Bitiş tarihini daha da öne çekme çabaları yoğunlaşırken, Suriye’deki gidişatta daha da etkin hale gelen Rusya’dan bir strateji uzmanı iki gün önce “5 günde biter” tahmini yaptı.

Şimdi de skandal mektubu gündemde olan Trump’ın yardımcısı Pence’in program dışı ve âni ziyareti öncesi Erdoğan’ın “Teklifimiz, hemen bu gece tüm teröristler herşeylerini bırakıp, kurdukları tuzakları imha edip, güvenli bölgeden dışarı çıksınlar. Bu yapıldığında, sadece teröristleri hedef alan harekâtımız zaten kendiliğinden sona ermiş olacak” sözü de bunun hazırlığı gibi.

Trump da birkaç gün önce YPG’ye “30 km’nin gerisine çekilin” çağrısında bulunmuştu.

Bakalım, öyle yapılacak ve hem Ankara’nın “Hedefimize ulaştık, operasyonu bitiriyoruz” diyebileceği, hem de YPG’nin daha fazla kayıp vermeden çekilmiş gibi görüneceği bir netice ile bu sayfa kapanmış olacak mı?

Olursa, sonra ne gelecek? Türkiye’nin ısrarla istediği güvenli bölge başta olmak üzere gündemdeki diğer meselelerin âkıbeti ne olacak?

Burada, YPG’nin ağırlıkta olduğu SGD ile rejim arasında varıldığı söylenen anlaşma belirleyici faktörlerden biri olacağa benziyor.

Bir iddiaya göre SGD güçleri rejim ordusunun kontrolüne girmeyi kabul etti. Eğer öyle ise Şam kuzeydeki hâkimiyetini yeniden tesis edecek demektir. Rejim güçlerinin Menbiç’ten sonra Aynel Arab’a da (Kobani) girdiği yönündeki haberler buna mı işaret ediyor?

Görünen o ki, başından beri Esad’ın arkasında duran ve şimdi de “Ankara-Şam diyaloğunu sağlayacağız” diyen Rusya’nın planı işliyor. 30 Ekim’deki Anayasa Komitesi toplantısı öncesinde daha da hız kazanarak...

Gerek IŞİD’in, gerekse İdlib’de kontrol ve dizginlenmesi Türkiye’ye bırakılan diğer silâhlı grupların durumu, bu sürecin provokasyona yine açık en önemli belirsizlikleri.

Herşeye rağmen Anayasa Komitesi toplanır ve başarılı da olursa, Putin’in “Biz dahil bütün yabancı güçler Suriye’den çekilmeli” ve Erdoğan’ın “Tüm kesimleri temsil eden meşru bir hükümet kurulduğunda biz de çekiliriz” sözlerinin gerçekleşeceği bir zemin oluşur. Artık oluşmalı da.