lüks, israf, kibir, ihtişam..hayat tarzı haline geliyor. Yani ahlakta da değişim ve dönüşüm oluyor. Siyasal, sosyal ve ekonomik hayatı ülke yönetim tarzı ve anlayışıyla yakından ilgisi ve ilintisi vardır. İşte Orta Doğu coğrafyası, işte Latin Amerike ülkeleri ve diğer üçüncü dünya ülkeleri. Yönetimlerine ve ülkelerinin durumuna bir bakın lütfen.Bireyler olarak bizler de demokrasi bilinci ve kültürüyle donanımlı, demokratik siyaset ve demokrat siyasetçilere sahip çıkmalı ve destek vermeliyiz. Çare de çözüm de bizim elimizde.

  • Gündüz Alp-2

    2.5.2019 15:19:59

    Bugün biz ve Batılı dost ülkeler -özellikle AB- hep aynı şeyi konuşuyor aynı noktaya parmak basıyorlar: Demokrasi ve hukuk. Zira bunların yokluğu demek sorunların ortaya çıkması demektir. Bunların varlığı demek, sorunların çözümü demektir. Bunu anlamamakta niye ısrar ediyoruz? Asrımızda karşılığı olmayan tekelci bir sistemi ülkede hakim kılmakla hangi sorunlara çözüm bulabiliriz? Ya da bulabildik mi? Bakınız iktidar yanlıları bile rahatsız olmaya başladılar ki, (eski) etkili-yetkili ağızlar dile gelmeye başladılar. Demokrasi ve hukuk adına ümit verici. Keşke bu uyarıları daha baştan yapmış olsalardı. Millet maddi-manevi ağır bir fatura ödememiş olurdu. Haksızlık karşısında susmak ya da haklıyı susturmakla, ortak aklı devre dışı bırakmakla sorunlara çözüm bulmak zordur. Onun için hürriyetçi demokrasi ve hukukun acilen ülkeye geri dönmesi elzemdir. Çünkü çözümün adresi odur.

  • Gündüz Alp

    2.5.2019 15:08:55

    Sayın Güleçyüz, bahsettiğiniz mahkemenin üzerinden 84 koca yıl geçmiş. Ve maalesef yargı için hâlâ "bağımsız ve tarafsız" diyemiyoruz. Ne acı! Yargıçların vicdanı hür, bağımsız, adil, cesur ve erdemli olmaları lazım ki, adalet gecikmeksizin tecelli etsin. Kağıt üzerinde bunların hepsi yazılı fakat sorun uygulamada. Ona da engel olan siyasal otorite. Bunun da sebebi, kuvvetler ayrılığının ortadan kalkmış olmasıdır. Malum, 16 Nisan referandumuyla birlikte (50+1 ile) parlamenter demokrasi ve hukuk devletini terk ederek, tekçi, tekelci bir sistemi devlet hayatına hakim kıldık. O gün bugündür siyasal, sosyal ve ekonomik hayatta sorunlar katlanarak devam ediyor. Çözüm adına ortaya konan her şey bir başka sorun oluşturuyor. Mesela, bir ayı aşkın bir süredir hâlâ İstanbul yerel seçim sonucu açıklanmadı. YSK bir türlü kararı açıklayamıyor. Çekincesi nedir? Oysa tarafsız olması ve hiç etki altında kalmaması gerekir.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı