"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Yargı Reformu Stratejisi

Kâzım GÜLEÇYÜZ
14 Aralık 2018, Cuma
Adalet, İçişleri, Dışişleri ve Hazine-Maliye Bakanlarından oluşan Reform Eylem Grubunun son toplantısından sonra yapılan açıklamada “Katılım müzakere sürecimiz her ne kadar siyasî olarak engellense de Türkiye, Avrupa Birliği standartlarına uyum için çalışmalarını kararlılıkla sürdürecektir. Önceliğimiz, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisinin denetiminden çıkmaktır” denildi.

Belirlenen takvime göre önümüzdeki süreçte enerji, ulaştırma ve ekonomi konulu yüksek düzeyli diyalog ve Karma Parlamento Komisyonu toplantıları kısa aralıklarla peş peşe yapılacak.

Bu temaslar, gündemin yine AB’ye dönmesi ve Brüksel’le hayli zamandır donmuş olan ilişkilerin tekrar canlanması açısından son derece önemli.

Daha da önemli olan ise reformlar.

Bu çerçevede bilhassa son dönemde gündeme gelen Yargı Reformu Stratejisiyle ilgili çalışmalar çok özel bir önem ve önceliğe sahip. Ki, bunun için yapılan toplantıda yüksek mahkeme başkanlarıyla Adalet Bakanı ve Müsteşarının, yargıda yaşanan sorunlara dair özeleştiri niteliğindeki acı tesbitleri, bu alandaki vahim tablonun ikrarı niteliğindeydi.

Bunlar içinde özellikle öne çıkan ve yaygın mağduriyetlere yol açan “tartışmalı tutuklamalar” konusunda Denge ve Denetleme Ağının gazetemize manşet olan takdire şayan çalışmasındaki tesbit ve teklifler çok önemli.

Makul gerekçeden yoksun ve orantısız tutuklulukların yargıya olan güveni azalttığını ve uzun vadeli sorunlara yol açtığını belirten DDA, bu sorunun aşılması için yasama, yürütme ve yargıya “ciddî bir reform” çağrısı yapıyor.

Bu teklifin bir ayağında yargıyı kurumsal ve malî açıdan bağımsızlaştırmak suretiyle siyasî kavgaların dışına taşıyacak âcil ve kapsamlı bir yargı bağımsızlığı reformu öngörülüyor.

Diğer ayağı ise hâkim ve savcılara anayasa yargısı ve uluslararası insan hakları hukukuna ilişkin içtihadı öğrenmelerinin zorunlu kılınması ve haksız tutukluluk sürelerinin sebep olduğu kayıpların sorumluluğunu paylaşmalarını sağlayacak düzenlemeler.

Bunun için hem yargı sisteminin yönetim kademelerinde, hem de yasama ve yürütme organlarında çözüme yönelik samimî, kuvvetli ve kararlı bir iradenin oluşması gerekiyor.

Umarız, yakında açıklanacağı ifade edilen reform stratejisi bu beklentiye cevap verir.

***

Yargı mağduriyet değil, adalet üretmeli 

Okunma Sayısı: 6138
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Gündüz Alp-2

    14.12.2018 09:48:06

    Yargının bağımsızlığını kaybetmesiyle hem yargıda hem siyasal ve sosyal hayatta ciddi problemler ortaya çıktı. Yargı üzerinde oluşturulan baskı ve korku ortamıyla da yargıçlar adil, doğru, cesur ve özgürce kararlar veremez oldu. Uzun tutukluluk süreleri, iddianamelerin çok uzun süre hazırlanmaması gibi durumlar peşin cezalandırmaya dönüştü. Dolayısıyla yargıya olan güven en alt seviyelere indi. Öncelikle bu güvenin yeniden tesisi elzemdir. Bunun için de demokrasi ve hukukun üstünlüğünün olmazsa olmazı olan kuvvetler ayrılığı ilkesinin tam ve eksiksiz uygulanması gerekmektedir. Yasama, yürütme ve yargının tek elde toplandığı tekçi sistem devam ettiği sürece, Yargı Reform Stratejisinden beklenen sonuç nasıl alınacak o da ayrı bir konu. Yargı bağımsız ve tarafsız, yargıçlar da adil, cesur, erdemli ve özgür olmalıdır. Fakat bunlar için de ön koşul, hürriyetçi demokrasi ve hukukun üstünlüğünün devlette hakim konuma gelmesidir.

  • Gündüz Alp

    14.12.2018 09:31:16

    Sayın Güleçyüz, bugüne kadar değişik reform ve paket çalışmaları yapıldı. Fakat bu çalışmalar, ülkenin tekçi sisteme gelmesine engel olamadı. Kanaatimce en büyük reform, yeniden, ülke yönetiminin parlamenter demokratik hukuk devletine dönmesi olacaktır. AB ile yürütülecek katılım müzakerelerinden sonuç almak istiyorsak, öncelikle AB canibinden yükselen "diktatör değilse bile otoriter" dedikleri sese kulak vermek icap edecektir. Zira AB müktesebatında "otoriter" eğilim ve yönelimlere yer olmadığını biliyoruz. Hem AB hem tek adamlık yönetimi demek gerçekçi, akılcı, tutarlı bir politika değildir. Yanılan biz olalım ama bu halimizle AB üyeliği pek mümkün gözükmemektedir. İnşaallah iktidarın dile getirdiği reform stratejisi hem bizim hem hür ve demokrat dünyanın beklentilerine cevap verir. Ciddi ve samimi olup olmadıklarını hep birlikte göreceğiz.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı