"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Tesanüd ve meşveret

Kâzım GÜLEÇYÜZ
18 Ağustos 2018, Cumartesi
Kutlular Ağabeyin hizmet hatıralarında, Zübeyir Ağabeyin vefatından sonra, o güne kadar birlikte çalıştıkları hizmet arkadaşlarıyla yaptığı konuşmayı anlattığı kısım bilhassa manidardı.

Orada muhataplarına “Bundan sonra her işimizi meşveretle yürütüp aramızda mesafe açıklığına meydan vermeyelim, aksi halde araya girip işletmek isteyenler olur” demiş.

Cemaat ve şahs-ı manevî olmanın gereği de bu. Ve en başta Üstad sağlığında talebelerini hep meşverete yönlendirmiş, “Benim de bir reyim var, karar meşveretinizin” demiş. Zübeyir Ağabey de Üstadın vefatından sonra, önde gelen Nur talebelerini meşveret sistemi etrafında bir araya getirip öyle devam etmiş.

Bunun hele günümüzün zorlu şartlarında ne kadar önemli olduğu, yaşanan hadiselerle defalarca tasdik ve teyid edilmiş.

Bilhassa hariçten gelen saldırı ve taarruzların şiddetlendiği, dahilî fitnelerin de kızıştırıldığı dönemlerde tesanüdü muhafaza edip muhkemleştirmek için, meşveret mekanizmasını çok iyi çalıştırmak lâzım.

İletişim ve işleyişte bir boşluk bırakılmamalı ki, ard niyetliler fırsat bulamasın.

Müfritane irtibat alabildiğine sıkı, canlı ve dinamik olmalı ki, şahs-ı manevî demir gibi bir sebat, çelik gibi sarsılmaz bir metanet ve hiçbir şekilde zaafa düşürülüp teslim alınamayacak bir kale gibi sağlam bir dayanışma içinde olsun.

Yarım asırlık zorlu süreçte Yeni Asya camiasının nice saldırı, badire ve fitneyi aşıp dimdik ayakta kalabilmesi ve kırıksız çizgisinde hiçbir sapmaya meydan vermeden yola devam edebilmesi, bu manalara sarılması sayesinde mümkün oldu.

Zaman içinde yaşanan birtakım münferit ve mevziî kopuşlar ise, bu manalardan uzaklaşmanın neticeleri olarak ortaya çıktı.

Ne yazık ki bu uzaklaşma, ana istikametten sapanları Risale-i Nur’daki ölçülerle tamamen çelişen savrulmalara sürükledi.

Her hal ve şartta meşveret esasından şaşmayan Yeni Asya camiası ise “dökülenler”in çıkardığı ilave arıza ve engellere de takılmadan yürüyüşüne devam etti ve ediyor.

Evet, özellikle zor zamanlarda bu sağlam duruşu koruyup sürdürebilmenin yolu da meşvereti çok sıkı tutmaktan geçiyor.

***

Döviz krizi, öncesi ve sonrası 

Okunma Sayısı: 4173
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Gündüz Alp-3

    18.8.2018 10:27:28

    "İstişare eden pişman olmaz" Nebevi beyanı ile "Emanetleri ehline veriniz" İlahi beyanı bizlere bir mesaj vermiyor mu? Bu sözlerin muhatabı dindarlar değil mi? Fakat gayri Müslimler de bu iki gerçekten (istişare ve işin ehline verilmesinden) yararlanmış, dünyevi işlerinde başarılı olmuş, siyasi, sosyal/toplumsal ve ekonomik konularda gelişmeler kaydetmişlerdir. Yani İslâmî düsturlarla yükselmişler. Bize gelince, biz de terk ederek krizlere davetiye çıkarmışız. Artık ciddi bir özeleştiri yapmak zorundayız. Hangi ihmalin, kusurun, yanlışın faturasını ödüyoruz? Krizin faturasını öderken, kemerimizi sıkarken, fedakarlıkta bulunurken, bir daha ödememek için sebeplerini ve faillerini sorgulamak aklımıza gelmeyecek mi? Gerçekler karşısında basiretimizi bağlayan şey nedir?

  • Gündüz Alp-2

    18.8.2018 10:02:58

    İşte şu kriz sürecinde bile, iktidarın, bütün toplum kesimlerinin katılacağı, geniş çaplı bir istişari, ortak akıl çalışmasına şahit olmadık. Tek yapılan, "savaş" söylemiyle milleti protesto ve boykot için seferber etmek. Madem bu kriz milletin tamamına zarar veriyor, bütün siyasal partilerin, stk'ların, hür basının, üniversitelerin, iş ve finans dünyasının katılacağı bir ortak akıl ve çözüm çalışması neden yapılmaz? Kriz vaktinde "aynı gemide olduğumuz" hatırlatılır fakat gemiyi karara oturtmamak için o gemide bulunanlara danışmak akla gelmez. Toplumsal barış ve huzur da yine çoğulcu ve katılımcı hürriyetçi demokrasinin ortak aklıyla gerçekleşir. İstişareye önem vermeyen, baskıcı ve dayatmacı tekçi sistemlerde krizler hiç eksik olmaz. İşte Ortadoğu. Bir asırdır kriz ve kaos hiç eksik olmadı. Sorgulamayacak mıyız? Acaba ortak aklı siyasi, ekonomik, sosyal hayatlarından çıkardıklarından olabilir mi?

  • Gündüz Alp

    18.8.2018 09:35:45

    Sayın Güleçyüz, aile reisinden tâ devlet reisine kadar, her seviyede insan istişareye muhtaçtır. Millet Meclisine gönderdiğimiz vekillerden de ortak akılla/istişare ile ülkenin sorunlarını çözmelerini ister ve bekleriz. Gerek dahilde gerekse hariçte yaşanan sorunların çoğu istişareye karşı müstağni davranan, kendi akıllarına çok güvenen, "aklınıza ihtiyacımız yok" diyen iktidar cenahının yanlış politika ve yanlış yönetiminden kaynaklandığını söylesek yalan olmaz. Gerçi bugün yaşadığımız krizin bile kendi yanlış politikalarından kaynaklandığını bir türlü kabul etmeyen bir yönetim anlayışı ile karşı karşıyayız. Ortada bir vak'a, olay, hadise varsa onun bir de failleri, müsebbipleri vardır değil mi? Gerçi bolca lafını ettiğimiz istişareye, hem aile hem devlet işlerinde başvurduğumuz pek söylenemez.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı