"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Yol haritası

Kâzım GÜLEÇYÜZ
13 Şubat 2019, Çarşamba
Bediüzzaman padişahlık döneminde eleştirdiği şahıs istibdadının, bu istibdada yönelik tepkileri istismar ederek iktidarı ele geçirecek olanlar tarafından bir komite istibdadına dönüştürülebileceği ikazında bulunmuş ve ne yazık ki, bu uyarısında da haklı çıkmıştı.

Cumhuriyet karşıtlığı ithamıyla da yargılandığı mahkemede kendisini “dindar bir cumhuriyetçi” olarak nitelerken, ideal cumhuriyet modelinin hakikî adalet ve hürriyeti taşıyan Asr-ı Saadette yaşandığını vurgulayarak, “isim ve resimden ibaret cumhuriyet” anlayışını eleştirmişti.

Çok partili demokratik hayata geçildiğinde de, demokrasinin adalet, hürriyet, halka hizmet gibi temel prensiplerini Kur’ânî referanslarla izah etmiş, demokratik ortamda siyaseti dine dost ve hizmetkâr kılmanın gayreti içinde olmuştu.

Onun Divan-ı Harb-i Örfî Müdafaası, İstanbul ve Selânik’teki “Hürriyete hitap” nutukları ve şark aşiretlerindeki sohbetlerini ihtiva eden Münâzarât eseri, 110 yıllık demokrasi serüvenimizin şu anki merhalesine de ışık tutacak mesajlar taşıyor. 

Bu bağlamda Üstadın “Riyaset-i şahsiyenin kat’iyen aleyhindeyim” diyerek ortaya koyduğu duruş, defaatle vurguladığımız gibi, bugün hâlâ güncel ve geçerli.

Çünkü şahıs dönemi bitti, milletin hâkimiyeti dönemi başladı. Millet bu hâkimiyetini, kendi tercihiyle oluşan Meclis, onun içinden çıkan hükümet ve tam bir fikir hürriyeti ortamı içinde oluşan kamuoyu vasıtasıyla tecellî ve tezahür ettirecek. 

Bunun aksine zorlamalar kalıcı olamaz.

Fikr-i beşeri kayıt altına alan ağır zincirlerin parçalandığı, gidişatın giderek hızlanan bir süreç içinde hak ve özgürlüklerin önünü açacak bir seyir takip ettiği şu çağda, tarihin akışına direnen bir yaklaşımın hiçbir şekilde başarılı olabilme şansı yok.

Önemli olan, şimdiye kadar bu akışı geciktiren ve bundan sonra da geciktirebilecek olan yanlışlardan uzak durmak, yapılan hataları tekrarlamamak, geçmişte yaşanmış tecrübelerden doğru dersler çıkararak istikbale yürümek. İşte bu noktada Üstadın eserleri, 110 yıllık süreçte doğrulukları defaatle ispat ve teyid edilmiş ölçü ve parametreleri gösteren şaşmaz bir rehber ve yol haritası niteliğinde.

Okunma Sayısı: 3878
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Gündüz Alp-3

    13.2.2019 12:57:04

    Ülkeyi yönetenlerin kulak asmayacaklarını biliyoruz ama yine de bu ülkede yaşayan, vergisini veren bir vatandaşı olarak söylemekten geri durmayacağız: Gerek hariçte gerekse dahilde izlenen politikalar maalesef yanlıştır. Neticesi ortada olup, delile ihtiyaç bulunmamaktadır. Yani yöneticilerin elindeki "yol haritası" sağlam ve doğru "ölçü ve parametreler" içermemektedir. Onun için de sorunlar yaşamaktayız. Bediüzzaman'ı dinlemiyorlar, bari ülkenin sağduyu sahibi, âkil insanlarını, konusunda uzman kişilerini dinlesinler. Çağımız ortak akıl çağıdır. "Ben" devri kapanalı çok oldu. Hala o devri yaşayanlar varsa, lütfen, (özür dileyerek söylüyorum) kendilerini güncellesin ve formatlasınlar. "Yol haritanız" düzgün ise 'hedefe', yanlış ise 'meçhule' varırsınız, vesselam.

  • Gündüz Alp-2

    13.2.2019 12:45:40

    Bir yanda demokrasi, hukukun üstünlüğü ve millet hakimiyetinin sesi, kalbi Meclis, öte yanda riyaset-i şahsiyye/tek adamlık. Bunlar birbiriyle örtüşmeyen, zıt şeyler. Demokratik siyaset taraftarı olan demokrat bir siyasetçi hangisini tercih eder? Elbette ilk şıkkı değil mi? Ama bugün devlet ve millet hayatına hakim olan hangisi? "Ama, fakat, lakin..." gibi kaçamak sözlerle birbirimizi kandırmayalım. Gerçeklerden kaçmamız sorunları çözmüyor, tam tersine büyütüyor. Dün margarin kuyrukları vardı bugün İşkur önünde işsiz, tanzim satış önünde sebze kuyrukları var. Farkı? Hiç bir suç, hata ve yanlışı üzerine almayan, hatta her suça yeni bir fail icat eden bir yönetim anlayışı ve tarzıyla ülkenin sorunlarını çözmek katiyen mümkün görünmüyor. Beşer şaşar derler. Mesele hata yapmamak değil; yapılan hatayı fark etmek, görmek, kabul etmek, ikazlara kulak vermek ve sonuçta hatadan dönerek sorunu çözmektir. Yanlışı bir başka yanlış ile telafi etmek sorunları içinden çıkılmaz hale getirmektir.

  • Gündüz Alp

    13.2.2019 12:32:45

    Sayın Güleçyüz, kendisini "Dindar bir cumhuriyetçi" olarak tanımlayan Bediüzzaman'ın bizler sunduğu yol haritasında, "Riyaset-i şahsiyyenin katiyen aleyhindeyim" demesine rağmen, bunu göz ardı ederek, zorlama ve gerçekçi olmayan tevillerle, "riyaset-i şahsiyyeyi" "dindarlık" argümanına sarıp sarmalayarak kitlelere takdim edip bu yola giren ve bu kapıyı açanlar bugün, Türkiye'nin getirildiği nokta itibariyle ne düşündüklerini çok merak ediyorum. İmparatorluk devrini ve Cumhuriyet dönemini görmüş ve yaşamış ve yaşadığı yüzyılın gidişatını gayet isabetle okuyan Bediüzzaman'ı susturmak yerine dinlemiş olsalardı eminim ki bugün ülke her anlamda çok daha farklı noktalarda olmuş olurdu. Hadi dünküler dini söylemden dolayı dinlemediler diyelim, ya bugünkü siyasal İslamcılar? Çünkü şu "riyaset-i şahsiyyenin katiyen aleyhindeyim" sözü dünkülerin işine gelmediği gibi bugünkülerin de işine gelmemektedir. Zira Üstad hürriyet, adalet, şahs-ı manevi, demokrasi, hukukun üstünlüğü...diyor.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı