Mısır’da 7 sene önce yapılan 12 Eylül-28 Şubat modeli darbeden bu yana bu ülkeyle diplomatik ilişkilerimiz kesik. Cumhurbaşkanı uluslararası toplantılarda darbeci Sisi ile bir araya gelmemek ve aynı masaya oturmamak için özel bir gayret sarf ediyor.
Darbeye ve darbeciye karşı böyle bir tavır içinde olmanın kendi içinde bir mantığı var.
Gerçi İhvan’ın ve Mursî’nin tuzağa düşürülmesinde Ankara’nın oynadığı rolün ayrıca masaya yatırılıp tahlil edilmesi gerekiyor...
Yaşananların arkaplanı aydınlatılabilse çok şaşırtıcı bilgilerin ortaya çıkacağı söyleniyor.
Bu kaydı düşerek devam edecek olursak:
Arap baharı adıyla tezgâhlanan tuzaklar zincirinin Mısır ayağı Sisi darbesiyle gerçekleştirildi ve darbeyle kurulan düzen göstermelik bir halkoylamasıyla yürürlüğe girdi.
Bu fiilî durum karşısında, İslam dünyasının en önemli ülkelerinden biri olan Mısır’la Türkiye’nin ilişkileri nasıl olmalı? Kopuk olmasının fayda değil, yeni zararlar getirdiğinin son örneği Doğu Akdeniz’de kurulan ittifaklar.
Bir diğeri Libya’da cereyan eden iç savaş.
Karşılıklı olarak köprüler atılınca Mısır Türkiye karşıtı cephenin ön safına itilmiş oluyor.
Oysa Türkiye’nin Demirel, Mısır’ın Mübarek döneminde iki ülke arasında periyodik bir diyalog ve istişare mekanizması kurulmuştu.
Şimdi ilişkiler tümüyle kesilmiş durumda.
Geçen ay iki ülkenin istihbarat örgütleri arasında görüşmelerin devam ettiğini duyuran Erdoğan, evvelce aynı şeyi Suriye için de söylemişti. İstihbarat düzeyindeki kontrolsüz bir ilişki, dış politikanın da istihbarat vesayetine girmesi dışında ne sonuç verebilir?
Bu noktada AKP Genel Başkan Danışmanı Prof. Dr. Yasin Aktay’ın sözleri dikkat çekti:
“Erdoğan ile Sisi arasındaki siyasî anlaşmazlıkları göz önüne almaksızın fiilî olarak temas olması gerekiyor. İki hükümet ve iki halk yakınlaşmalıdır. Kesin bilgim yok, ancak duyduğum ve gördüğüm kadarıyla taraflar arasında bir yakınlaşma ve temas var.”
Demek ki, darbe karşısındaki duruşun “Erdoğan’la Sisi arasındaki siyasî anlaşmazlıklar”a dönüştürüldüğü bir aşamaya gelinmiş!
Peki, bu “anlaşmazlıklar” varken, iki hükümet, başlarındaki kişilere rağmen nasıl yakınlaşacak? İstihbaratçı görüşmeleriyle mi?
Saray diplomasisi böyle işliyor demek ki.
Ya liderler veya istihbaratçılar üzerinden...