Cumhurbaşkanının BM Genel Kurulunda “Herkes için adalet ve özgürlük” mesajları verdiği günlerde Türkiye’nin en önemli gündem maddelerinden birinin yargı reform paketi olması son derece düşündürücü ve anlamlı.
Böyle bir paket hazırlanmasına neden ihtiyaç duyuldu?
Biraz geriye doğru gittiğimiz zaman ilk işaret fişeğinin MHP tarafından hazırlanan af teklifi olduğunu görüyoruz. Teklif bir miktar tartışılıp rafa konuldu, ama bigâne kalınamayacak bir gündem olmaya devam etti.
Bir diğer sebep, 17-25 Aralık’ta başlayıp 20 Temmuz sürecinde ayyuka çıkan ağır hukuk ihlâllerinin AKP tabanında da ciddî rahatsızlıklara yol açması ve bunun parti mahfillerinde çok yoğun şekilde dile getirilmeye başlanması.
Bir başkası, tek adam rejimine geçilmesiyle daha da hız ve yoğunluk kazanan demokrasi ve hukuk ihlâllerine AB başta olmak üzere dış dünyadan gelen tepkilerin iyice artması.
İki yıllık OHAL, geçen sene yapılan 24 Haziran seçiminin ardından, bu faktörlerin de etkisiyle şeklen dahi olsa kalktı. Ama sonuçları ve bıraktığı ağır hukuk enkazı hâlâ sürüyor.
Delilsiz tutuklama kararlarıyla cezaevleri tıka basa dolduruldu. Yüzlerce hamile veya yeni doğum yapmış kadın, bebekleriyle birlikte hapishane şartlarına mahkûm edildi.
Bu kasvet verici süreç devam ederken, geçtiğimiz 31 Mart ve 23 Haziran-İstanbul seçimlerinden çıkan sonuç siyasî atmosferi ciddî şekilde değiştirdi.
Yazın yine gündeme gelen yargı reformunun tatil öncesi Meclisten çıkması beklenirken yine ertelenmesi tepkileri iyice arttırdı ve konunun daha fazla sürüncemeye bırakılamayacağı bir toplumsal iklim oluşturdu.
Paket şimdi Meclisin ilk iş olarak gündemine alacağı bir konu olarak karşımızda.
İktidar, hazırladığı teklifi muhalefet partilerinin görüşüne sundu. Bu paketin torba yasa mantığıyla hazırlanan palyatif ve yetersiz düzenlemelerden ibaret olduğunu ifade eden muhalefet de kendi alternatif teklifi üzerinde çalışıyor.
Dileğimiz, meseleye hukukun temel prensiplerine dayanan bir mutabakat zemininde yaklaşılıp, yaşanan sorunların asıl kaynağını teşkil eden sebeplerin kökten izale edilmesi.
Özet olarak: Yargı üzerindeki siyasî baskının kalkması. Âdil yargılanma hakkını herkes için geçerli kılacak bir anlayışın bütün soruşturma ve yargılama süreçlerinde hâkim olması.