Türkiye çok partili sisteme geçtikten bu yana birçok genel ve yerel seçim yaptı.
Genel seçimlerden hükümeti değiştireni de oldu, devam ettireni de. Aynı durum yerel seçimlerde de yaşandı. Bir seçimlik ömrü olan belediye başkanları da oldu, üst üste defalarca seçileni de. Genel seçimle yerel seçimin paralel neticeler getirdiği de oldu, tersinin yaşandığı da. Ama sonucu milletin oyları ve tercihi belirlediği için herkes kabullendi.
Demokrasinin gereği bu: Merkezî iktidarda da, yerel yönetimlerde de görev değişiminin—merhum Demirel’in ifadesiyle—kansız, kavgasız, hilesiz, entrikasız gerçekleşmesi.
Burada bilhassa 12 Eylül sonrasındaki seçimlerin, darbe ürünü mevzuatla getirilen eşitsiz ve adaletsiz sistem sebebiyle haksız rekabet ortamında yapıldığı, haksız kazançlar sağladığı ve ciddî mağduriyetlere yol açtığı hususunu kayda geçirmemiz gerekiyor.
Bu kaydımızı mahfuz tutarak diyoruz ki:
Seçimler, müsbet ve yapıcı rekabet içinde bir hizmet yarışının alanı ve yine Demirel’in deyişiyle demokrasi şöleni, bir önceki seçimden bu yana birikmiş tortuları temizleyen Nisan yağmuru. Siyasette bir yenilenme, tazelenme ve beyaz sayfa açma fırsatı.
Seçim yarışının bu olgunlukla cereyan etmesi, demokrasi kültürüyle de ilgili bir konu.
Milletimizin bu olgunluğa sahip olduğu, şimdiye kadar defalarca görüldü, ispatlandı.
Genel anlamda siyasetçilerin de.
Ama son yıllardaki seçim ve referandumlarda bu durumun değiştiğini görmekteyiz.
Seçim yarışının adeta bir “savaş” havasına sokulması, ülkenin ve milletin bekasını kendi iktidarının devamı şartına bağlayan bir anlayışın öne çıkarılması, “Biz vatanseveriz, karşımızdakiler vatan haini ve terör örgütü yandaşı” söylemleriyle dışlayıcı, ötekileştirici, kamplaştırıcı, kutuplaştırıcı politikaların takip edilmesi, bunun üzücü ve düşündürücü göstergeleri.
Bunlar son derece yanlış ve sakıncalı.
Seçimde kazanmak da var, kaybetmek de. İktidara iyice alışmanın sonucu olarak muhtemel seçim yenilgisini hazmedememenin ise demokraside yeri yok.
Böyle bir anlayışa ders vermenin en iyi fırsatı da yine seçim ve sandık. Bu fırsatı değerlendirmek için korkuları, kaygıları, menfaat hesaplarını, manipülasyonları aşabilen bir irade ve inisiyatife ihtiyaç var.
***
“Mor beyin çözülünce rahat uyudum” diyen Adalet Bakanına