Atina ile Ankara arasında patlak veren gerilimin, iki başkentten sâdır olan karşılıklı “rest”lerle zirve yapmış ve sıcak çatışmanın eşiğine gelinmiş gibi gösterildiği günlerde dahi, bu “kontrollü” krizin daha fazla tırmandırılmasına izin verilmeyeceği belliydi.
Her iki ülkede de genel kanaat, iktidarların bu gerilimi iç siyaset malzemesi olarak kullandıkları idi; onun için ciddiye alınmadı.
Ve onca “rest”ten sonra özellikle AB’nin de aktif şekilde devreye girmesiyle gelinen nokta, bu yaklaşımın isabetini teyid ediyor.
İlginç olan, böyle bir müzakere ve uzlaşma noktasına gelinmesi de yine iç siyaset malzemesi yapılıyor; “Dik durduk ve karşımızdakileri dize getirdik” söylemleriyle tribünlere yönelik hamasete tamgaz devam ediliyor.
Böyle propagandalar fanatik taraftar kitlesini tatmin ve motive edip coşturur belki; ama gelişmeleri sağduyulu ve soğukkanlı bir yaklaşımla takip eden sessiz çoğunluk açısından aynı etkiyi doğurması mümkün mü?
Netice olarak, bunların daha ziyade Nasreddin Hoca’nın “kaybettiği eşeği bulma” fıkrasındaki durumu andıran olaylar olarak değerlendirilmesi ihtimali çok daha fazla.
Hele iktidar politikalarındaki tutarsızlık, çelişki ve zikzakların her geçen gün daha belirgin hale gelip sorgulandığı bir süreçte.
Evvelce “Saray diplomasisi” başlıklı yazımızda (17.9.20) değerlendirdiğimiz Mısır politikasıyla ilgili olarak iktidar cenahından gelen son sinyallerde bunun yeni örneklerini görmekteyiz.
Bu ülkeyle istihbarat düzeyindeki temasların devam ettiği açıklamasını doğrulayan Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, kendisinin de Mısırlı mevkidaşıyla görüştüğünü söyledi.
Ve “Libya ile yaptığımıza benzer bir anlaşmayı Mısır’la da yapabiliriz” diye ekledi.
Saray Sözcüsü Kalın ise çok daha ileri bir “açılım”ı enerji meselesi üzerinden yaptı:
“Şu anda İsrail ve Mısır’la bazı siyasî görüş ayrılıklarımız var. Bunlar enerji konusunda işbirliği yapmanın önünde illâ da bir engel olmak zorunda değil. Çünkü hepimiz son tahlilde bu coğrafyanın bir parçasıyız, coğrafyayı değiştiremeyeceğimize göre bu gerçekler ışığında hareket etmemiz gerekir.”
Bu beyanları, görüntüdeki “rest ve posta koyma” söylemlerinin arka planında, bunlardan tamamen farklı siyasetlerin yürütülmekte olduğunun ve yeni U dönüşlerinin işareti olarak görmek her halde yanlış olmaz.