Tevbe Sûresinin 60. ayetinde zekât ve sadakaların verileceği sekiz grup “fakirler, düşkünler, zekât memurları, kalpleri İslama ısındırılacaklar, köleler, borçlular, Allah yolundakiler ve yolda kalmışlar” olarak sıralanıyor.
Bunlardan bugün için öncelik arz edenler, “Allah yolundakiler.”
Peki bunlar kimler?
Bu soruyu Elmalılı Hamdi Yazır, diğer müfessirlerin görüşlerini de toparlayıp özetle şöyle cevaplıyor:
“ ‘Fî sebîlillah’ deyimi şeriat geleneğinde cihada ait bir kavram olmuştur. Çünkü Allah için sefer ve kendini vakfetmek anlamında en başta gelen ibadet budur. Suffe Ashabı gibi din ilimlerinin tahsiline kendini adamış olanları da kapsamı içine aldığı, ‘Kendilerini Allah yolunda adamış fakirler için’ (Bakara, 273) ayetinin tefsirinde nakledilmiştir. Tefsir ve fıkıh âlimleri murad olunanların mücahitler olduğunda görüş birliği içindedirler. Mücahitlerin cihadda muhtaç oldukları her türlü levazım ve mühimmat, ‘Onlara karşı kuvvet hazırlayın’ (Enfal, 60) ayetinin kapsamı içinde olup, cihad ihtiyaçlarının hepsi buraya girer.”
Bu izahlar ışığında, Üstad Bediüzzaman’ın gündeme getirdiği manevî cihad kavramıyla devam edecek olursak: Çağımızın cihadı fikrî, kültürel ve manevîdir. Levazım ve mühimmatla kast edilen kılıç, top, tüfek, mermi ve füzelerin yerini harfler, kelimeler ve her çeşidiyle medya almıştır.
Gazete, kitap, dergi, radyo, televizyon, internet, sosyal medya... bu zamandaki manevî cihadın levazım ve mühimmatıdır.
O zaman, zekât ve sadakaların öncelikli olarak verilmesi gereken adreslerin başında, günümüzün gittikçe ağırlaşan çetin ekonomik şartlarında manevî cihad vazifesini yerine getirmeye çalışan hizmet müesseseleri geliyor.
Hayli zamandır zekâtların münhasıran manevî cihada ve neşriyat hizmetlerine kanalize edilmesi gerektiği yönündeki vurgularımızda çıkış noktalarımızdan biri bu.
Sırf Allah rızası için ve Onun yolundaki manevî cihad hizmetini yerine getirmeye çalışırken, istiğna düsturunun gereği olarak kimseden birşey istemeyen, ama çok büyük zorluklarla boğuşan hizmet müesseselerimizi zekât ve fitrelerimizle takviye edelim.
Bir zekât mevsimine daha girdiğimiz şu mübarek günlerde bir defa daha hatırlatalım dedik.
***
- CB: “Müslümanlar çatışmalarda birbirlerine karşı ne kadar şedid, tahammülsüz ve vicdansızsa, hasımlarına karşı da o derece pısırık, cesaretsiz bir görüntü içindedir. Tesbitim yanlış mı?” Hele OHAL’de masumlara yapılanlar ve İsrail karşısındaki hal ortadayken hiç yanlış olur mu?!!
- İİT’nin bir çağrısı da Gazze’deki son zulümler için bir uluslar arası soruşturma komitesi kurulması. Dönem başkanı Türkiye’de hükümet İsrail’le anlaşarak 10 insanımızın katledildiği Mavi Marmara katliâmı soruşturmasını kapatmış ve davayı düşürmüşken bu çağrının bir anlamı var mı?!