"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Siyasete 31 Mart ayarı

Kâzım GÜLEÇYÜZ
12 Haziran 2019, Çarşamba
31 Mart yerel seçimlerinin İstanbul sonucu, iktidardaki 17. yılını yarılayan AKP’ye kendisini en güçlü hissettiği bir noktada ve çeyrek asırdan beri kalesi olarak gördüğü bir büyükşehirde beklemediği bir şok yaşatırken, siyasete de yeni bir ayar çekti.

Aslında bu sonucun öncü sinyali, 16 Nisan referandumunda yine İstanbul’da “hayır” oylarının “evet”leri aşmasıyla verilmişti.

Dip dalganın devamı 31 Mart’ta geldi.

İktidar kendisini fena halde panikleten bu sonucu değiştirmek için YSK üzerinde yoğun bir baskı uygulayarak seçimi iptal ettirdi ve 23 Haziran’da yeni bir seçimi dayattı.

İptal de, gerekçelerinin temelsizliği de, iktidarın dayandığı zemini tümden zayıflattı.

Böyle bir ortamda yeni seçim günü yaklaşırken, yarışın 31 Mart sonrasındaki tavırlardan da, önceki seçimlerden de kayda değer farklılıklar göstermeye başlaması manidar.

Ramazan’daki cami açılışında cemaatten oy isteyip rakibini oy hırsızlığıyla suçlamak gibi, kendi tabanında bile tepki çeken söylemleri ve “teravih mitingi” gibi eylemleri ile, bu seçime daha fazla “asılacağı” izlenimi vermiş olan Erdoğan’ın, son etapta geri plana çekilme işareti vermesi bunlardan biri.

Bunun sebebi “Yine kaybedersek fatura doğrudan bana çıkar” endişesi olabilir mi?

Bir diğer ilginç gelişme, iktidar adayı Yıldırım’la muhalefet adayı İmamoğlu’nun ekranda karşı karşıya gelecek olmaları. 90’lı, hattâ 80’li yıllardaki seçimlerde bile yapılagelen, ama kendisini rakipsiz gören AKP iktidarının 17 yıldır rafa kaldırdığı bir uygulama, böylece ilk kez gündeme gelmiş olacak.

Tek başına bu bile, 31 Mart’ta İstanbul seçmeninin verdiği ayarın siyasî iklim ve atmosferi ne kadar değiştirdiğini göstermeye yeter. Eğer seçimi yine AKP adayı kazanmış olsaydı böyle birşey hiç gündeme gelir miydi?

İktidar medyası Erdoğan’dan sâdır olan Konstantinopol söylemleri, Pontusçu polemikleri ve “devletin valisine hakaret” ithamları üzerinden, ters tepen kampanyaları devam ettirse de, yeni bir denge şekilleniyor.

Sandıktan çıkan 13 bin küsur fark, hâlâ tamgaz süren hoyratlıklara, adaletsizliklere, eşitsizliklere rağmen siyasette yeni ve demokratik bir çıkış yolunun kapısını araladı.

Şimdi sıra, 23 Haziran etabında.

Okunma Sayısı: 3703
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Gündüz Alp-3

    12.6.2019 15:26:15

    YSK'nın, 16 Nisan referandumunu "şaibeli", 31 Mart yerel seçimini "murdar" hale getiren kararı, hem iktidara hem de ysk'ya olan güveni ciddi anlamda zedeledi. Hele ysk'nın kararında olmayan bir ifadeyi iktidar adayının kendilerini haklı göstermek için "çünkü çaldılar!" şeklinde itham ve suçlayıcı bir şekilde dile getirmesi ve sonra bu sözün içini bir türlü dolduramaması seçmende ciddi bir hayal kırıklığı oluşturdu. Hâlâ "çünkü çaldılar" ithamının delillerini ortaya koyabilmiş değiller. Oysa öyle olmadığının en büyük kanıtı "ysk'nın kararıdır." "Beka" söylemi de halk da karşılık bulmayınca şimdiki kampanya argümanları tamamen içi boş ithamlar şeklinde görünüyor. Yunanlı, Pontusçu, Konstantinopol...gibi ithamlara, bırakın inanmak dikkate alınması bile abesle iştigaldir. Ümidimiz, 23 Haziran'ın, basit bir Başkanlık seçiminden öte, demokratik hukuk devleti için yeni bir etabın başlangıcı olmasıdır. "Güzel gören güzel düşünür." Ve güzel netice alır.

  • Gündüz Alp-2

    12.6.2019 15:08:39

    "...Yine kaybedersek fatura doğrudan bana çıkar” endişesi, makul ve mantıklı bir endişe değildir. Egoizm kokan bir endişedir. Zira aslolan faturanın millete kesilmemesidir. Şu anda siyasal, sosyal ve ekonomik faturayı kim ödüyor? Yönetenler mi yönetilenler mi? Gerçekçi olalım. Birbirimizi aldatmanın anlamı yoktur. Her şeyin bir şahsa, bir partiye endekslendiği tekçi bir yönetim anlayışında faturayı her daim ödeyen birisi vardır: Halk! 23 Haziran'da sandığa gidecek İstanbullu vatandaşlarımızın bu gerçekleri nazara alarak gideceklerine inanıyorum. Demokrasi ve hukukun kapısını aralayacak anahtar bu kez onların elindedir. İstanbul'dan ziyade 82 milyon insanı ve hukukunu gözeterek giderlerse doğru karar vermiş, doğru bir iş yapmış olurlar. Mesele bir şahsın Başkan olmasının çok ötesinde anlamlar ifade etmektedir. Yandaş medya her zaman olduğu gibi gerçekleri ters yüz edecek, yalan, iftira, hakaret ve hatta tehdit ile seçmeni etkilemeye çalışacaktır.

  • Gündüz Alp

    12.6.2019 14:50:03

    Sayın Güleçyüz, menfi ve dahi menfaatçi siyasetin "ayar vermek" için el atıp da deforme etmediği bir şey kaldı mı? Dini-milli her neye el atmış ise onu bir derece değersiz ve itibarsız hale getirmiştir. Hangisini sayalım? Ahval bütün çıplaklığı ile ortada. Fakat bu defa vatandaş 31 Mart seçimiyle menfi siyasete ciddi bir ayar çekmiştir. Tabiki anlayana, bilene ve ders alana. Artık dengeler iktidar aleyhine bozulmuş durumdadır. Zira 31 Mart'ta ortaya konan millet iradesini yok sayan iptal/yenileme kararını kamu vicdanı ve hukuku asla içine sindirememiş, kabul ve tasvip etmemiştir. Muhtemel sonucu 23 Haziran'da sandıklara daha güçlü bir şekilde yansıyacaktır diye düşünüyorum. "Sandıktan çıkan 13 bin küsur fark, hâlâ tamgaz süren hoyratlıklara, adaletsizliklere, eşitsizliklere rağmen siyasette yeni ve demokratik bir çıkış yolunun kapısını araladı." Ümidimiz bu yöndedir. Bazen zahiren şer görünen şeylerden hayırlı sonuçlar çıkabilir.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı