"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Suriye ve Irak politikaları

Kâzım GÜLEÇYÜZ
21 Ekim 2016, Cuma
Davutoğlu’nun dışişleri bakanlığı döneminde bir yere kadar çok seslendirilen ve uygulama noktasında da kayda değer adımlar atılan “komşularla sıfır sorun” politikası ciddî bir destek bulmuş ve ikili ilişkilerin her alanında önemli açılımlar getirmişti.

Böylece mevcut gerilimleri karşılıklı diyalogla aşmanın yolu açılırken, vizelerin kalkması, gidiş gelişlerin artması ve ortak projelerin gündeme gelmesi ile hızla gelişen bir müştereklik ve işbirliği zemini doğmuştu.

Bu süreçte olumlu anlamda en şaşırtıcı gelişme ve açılımlar, öncesinde en problemli komşularımızdan biri olan Suriye ile ilişkilerde yaşanmış; yönetimler düzeyinde başlayan yakınlaşma, zaten mevcut olan toplumlar arası kaynaşmaya da olağanüstü bir tempoyla ivme kazandırmıştı.

Ama bu süreç, “Arap baharı”nın Suriye’ye sıçratılmasıyla birden kesilip tersine döndü.

Ankara, Şam rejimini devirme hedefiyle silahlı muhalefete kucak açıp destek verdi ve böylece ülkeyi şimdiki içler acısı duruma getiren iç savaşın tırmanmasında rol oynadı.

Ve sonuçta bugünün çok konuşulan IŞİD ve PYD-YPG gibi sorunları, söz konusu iç savaş ortamının ürünleri olarak ortaya çıktı.

Eğer Türkiye komşusunda yönetim ve rejim değişikliği hevesine kapılıp Şam’la köprüleri atmasa ve yangına körükle gitmese idi, belki de işler bu noktaya gelmeyebilirdi.

Şimdi, bunca can gittikten, milyonlarca Suriyeli evini barkını yurdunu terk edip sığınmacı konumuna düştükten ve meydan cirit atan terör örgütlerine kaldıktan sonra, filmi tekrar başa sarmanın sinyalleri veriliyor.

“Ba’de harabi’l-Basra...” İş işten geçince...

Bunca olup bitenlerden sonra “Zararın neresinden dönülürse kâr” diyerek manevra yapılması, Suriye’deki vahim gidişatı önleyip ibreyi çözüme çevirmeye katkı sağlar mı?

Çok zorlaşmış da olsa başka yolu yok...

Irak’la yine tırmanan gerilime gelince:

Bağdat’la daha önce Kuzey Irak ve petrolü eksenli krizler yaşayan Ankara, şimdi de Musul odaklı bir gerginliğe sürüklendi. Evvelâ Başika’daki Türk birliği üzerinden patlak veren ve aşılmış gibi görünen kavga, Musul harekâtı ile daha da alevlendi ve şiddetlendi.

İşin garibi, ABD Cerablus’ta sınırlı bir destek verdiği Türkiye’yi Musul’da dışlıyor. Ve Ankara’nın sıkı fıkı olup uğruna Bağdat’la bozuştuğu Peşmerge, Musul harekâtında Irak ordusuyla birlikte ve üstelik başı çekiyor!

Hilmi Özkök “Tuhaf kitaplar okuyorlardı, ellerinde Saadet-i Ebediye diye bir kitap vardı” dediği grubun Nurcular olmadığını hâlâ öğrenememiş.

15 Temmuz komisyonunda Hilmi Özkök’e “Saadet-i Ebediye’yi okuyanlar Nurcular değil, Nurcular Risale-i Nur okur” diyen biri çıkmamış mı?!

Saadet-i Ebediye’yi okumak da suç ve kabahat değil; ama Genelkurmay Başkanlığı yapmış birinin farkın farkında olmaması son derece tuhaf....

Okunma Sayısı: 3437
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Şevket PAKSOY

    21.10.2016 13:52:42

    Kıymetli Ağabey, Tamam, Saadet-i Ebediye'yi Nurcular okumuyordu. Ama Gülen hareketi de bir Nurculuk hareketi değildir. Kamuoyuna bunu da anlatmak ve ayrıca tepeden inmeci hareketlerin vahim neticelerini Gülen Hareketi bağlamında topluma iyice izah etmek gerekmekte..

  • Fatıma

    21.10.2016 13:48:36

    En kötü lider bile lidersizlikten iyidir. Türkiye o dönemde Amerika'yla bir olup Suriye halkını kışkırtıp Suriye 'nin bölünmesine neden olmuştur. Bugün Suriye bu durumdaysa bunda Türkiye'nin o dönemde uyguladığı yanlış politikanın payı büyüktür. Maalesef Türkiye 'nin uyguladığı bu yanlış politika Suriye'deki ateşin bize sıçramasına da neden olmuştur.Ölen o çocukların vebali parçalanan aileler... bunlarda en ufak katkısı olanlar bunun hesabını nasıl verecekler?

  • Raşit Duran

    21.10.2016 12:36:45

    (2 )15 Temmuz darbe girişimini takiben tesis edilen OHAL darbe rejimi ve KHK lar ile tüm muhalif seslerin susturuldugu bir ortamda gerceklerin ortaya çıkmasını beklemek imkansız değilse de çok zordur. Zira yandaş medya ile öylesine absürd haber ve yayınlar var ki. Böylesine kafa karışıklığının ve bilgi kirliliğinin olduğu bir ortamda halkı istediğiniz gibi yönlendirebilirsiniz. Zaten yapılan da odur.

  • Raşit Duran

    21.10.2016 12:21:27

    Demek Bediüzzaman Hz.nin asrın başında beyan ettiği 3 düşman olan; cehalet, fakr-u zaruret ve ihtilaf hâlâ mevcudiyetini muhafaza ediyor. TSK nın en üst seviyesinler vazife yapan bir komutanın mezkur kitabı bilmemesi düşünülemez. Muhtemelen komisyonda açıkça söylemek istemememiş olabilir. Komisyonun teşekküllü, başkanlık divanı, çağırdığı kişiler ve verdiği ifadelerle doğrusu insana, hakikatin ortaya çıkması adına pek fazla ümit vermiyor. Zira benzeri bir komisyonu ve neticesini hepimiz biliyoruz. Hem 4 eski Bakanı Yüce Divan'dan kaçıran bir siyasi anlayışın bu konuda samimiyetine pek inanmıyorum.

  • said yazar

    21.10.2016 11:58:00

    Kazım bey.Dünkü yazınızla ılgili olarak:Soner Yalçın 'a;Arşiv unutmaz!Soner Bey, 10 ekim2009 tarihli hürriyet teki köşesinde(Said Nursi'yi Kim Hedef Yaptı)övücü yazısından 7 yıl sonra çark ediyor.Kalemin namusu bumu?Selamlar

  • SAİD HAKTAN

    21.10.2016 11:05:30

    ADAMLARIN DERDİ maaşını veren vatandaşının inancı ve yaşayışı değil ki, Saadet-i Ebediye' nin ne olduğunu araştırsın...Ülkem insanından kopuk bir hayat yaşıyorlardı.(otobüse binmezler-lojmanda otururlar-pazara gitmezler,kendi marketlerine giderler.Kışlaya bile asker annesini başörtülü sokmazlardı.)12 yaşından itibaren orduya teslim edilmiş bu insanlar peygamberin (ASM) hayatından çok birilerinin hayatını ve yaşayışını daha iyi bilirler.BUnlara nasıl bir eğitim veriliyor ki;Dinden ve diyanetten bukadar BİHABER yetişiyorlar...TEEMMEL..

  • Abdurrahman KOÇAK

    21.10.2016 10:25:52

    Bu yazıda bahsi geçen konular bu ülke için hayati derecede çok önemli. Türkiye dış politikada en yakın en uzun sınır komşusundaki dahili hadiseye taraf olarak müdahil oldu bu hiç bir şekilde tolera edilebilecek bir konu değildir.Vebali sonsuzdur.Zaten sonuç ortada. Musul konusunda yine hadiseleri okuyamadılar sonuç ortada. Komuta kademesinin en üst makamında görev almış bir insanın Türkiyede yıllardır yayınlanan ve dağıtılan bir kitabın kime ait olduğunu bilmeyişi çok ilginç.

  • Ali Vefalı

    21.10.2016 08:26:06

    Sayın yazar kardeşimiz, Yeni Asya gazetesi ve sizler güzel tespitlerde bulunuyorsunuz. Çok çok ilginçtir ki Saadet-i Ebediyeyi kime ait olduğunu ve kimlerin okuduğunu dahi bilemeyecek bir yöneticiler grubu var ve görüyoruz. Hayret ki hayret vaziyetteyiz. Allah razı olsun.

  • nuri taş

    21.10.2016 03:27:29

    Eğer Türkiye komşusunda yönetim ve rejim değişikliği hevesine kapılıp Şam’la köprüleri atmasa ve yangına körükle gitmese idi, belki de işler bu noktaya gelmeyebilirdi.risale talebesi böyle cümle kurmaz.yazık çok yazık.

  • Serdar celik

    21.10.2016 00:04:30

    Magdur yok diyorlar ama binlerce magdur var kriterler yeniden belirlensin bu konuda yaz yazin lutfen...

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı