"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Zaferden sonra M. Kemal ve din

Kâzım GÜLEÇYÜZ
17 Kasım 2017, Cuma
M. Kemal’in zaferden sonra dine karşı tavrını ortaya koyan pek çok örnekten birkaçı:

Meselâ 1932-33 yıllarında Ankara’da görev yapan ABD Büyükelçisinin, Atatürk’le görüşmesini anlatırken aktardığı, “Kur’an’ı tercüme ettirerek halkın gözünden düşürmeye çalıştı” gözlemi.  (Radikal, 6. 9. 2006)

Millî mücadele kahramanlarından olduğu halde, zafer sonrasında dışlananlardan Kâzım Karabekir’in M. Kemal’den aktardığı sözler de bu gözlemi teyid ediyor: 

“Evet, Karabekir; Araboğlunun yavelerini Türk oğullarına öğretmek için Kur’ân’ı Türkçeye tercüme ettireceğim ve böylece de okutturacağım. Tâ ki, budalalık edip de aldanmakta devam etmesinler...”

(Paşaların Kavgası, Yayına hazırlayan: İsmet Bozdağ, s. 159. Bu bilgi, Karabekir’in, Uğur Mumcu tarafından düzenlenip 10-29.1.1990 tarihleri arasında Cumhuriyet’te yayınlanan hatıralarında da mevcut.)

M. Kemal’in “Araboğlu” dediği, Peygamberimiz (asm); “yave,” yani “safsata ve saçmalık” olarak nitelediği de Kur’an’ın ayetleri. Hâşâ!

[Said Nursî, “Kur’an’a karşı suikast” olarak vasıflandırdığı “dehşetli plan”dan söz ederken, bu olayı anlatıyordu. (Sözler, s.  521)]

Prof. Dr. Bozkurt Güvenç’in, “Atatürk, agnostik (şüpheci) düşünceyi benimsediği için Hz. Muhammed ile diğer peygamberleri kabul etmiyordu” şeklindeki değerlendirmesi, bir başka örnek.  (sentezhaber, 31.10.2006)

Ve yıllar önce Doğu Perinçek’in ifşa ettiği Medenî Bilgiler kitabında Atatürk’ün el yazısıyla yer alan “İslam Türkleri uyuşturdu. Türk milleti birçok asırlar, bir kelimesinin manasını bilmediği halde Kur’an’ı ezberlemekten beyni sulanmış hafızlara döndü” sözleri (Afet İnan, Medenî Bilgiler ve M. Kemal Atatürk’ün El Yazıları)

Müflis Proje Kemalizm, s. 11-3

***

Ve ahiret inancının olmadığını açıkta ortaya koyan şu ifadeleri: “Kitaplar karıştırdım. Hayat hakkında filozofların ne dediklerini anlamak istedim. Bir kısmı her şeyi kara görüyordu. ‘Madem ki hiçiz ve sıfıra varacağız, dünyadaki muvakkat ömür esnasında neşe ve saadete yer bulunamaz’ diyorlardı. Başka kitaplar okudum. Bunları daha akıllı adamlar yazmışlardı. Diyorlardı ki: ‘Madem ki sonu nasıl olsa sıfırdır, bari yaşadığımız müddetçe şen ve şatır olalım.’ Ben kendi karakterim itibarıyla ikinci hayat telâkkisini tercih ediyorum.” (age)

Said Nursî ve M. Kemal, s. 85

Ankara Başsavcısına: Nasıl sizi etkilemez? Başsavcı olarak “Yargıtay kararını tanımıyorum, saygı da duymuyorum” mu diyorsunuz?!!!

Başsavcının bilâhare “Atılan başlıkla maksat aşıldı” diyerek yaptığı tavzih: “16. Ceza Dairesinin kararına ilişkin yaptığımız değerlendirme hukukî olarak farklı bir bakış açısını dile getirmekten ibarettir. Yargıtay’ın kararıyla ilgili sert bir eleştiri asla söz konusu değildir.”

Okunma Sayısı: 7327
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Gündüz Alp-2

    17.11.2017 15:24:52

    Kaç gündür Türkiye'nin gündemi Atatürkçülük tartışması ile meşgul. Peki faydası nedir? Kocaman bir hiç. Neticesi ve faydası bir hiç olan şeyle iştigal abes değil mi? Acaba bu faydasız ve hatta zararlı tartışmanın sebebi nedir? Asıl gündemin halkın dikkat nazarlarından kaçırmak mı? Meselâ, siyasallaşan yargı, kötü giden dış siyaset, artan işsizlik ve hayat pahalılığı, bozulan ekonomik dengeler, eğitim ve sağlıktaki problemler, SOS veren tarım ve hayvancılık, psikoloji bozulan toplumsal ahvâl gibi pek çok, ciddi ve büyük problemler varken; birden öncelikli mesele ve gündem, Atatürkçülük oluverdi. Bırakalım o meseleyi ilgi alanına giren ilim erbabı tartışsın. İktidarın vazifesi, suni ve suri "gündemlerle" ülkeyi "meşgul etmek" değil,maddi ve manevi kalıcı hizmetler yapmaktır. Ve illâ hak, hukuk ve adâlet diyoruz.

  • Gündüz Alp

    17.11.2017 14:50:55

    Yeni Asya'nın dünkü ve bugünkü manşeti, ülkedeki asıl problemin menbaına işaret etmektedir: Siyasallaşan yargı! Evet adâlet mülkün temeli ise (ki öyle olduğunda herkes hem fikirdir) mülkü temelinden sarsan şu ahvali niçin yaşıyoruz? Yargı niçin yakasını bir türlü siyasi otoritenin elinden kurtaramıyor, tarafsız ve bağımsız olamıyor? Mevzuat mı yetersiz? Niçin âdil ve cesur ve vicdanı hür değil? Anayasal güvencesi mi yok yahut yetersiz mi? Adâleti tecelli ettirmekle vazifeli yargının, ülkemizin içine düştüğü şu vahim hâli görmemesi mümkün mü? Topyekûn millete dahili ve harici, maddi-manevi fatura çıkaran şu gidişatın sona ermesi ve ülkenin normale dönmesi şu an itibariyle yargı marifetiyle olacaktır. Zira demokratik hukuk devletinden sapmanın sancısını hep birlikte çekiyoruz. Halkın "böyle adâletin..." demesi bu sancının neticesi değil mi?

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı