"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Toplum sindi, devlet tıkandı

Kâzım GÜLEÇYÜZ
23 Haziran 2017, Cuma
Cumhurbaşkanı dönüp dönüp tekrar tekrar “OHAL’den kim ne zarar gördü?” dese ve iktidar ortalığı güllük gülistanlık göstermeye çalışsa da memleketin, toplumun ve devletin hali ortada.

Bilhassa AKP’nin tek başına iktidarını kaybettiği 7 Haziran seçiminden sonra terör tırmandırılarak ülkenin içine sokulduğu korku atmosferi, 15 Temmuz ve OHAL ortamında iyice had safhaya vardırıldı.

Cadı avına dönüştürülen operasyonlar, ihraç, gözaltı ve tutuklamalar gerek devlet kadrolarında, gerekse toplum genelinde yaygın bir tedirginliğe yol açtı.

Devletin en tepe noktalarından yapılan teşviklerle gaz verilen ihbar furyası, hem tasfiyelerin zaten ciddî boyutta kan kaybettirdiği yargının yükünü arttırdı, hem de devlet ve toplumda kimsenin kimseye güvenmediği bir atmosfer oluşturdu.

Artık hiç kimse geleceğinden emin değil. Olup bitenler hakkında fikir etmekten dahi çekiniyor. Dağa taşa korku sinmiş.

15 Temmuz travması, devleti yönetenleri de esir almış. Orada da güven kaybolmuş. Korku, paranoyaya dönüşmüş.

Sonu gelmeyen tasfiyelerle gerçekleştirilen kıyımlar, devlet kadrolarını da ciddî şekilde boşaltmış ve zaafa uğratmış.

f.ö ile mücadele gerekçesiyle yapılan, ama ilgili ilgisiz birçok yetişmiş insanın biçilmesine yol açan tasfiyeler sonucunda devlet çarklarında tıkanmalar olmuş.

5 bine yakın akademisyenin atıldığı üniversitelerin bazı bölümlerinde öğrencilere ders anlatacak hoca, kimi üniversitelerin tıp fakültesi hastanelerinde ameliyat yapacak uzman doktor kalmamış.

Birçok devlet kurumunda işler durma noktasına gelirken, haftalardır gündemde olan kabine revizyonu söylentisi bu durumu daha da ileri boyutlara taşımış.

Öyle ki, artık iktidar medyasında bile bu duruma işaret edilirken, “Tek bir telefonla halledilebilecek olan konular, bürokrasi çarklarının iyice ağırlaşması sebebiyle aylarca sürüncemede kalıyor” şeklindeki tesbit ve şikâyetlere konu oluyor.

Zaten birçok konuda işler “OHAL var, birşey yapamayız” mazeretine takılırken.

Bu fetretten ancak OHAL’e son verilip hukuk ve demokrasiye dönülerek çıkılabilir.

***

Barış ve huzur iklimi olması gereken Ramazan boyunca iftarları bile sonu gelmeyen bir hesaplaşmanın tehdit mesajları için kullanmak ne iş?!!

 

Demirel (1985): “Demokrasi dediğimiz zaman, hak arama yollarının sonuna kadar açık olduğu rejim akla gelmelidir.” Ve 2017: Acı tablo ortada.

Üstad Bediüzzaman ile Sungur Ağabeyden manidar bir Kadir Gecesi anekdotu http://www.yeniasya.com.tr/video/ustad-bediuzzaman-ile-sungur-agabeyden-manidar-bir-kadir-gecesi-anekdotu_435935

 

Okunma Sayısı: 9344
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Özcan ERKİŞ

    23.6.2017 14:18:57

    (5) Darbecilikle suçlanarak müebbet hapsi istenen eski Taraf Gazetesinin GYY. Ahmet ALTAN'ın savunmasının tam metni T24 Haber'den(22.6) okuduğumuz zaman,hukukun yargı eliyle nasıl katledildiğini öğreniyoruz. Ve savunmasını "İnsanları nedensiz yere tutuklayan, yalan dolu iddianamelerle insanları yargılayan bugünkü adalet sistemine güvenim yok. O nedenle bir talebim de yok!" sözleriyle bitirmiş. Savunma baştan sona, siyasallaşan, siyasi ideolojinin emri altına giren Türk Yargısının ahvalini şerh ve izah ediyor. İbret almak için -mutlaka- okumak lazımdır. Ki Türkiye olarak adalet ve hürriyet, hukuk ve demokrasi olarak hangi noktadayız. Demokrasi; meclisin şahsı manevisine istinat eden, hukukun üstünlüğüne dayanan, hakiki manasıyla iştişare, adalet ve hürriyetin bulunduğu, yasama-yargı-yürütmenin birbirinden ayrıldığı rejimin ve sistemin adıdır. Şahsa istinat eden rejime istibdat derler ve yönetim tarzı da "tahakkümdür." Demokraside siyasiler doğru, dürüst, samimi ve şeffaf olurlar.

  • Toygar

    23.6.2017 14:02:43

    "Adalet, suçu ve suçluyu bulmak değil, sonuna kadar masumiyeti aramaktır" Yunus Emre dizisinde, Tapduk Emre'nin bir repiliğidir. Has cümle! Belki de adaleti en iyi tarifleyen, şimdiye kadar duyduğum en mükemmel laftır! Not edin!

  • Özcan ERKİŞ

    23.6.2017 12:51:59

    (4) Sayın Faruk Çakır beyin "Eğitimdeki gidiş iyi mi?" başlıklı yazısıyla beraber Yeni Asya'nın "33 bin Öğretmenin İlişiği Kesildi" haberini okursanız, ülkenin ahvalini daha iyi anlamış olursunuz.Siyasal iktidarın ülkeyi güllük-gülistanlık gösterme beyanlarının da boş sözlerden ibaret olduğunu görmüş olursunuz. MEB ne vakit 33 bin öğretmenin "darbeci" olduğunu hangi hukuki delillerle tespit ederek ilişiğini kesmiş acaba? Ve 14 bin öğretmenin de "hukuka aykırı eylemler katıldığı" gerekçesiyle disiplin soruşturması yapılmış. Toplam 44 bin öğretmenin "darbeci" ve "suçlu" olduğuna hangi merci ve makam, hangi delillerle, bu kadar kısa sürede karar verebilmiş acaba? Üstelik yargının böylesine yavaş ve keyfi çalıştığı OHAL ortamında. Adalet, hürriyet, hak ve hukukun, demokrasinin menfi ve menfaatçi siyasete böylesine kurban verildiği ve feda edildiği başka bir dönem var mı, diye ciddi bir araştırma yapmak gerekir. Emin ki netice "şaşırtıcı" çıkacaktır.

  • Özcan ERKİŞ

    23.6.2017 12:35:46

    (3) Türkiye olarak, merhum Demirel'in (1985'de) söylediği ve yazınıza aldığınız "DEMOKRASİ dediğimiz zaman, HAK arama yollarının sonuna kadar açık rejim akla gelmelidir!" sözünün hangi noktasındayız? Ana muhalefetin 6 okuna bedel, 4(Rabia)+2 (tek adam,tek parti)=6 parmaklı Siyasal İslamcı bir ideolojinin hüküm ferma olduğu (kabul etmeseler de) hür, medeni ve demokrat olmayan bir Türkiye manzarası. Toplumsal barış ve huzur bu tablonun neresinde? 15 yıldır tek başına ülkeyi idare eden iktidar, takip ettiği menfi siyaset tarzıyla, ülkede fanatizm, radikaliz ve linç kültürünün artmasına ve maneviyatın tahrip olmasına sebebiyet vermiştir. Mesela, kıyafetinden dolayı kadına yönelik şiddet (münferit de olsa) kanıtı değil mi? Yine mesela iktidar yanlısı fanatik bir grubun "Reisin ağzından çıkacak tek bir kelimeye bakıyoruz. Tek bir kelimeyle ölürüz şehadet için koşar öldürürüz gereken her şeyi yaparız!" (Cumhuriyet, 23.6) tehdidiyle topluma korku salan fanatizmin sebebi nedir?

  • Özcan ERKİŞ

    23.6.2017 12:10:35

    (2) Ülkenin acı gerçekleri böylesine net ve açık ortada iken hala, kamuoyunu hipnotize etmeye matuf algı operasyonu nev'inden siyasi beyan ve mesajlar devam etmektedir. Mesela bu ülkenin Adalet Bakanı,yargının hal-i perişanına bakmadan "Türk yargısı her türlü takdiri hak etmektedir!" sözleriyle yargıyı göklere çıkarıp, toz kondurmuyor. Yine mesela pek çok ideolojiyi bünyesinde barındıran müfrit bir Kemalist, "Türk yargının son 50 yıl altın devrini yaşıyor!" diyor. İki zıt kutubun aynı manaya gelen beyanı da bir başka tuhaflık. Demek siyasi yahut ideolojik menfaat, iki zıt kutbu ortak noktada buluşturuyor. İşte menfi ve menfaatçi siyasete en bariz ibretlik bir örnek. Lakin gerçekler ve hadiseler kendi lisanlarıyla bu şahısları tekzip ediyor (yalanlıyor). Yargıyı böyle göklere çıkarmalarının sebebi, kendi siyasi ve ideolojilerine "hizmet eder tarzda" bir yol izlediklerinden olmasın. Nasılsa "toplum sindi ne söylersek kabul ederler" diye mi düşünüyorlar? Yanlış düşünüyorlar!

  • yusuf

    23.6.2017 12:05:41

    Gerçekten de :kelimenin tam anlamıyla "Toplum sindi,...." en kutsal değerlere muhalif işleri yapılsa.... lafları süsleyip püsleyip birkaç programda ifade edilse kimse sesini soluğunu çıkarmayacak bana ne bana göre bişey yok zaten bize dokunan yok keyfimize bakalım denecek haldeyiz .....

  • Özcan ERKİŞ

    23.6.2017 11:52:02

    Sayın Güleçyüz, herkese hayırlı ve mübarek bir cuma günü temenni ediyorum. Ramazan-ı Mübarek'in sonuna geldik lakin zulmü netice veren operasyonların sonuna bir türlü gelemedik. İftar sofralarında bile ülkeyi idare edenler kin, nefret ve intikam mesajları verdiler. Duamız her zaman olduğu gibi Allah (cc) akıl, fikir, iz'an ve insaf versin, olacaktır. Toplumun hemen her kesiminde ciddi bir korku hakim. İnsanların toplu yerlerde alenen ve yüksek sesle konuşamadıklarına şahit oluyoruz. Muhalif ve muarız her ses "darbeci, terörist, hain" damgası yemekten çekinir hale geldi. Yargıdan umudunu kesen insanlar sokakta elde "adalet" yazan pankartlarla adalet arar hale geldiler. Zira Yüksek Yargıdan aşağıya doğru hepsi korkmuş ve sinmiş vaziyette. Böyle bir ortamda toplumun sinmesi normal değil mi? Çünkü vatandaşın hak ve hukukunu muhafaza edecek yargıya olan güven öylesine azalmış ki, insanlar birbirine, "sakın adliyeye yolun düşmesin!" der hale geldiler. Ne acı ve vahim bir manzara!

  • Ali Tüylü

    23.6.2017 11:19:36

    Ahmet Altan ın savunmasından bir kesit "İddianame karmakarışık bir yalan çorbasına dönmüş. Bu savcının ve benzerlerinin nasıl bir pervasızlıkla insanların hayatlarını kararttığını herkes görsün. Şimdi ben bu Nurettin Veren’i tanımıyorum. Ama onun bir sahtekâr olduğunu biliyorum ve bunu size hemen kanıtlayacağım.” Bu savunmalar parça parça gazetenizde yayınlanmayı hakediyor. Yandaş medya ve Ergenekon cu medya bunları görmez bari siz görün.

  • Ali Tüylü

    23.6.2017 10:33:00

    Ahmet Altan ın savunmasından "İddianame olduğu ileri sürülen, zekâdan ve hukuktan yoksun bu metin ciddi bir savunmayı asla hak etmiyor. İddianameyi okuyunca Adalet Sarayı denilen yerlerin bir hukuk mezbahasına döndürüldüğünü kavrıyorsunuz. İddianameyi incelediğimizde hukuk sisteminin cüzzama yakalandığını, etlerinin lime lime döküldüğünü dünyayla birlikte göreceğiz. İddianame olduğu söylenen bu temelsiz metni parça parça ederek bir karşı iddianame yazmak için anlatacağım anlatacaklarımı. Size, hukuk sisteminin yakalandığı korkunç hastalığı, bu iddianameyi madde madde inceleyerek göstereceğim." Tutuklu bulunduğu ve müebbet ile yargılandığı halde cesur bir savunma yapan AHMET ALTAN IN savunmasını köşenize taşıyın ya da bölüm bölüm gazetede yer verin bence. CESARET

  • Veysel

    23.6.2017 01:18:08

    ALLAH sizden razı olsun.bir kere daha yazıyorum.oğlum 10 ay oldu ihraç sebeb: 27/08/2014 DE KULLANMADIĞI HATTA BAYLOK INDIRMIS.O TARIHTE KASTAMONU DA ASKER DAHA BIR ŞEY SOYLEMEME GEREK VARMI.

  • HÜSEYİN İLHAN

    23.6.2017 01:17:01

    RİSALEİ NUR talebesi olanların ve risalei nurlardaki 'HAKKIN HATIRI ALİDİR,HİÇBİR HATIRA FEDA EDİLMEZ,Düsturunu okuyan ve üstadının bu ciddi ihtarına yıllarca kulak vermiş olanların haksızlık yapan alil kafanın milletin kesesinden verdiği iftarda bulunması kadar GARABET,HAKKA HAKARET OLAMAZ.Mübarek ramazanın iftar sofralarında kin ve garezini açıkça kusanların olduğu yerde midesi bulanmadan durabilmek ancak ve ancak ya meczup olmanın ya da istikameten ayrılıp makam-mevki ve mansıpa tercihte bulunmanın eseridiiir.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı