"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Siyasete bakışta Yeni Asya farkı

Kâzım GÜLEÇYÜZ
14 Şubat 2016, Pazar
Cemaatlerin siyaset tuzağına düşürülmesiyle ilgili tesbitlerimizi dile getirdiğimizde Yeni Asya’yı da “siyaset yapmak”la eleştirenler çıkıyor.

Ancak bu banal ve bayat tenkitleri ısıtıp ısıtıp ortaya sürenler, Yeni Asya’nın siyasete yaklaşımındaki farkı ya anlamıyorlar, ya da ısrarla anlamak istemiyorlar.

Yeni Asya’nın siyasette, Üstadın verdiği ölçülere göre meşveretle belirlediği bir oy tercihi var. Bu tercihini açıkça deklare etmekten de hiçbir zaman kaçınmıyor.

Ama bu tercihi yaparken, kendisini tercih ettiği partiyle özdeşleştirmiyor; o partiyi ve onun üzerinden devleti yönetmeye çalışmıyor; mesafeli bir duruş menzilinde kalıp kendi hizmetleriyle meşgul oluyor.

Desteklediği partiyi millet ve ülke hayrına olacak müsbet icraata teşvik ediyor; hukuk ve demokrasi esaslarına bağlı kalmasını istiyor; hata yaptığında yapıcı bir dille uyarıyor; kendisi adına birtakım pazarlıklara girmiyor; hattâ bu anlamda hiçbir talepte bulunmuyor; dahası, istiğna prensibi gereği hiçbir şey kabul etmiyor.

Bu, hasbî düşüncelerle oy desteği verdiği AP-DYP hükümetleri yıllarca iktidarda kaldığı halde Yeni Asya’nın onlardan hiçbir şey istememiş olmasıyla da sabit.

Böylece gerçek anlamda “bağımsız basın” olmanın örneğini bu tavrıyla veriyor.

Buradaki mesafeli duruş nerede; öbür  tarafta kendisini desteklediği partiyle iyice özdeşleştirip, fâhiş hatalara dahi göz yumarak ve türlü teviller getirerek işi fanatik tarafgirliğe vardıran tavır nerede?

Bir başka nokta, Yeni Asya’nın tercihindeki isabetin olaylarla da teyid edilmesi.

Ülke o tercihteki adresin siyaset sahnesinde yokluğunun sıkıntısını çekmiyor mu?

Ve her halükârda Yeni Asya herşeye rağmen “demokratlara nokta-i istinad” olma konumunu muhafaza ederken, farklı rüzgârlara kapılıp savrulanların durumu Üstadın “Sakın sakın, siyaset cereyanları sizi tefrikaya atmasın” ikazını hatırlatıyor.

Risaledeki ölçülere sadakatle bağlı kalarak şahs-ı manevînin kararlarına teslim olmak varken böyle hallere düşmek niye?

Bandrol zaferi sonrası yaşanan heyecan dalgasında, devam eden gazete kampanyamıza daha fazla sarılmayı ve bu meyanda, zaferin kazanılmasında çok önemli rol oynayan “Risale-i Nur Tekelleştirilemez” ve “Sadeleştirilemez” kitaplarımıza daha çok sahip çıkmayı da ihmal etmeyelim. Gazeteyle ve bu kitaplarla verdiğimiz mücadele olmasaydı, o zafer kazanılabilir miydi?

Okunma Sayısı: 2768
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • nt

    16.2.2016 11:33:38

    Müdahale şart

  • demokrat

    14.2.2016 18:39:14

    bence yorumlara editöryal müdahale gerekir.yazıda açıklananlarla yapılan bazı yorumların tenakuzu aşikar.burada aslolan siyasi tercihlerin izhar edilmesi değil ki...her zaman gücün yanında olanlara verilen mesajdır asıl muhteva...bunu vuzuha kavuşturma işi de editör dokunuşuna kalıyor.at izi ile it izinin karıştığı ortamda Üstad Bediüzzaman'ı ve eserlerini bir bütün olarak sunmamak "particilik yapmadan siyaset yapmanın"vurgusunu zayıflatıyor.Zübeyri çizgi hak ve hakikatin yanında olurken,ölçü olarak particiliği ve ona körü körüne biatı değil;ilkeli duruş ve menfaatsiz siyaseti işaret ediyor.anlayabilene ya da anlamak isteyene...

  • halil

    14.2.2016 14:28:46

    Bir demokratik ülkede, hiç kimse tercihinden dolayı kınanamaz, suçlanamaz, tercihini akp diye açıklayanla, dp diye açıklayan arasında hiçbir fark yoktur, fark, kendisi tercihini açıklarken, başkalarının açıklamasına tahammül edememektedir, biliyorsunuz Üstadımız da tercihini açıklamıştır, Vesselam....!!!

  • Garib Doğu

    14.2.2016 14:06:59

    Kaderi ilahi bizi,sadeleştirme ve tekele alma meselesinde imtihan etti Kaderi ilahi,sadeleştirme ve tekelleştirme ile bizleri imtihan etti. Sadeleştirenleri ve tekele alanları ayrıca imtihan etti.Ne sadeleştirenler pişman olup,hataların tamir etti ve nede tekele alanlar hatalarından döndü.İki taraf ta günahın üstüne oturdu.Hata da ısrar etti.Biz ikisine de karşı çıktık.Çünkü iki mudahale de Risale-i Nur'a ve Üstadın rızasına muhalifti.Hukuki mücadeleği cesaretle ve kararlılıkla başlatıp,sonuna kadar sahip çıktık.Neticede hak galip geldi. İki dehşetli müdahalenin de hukuka aykırı olduğu hukuken tescillendi.Ve bu hukuki karar ve mücadele tarihin şeref levhalarında yerini aldı. İki haksız mudaheleyi yapanlar hem mahcup oldu ve hem de ağır bir vebalı omuzlarına yüklendiler...Hesabını ise ruz'u mahşerde sebep olanlar verecek! vesselam...

  • nt

    14.2.2016 08:47:43

    Yanlış yaptığımızı söyleyenlere asıl siz yanlıştasız diye savunursak diğerlerinden ne farkımız kalır. Partiler menfaat dağıtır, iyi niyetle de olsa onu desteklediğimizi açıklamak onun yanlışlarını da bize mal etmez mi.mensupların kişisel menfaatleri gurubu bağlamaz mı. Ben birşey istemiyorum çocuğumu işe alın farklı bir tercümesi olmaz mı öyle algılanmaz mı

  • nt

    14.2.2016 08:30:28

    Devir iman kurtarma zamanı ise hakikatlere sadece tevekül noktasındakilere değil bilhassa kafası karışık olanlara, tarafgirlik hissini uyandırmadan ulaşmak vazifesinde olmalıyız.dehşetinden korkulan fitne devrinde Allah korusun kaş yapalım derken göz çıkartabiliriz.Allah fitnenin ateşinden cümlemizi korusun

  • nt

    14.2.2016 08:22:39

    İnsanlar düzelmeden sorunlarımızdan kurtulamayız.nurlara her partli veya patisiz insanın ihtiyacı var. Gazetemiz iman hakikatlerini ve müspet hareket tarzını herkese, tüm dünya halklarına ulaştırmakla görevlidir

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı