"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Söyletmen, urun” zihniyetine cevap

Kâzım GÜLEÇYÜZ
01 Ağustos 2019, Perşembe
SETA tarafından örgütlendiği ortaya çıkan ve Taha Akyol’un “Önde gelen anayasa ve ceza hukukçularının hiçbiri yok” dediği 1064 imzanın kimi rektörlük açıklamalarıyla takviye edilmesine çalışılırken AYM, kararının gerekçesini açıkladı.

Geniş bir özetini aktaracak olursak:

“AYM, bildirinin tek yanlı hazırlandığının, abartılı yorumlar içerdiğinin, güvenlik güçlerine karşı incitici ve saldırgan bazı ifadeler barındırdığının farkındadır. Bununla birlikte AYM’nin içeriğine katılmadığı sözler de ifade özgürlüğü kapsamında kalabilir. Bildirinin, anayasanın 26. maddesinde yer alan ifade özgürlüğünün korumasından yararlanması yönündeki yorumları, AYM’nin bildirideki düşünceleri desteklediği anlamına gelmez.

“Kullanılan sözlerin terör örgütünün şiddet ve tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek, övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir. Açıklanan bir düşüncenin yetkilileri sert bir biçimde eleştirmesi, suçlayıcı keskin bir dil kullanması, şiddete yönlendirdiği, topluma, devlete ve demokratik düzene yönelik olarak bir tehlike ortaya çıkardığı anlamına gelmez.

“Bildirinin imzalanmasına neden olan operasyonları yürüten kamu gücüne karşı ağır eleştirilerde bulunulabileceğinin öngörülmesi ve demokratik çoğulculuk açısından bunlara daha fazla tahammül edilmesi gerekir.

“Devlete yönelik eleştirinin sınırlarının bireylere yöneltilen eleştirilere göre çok daha geniş olduğunda tereddüt yoktur. Kamu gücünü kullanan organlar, devlet politikalarına yönelik eleştirilere cevap verme hususunda herkesten daha fazla imkâna sahiptir. Muhaliflerin saldırı ve eleştirilerine farklı yollardan cevap verme imkânının olduğu durumlarda ceza kovuşturmasına başvurulmamalıdır.”

Ülkenin en yüksek yargı organınca ortaya konulan bu yaklaşım, son dönemde iyice gemi azıya alan “Söyletmen, urun” zihniyetine verilmiş bir cevap. Geç de olsa “Nihayet!” dedirten hukuk ve özgürlük eksenli bir tavrın ifadesi. Voltaire’e atfedilen “Fikrinize asla katılmıyorum, ama ifade edebilmeniz için canımı bile veririm” sözündeki anlamın bir yüksek mahkeme üslûbuyla dile getirilmesi.

Dileriz, Türkiye çok uzaklaştığı bu atmosfere artık ulaşsın ve demokrasinin önü açılsın...

Okunma Sayısı: 3770
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Gündüz Alp-2

    1.8.2019 19:07:25

    Yargının tarafsız ve bağımsız olmasının yanı başında yargıcın da adil, erdemli, cesur ve vicdanı hür olmalıdır. Korkulara teslim olmuş yargının adalet dağıtması katiyen mümkün değildir. Bugüne kadar kısmen bunu yaşadık. Şimdi ise küçük de olsa cesur bir adım atılmıştır. Gerisi gelmelidir. “Söyletmen, urun” zihniyeti, antidemokratik bir yönetim anlayışını ve biçimini ifade eder. Bu jargonu hukuk devletinden ziyade mafya kullanır. Devlet ise Şeyh Edebali'nin tavsiye ettiği "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın" felsefesiyle beka bulur. Evet, insanı yaşatmalı, fikir ve ifade özgürlüğüne gem vurulmamalıdır. Toplumsal barış ve huzurun yolu, demokrasi ve hukuktan, hürriyet ve adaletten geçmektedir. Tekçi, tekelci sistemler asrın gerisinde kalmış, demode, bugünkü sorunları çözme kabiliyeti olmayan....sistemlerdir. Temennimiz daha fazla tahrip olmadan demokrasi ve hukuka dönülmesidir.

  • Gündüz Alp

    1.8.2019 18:51:30

    Yüksek yargı AYM'nin son kararı turnusol kağıdı oldu. Demokrasi ve hukuk ile hürriyet ve adaletten hazzetmeyen "sözde" demokrasi taraftarı güçlerde şok etkisi yarattı. Gerisi gelecektir, diye ümit ediyoruz. Zira ilanihaye vicdanların baskı altında tutulması mümkün değildir. Vicdan denilen şuurlu his, yaptığı iyilikten lezzet yaptığı kötülükten elem duyan bir duygudur. İnsanı rahatsız eder. Fikirlere iştirak edilmese bile ifade etme özgürlüğüne hepimiz taraftar olmalıyız. Suç unsurunun olup olmadığına karar verecek olan ise yargıdır. " Eski bir AYM Başkanı da bunu teyit eder mahiyette: "Baskı altındaki yargı vicdanı adalet dağıtamaz" diyor. (Yeni Asya, 1.8) Demek, inkar edilse de bir baskı ve korkutma varmış. Yoksa niye durduk yere "baskı altındaki yargı vicdanından" ve "adaletten" bahsetsin, değil mi? Bu tür seslerin gür bir şekilde artarak çıkması, ülkenin demokrasi ve hukuka dönmesine ivme kazandıracaktır.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı