Amansız ve şiddetli baskı ve tazyiklerin yanında Nur Talebelerinin moralini bozmayı, içlerine fitne sokup birbirlerine düşmelerini ve dışarıdaki insanları olumsuz etkilemeyi hedefleyen kara propaganda ve algı operasyonları, Üstadın sağlığında da hiç eksik olmamış.
Ama Üstad bunlara hiçbir zaman eyvallah etmemiş, dik duruşunu hiç bozmamış, talebelerini de sürekli bilgilendirip uyarmış ve moral takviyesi yaparak teşvik etmiş.
Talebelerinin meşrep veya mizaç farklarından dolayı birbirlerine “nazlanmaları”na dahi rıza göstermemiş; “Sakın sakın” ikazlarıyla tesanüdü korumaları çağrısı yapmış.
“Şöyle yapılmasaydı bunlar başımıza gelmezdi” gibisinden sorgulama ve hesaplaşmalarla birlik, beraberlik ve dayanışmaya zarar verilmemesi gereğini de vurgulamış.
Bu sayede, o son derece zor ve çetin şartlarda bile neredeyse hiç fire verilmemiş.
Bizim de özellikle lâhikalarda ve bilhassa cezaevi mektuplarında yer alan çok önemli tavsiye, irşad ve ikazları okuyup özümseyerek yolumuza devam etmemiz gerekiyor.
Hele zor zamanlarda bu noktalardaki imtihanların daha şiddetli olabildiğini unutmamalı; tesanüdümüzü hiçbir hal ve şartta şahsî ve hissî tavırlara feda etmemeliyiz.
Hizmetin hukuku bunu gerektiriyor.
Burada, özel olarak hedef alınan hizmet arkadaşlarımızın arkasında durup onlara daha çok sahip çıkmak ayrı bir öneme sahip.
Nitekim Üstad bunu çok güzel yapmış.
Zübeyir Ağabey de yayınlanan notlarında bu konuya özel olarak tahşidatta bulunmuş.
Kutlular Ağabeyin de, iç fitnelerde insafsız hücumlara hedef olan güvendiği insanları sonuna kadar müdafaa ettiğini biliyoruz.
Bunlar bizim için de örnek tavırlar.
Bir başka son derece önemli nokta, şahs-ı manevî adına meşveretlerle belirlenen ortak tavır ve duruşun herkes tarafından sahiplenilmesi ve farklı, hattâ aykırı bireysel söylemlerle bu duruşun zedelenmemesi.
Hele bu konuların müzakere edildiği meşveret zeminlerinde suskun kalıp sonra başka mahfillerde “ayrı telden” çalınmaması.
Cemaat mensubiyetinin icaplarıyla da, İslamî, ahlâkî ve insanî ölçülerle de bağdaşmayan bu çeşit tavırlar yeni fitnelere alet olup onları körüklemekten başka bir netice vermez.
Ve sahiplerini ağır vebal altına sokar.
***
-Tokdemir’in hatıraları ve 5. Gazetecilik Seminerleri