"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Yargı normalleşsin ki, adaletin önü açılsın

Kâzım GÜLEÇYÜZ
20 Ekim 2018, Cumartesi
15 Temmuz’dan beş gün sonra ilan edilen ve o zaman bazı bakanların “Bir-bir buçuk ayda kalkabilir” dediği OHAL ancak iki yıl sonra kalktı.

Yerine ikame edilen “kısmî OHAL” düzenlemelerinin yol açtığı tedirginliğe rağmen, OHAL’in kalkması bir ölçüde de olsa genel psikolojiyi olumlu etkiledi. Ama OHAL hukukunu dahi hiçe sayan uygulamaların biriktirdiği ağır sorunlar devam ediyor.

Bu enkazın da kalkması için hem yargının, hem siyasetin artık normalleşmesi lâzım.

Yargıtay Başkanı Cirit’in son dönemde verdiği mesajlarla yargıdaki iş yükünün ağırlığından yakınmasını, hukuk eğitiminin yetersizliğine dikkat çekmesini ve erdemli hukukçulara olan ihtiyacı tekrarlamasını, içinde bulunulan durumun vahametini gösteren SOS feryatları olarak okuyoruz.

Malûm davaların epeycesinin “gizlilik” kaydı konularak yürüyor olduğu bir süreçte “Yargı istihbarat kurumu değildir” diyerek ısrarla şeffaflığa vurgu yapmasını da.

Ergenekon davasına bakan heyetin ilk başkanı Köksal Şengün’ün ifadesiyle, bir partinin il genel meclisi üyesi, başkan yardımcısı ve belediye başkanvekili olan avukatların sulh veya ağır ceza hâkimi ya da savcısı yapılıp İstanbul’da siyasî davalara bakan 23, 24, 25 ve 26. Ağır Ceza Mahkemelerine atandığı bir ortamda, Yargıtay Başkanının bağımsız, tarafsız, yetkin ve erdemli hâkim ihtiyacını dile getirmesi de manidar.

Kimi “hâkim”lerin, sanıklara “Getireceğin belgelerin benim için bir hükmü yok, ben MİT’ten gelen Bylock listesine bakarım” diyebildiği bir tabloda, yargının bir istihbarat kurumu olmadığını seslendirmesi de.

Yargının normalleşmesi için, Yargıtay Başkanınca dile getirilen tesbit ve uyarılara diğer yüksek yargı organlarının da destek verip kendi yetki ve görev alanları çerçevesinde gereken katkıyı vermeleri ve beraberce bir yol haritası hazırlayıp siyaset kurumuna takdim etmeleri gerekiyor.

Bu noktada özellikle ve öncelikle neşter atılması gereken yerlerin başında HSK geliyor. Bu kurulun, keyfî, ideolojik ve siyasî saiklerle adalet terazisinin ayarını fena halde bozan müdahalelerine artık bir son verilmeli ki, yargı biraz olsun rahatlayabilsin.

Evvelâ yargı düzelsin ki, hukuk ve adaletin önü açılsın.

***

İzlemek İçin tıklayınız:

Yeni Asya kimliğini koruyabilmek İlahî inayettir

Okunma Sayısı: 4899
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Gündüz Alp-3

    20.10.2018 09:31:30

    Yargıtay Başkanının dile getirdiği sorunlardan başta "iş yükü" konusu da keyfi ve hukuksuzluktan kaynaklanmıyor mu? Sayın Başkanın "keyfilik" üzerine de önemle vurgu yapması gerekirdi. "Hukuk eğitiminin yetersizliği ve erdemli hukukçular" beyanı çok önemli. Yetkin ve erdem için eğitimin önemi büyük ise de öyle olmak için cesaret de lazım değil mi? Yargıç cesur olabilmeli ki bizler de bundan cesaret alarak "Ankara'da hakimler var!" diyebilelim. Düğmesi olmadığı halde siyasal otorite önünde esas duruşa geçerek olmayan düğmeyi iliklemeye çalışan yargıçlar manzarası, demokrasi ve hukukun üstünlüğünün egemen olduğu ülkelerde görülen bir manzara değildir. Adalet terazisinin doğru tartması için, o terazinin emin, adil, cesur, erdemli ve özgür yargıçlar elinde olması elzemdir. Ümitliyiz ve bekliyoruz.

  • Gündüz Alp-2

    20.10.2018 09:16:30

    Anlaşılan o ki ülkenin normale dönmesi tekçi sistemde ve siyasal olarak yakın gelecekte pek mümkün görünmemektedir. O halde yargıya büyük görev düşmektedir. O da tarafsız ve bağımsızlığına sahip çıkarak âdil, cesur, erdemli ve vicdanı hür yargıçlar eliyle bunu gerçekleştirebilmek. Belki biraz zor fakat imkansız değil. Demokrasi ve hukukun önü açıldığında adaletin önü açılacak, adaletin önü açıldığında da ülke siyasal, sosyal ve ekonomik anlamda normale dönebilecektir. Acı da olsa gerçekleri söylemeye devam etmeliyiz. Nepotizm denen kayırmacılık ve despotizmin denen dayatmacı/baskı halin varlığını haber veren onlarca olayı basından okuyoruz. Bu iki antidemokratik hal de bize gerçek anlamda adaletin olmadığını söylüyor. Bizim kendi kendimize "Türkiye hukuk devletidir!" dememizin bir kıymet-i harbiyesi yoktur. Önemli olan hür, medeni ve demokrat dünyanın "Türkiye bir hukuk devletidir!" demiş olmasıdır. Diyorlar mı?

  • Gündüz Alp

    20.10.2018 09:07:15

    Sayın Güleçyüz, her ne hikmetse yargı bir türlü normale dönme becerisini (kudretini mi desem) gösteremiyor. Acaba neden? Bugün sayın Battal da "Yargı bağımsızlığı ve HSK" başlıklı aydınlatıcı yazısında bu konuyu gayet güzel izah etmiş. Mutlaka ve dikkatlice okunmalıdır. Kendisine de bu vesileyle çok teşekkür ediyoruz. 15 Temmuzdan sonra bir çırpıda "dört bin hakim ve savcıyı hiç tereddüt etmeden (yani gözünün yaşına bakmadan-GA) ihraç ettiklerini" övünerek belirten aynı HSK, yargının tarafsız ve bağımsızlığına sıra gelince aynı cesaret ve dirayeti siyasal otoriteye karşı sergilemiyor. Mesela, kendi ülke vatandaş ile Alman veya Fransız yahut ABD vatandaşının yargılanması konusundaki çifte standartlı tavrı kendisine olan güveni yerle bir etmiştir. Bunu neyle izah edebilirler veya inandırıcı bir izah getirebilirler mi?

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı