"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Zulümle anılmaktan adalet için yürümeye

Kâzım GÜLEÇYÜZ
07 Temmuz 2017, Cuma
CHP’nin 50 öncesi tek parti döneminde, özellikle bugün AKP’nin örnek alıp referans gösterdiği şeflik rejiminde imza attığı zulümlerin toplum hafızasındaki derin izleri hâlâ canlı.

Aynı şekilde çok partili demokrasiye geçildikten sonraki süreçte ihtilallere çanak tutması, Atatürkçülük ve laiklik adına halkın değerleriyle hep çatışması da.

Başörtüsü yasağının ısrarlı savunucu ve takipçisi olması, irtica iddialarıyla dindarları sürekli hedef alıp taciz etmesi de.

En son 2007’deki cumhuriyet mitingleriyle 27 Nisan ve 367 krizlerinde izlediği provokatif siyaset de unutulmuş değil.

CHP’nin yıllar yılı millet çoğunluğuyla ters düşmesi ve inatlaşması, hayatın akışı içerisinde giderek dindarlaşan bir toplum yapısı karşısında, bu partiyi ülke gerçeklerine ve topluma çok yabancılaştırdı.

Kendi kemikleşmiş kitlesine hapsoldu.

Bu durum en fazla AKP’nin işine yaradı. Yüzde 25’leri geçemeyen bir anamuhalefet partisi olarak CHP’nin izlediği yanlış politikalar, AKP’nin yelkenini şişirdi.

Ancak Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığıyla birlikte bu durum değişmeye başladı. Parti eski katı ve bağnaz laikçilik saplantısından kurtularak, din ve vicdan hürriyeti alanına giren konularda pozitif açılımlar sergileme sürecine girdi. 

Başörtüsü yasakçılığını bıraktı. Artık toplumsal bir olgu olarak kabullendiği cemaatlerle uğraşmaktan vazgeçti. Dindarlarla diyalog kurma arayışına girdi.

“30’lu yılların CHP’si değiliz” dedi.

Demokrasiyi, hukuku, adaleti, insan haklarını ve özgürlükleri vurgulayıp öne çıkaran bir siyaset takip etmeye başladı.

Toplumda büyük alâka gören ve AKP tabanında dahi ciddî bir destek bulan adalet yürüyüşü, böyle bir değişim sürecinin çok önemli tezahürlerinden biri oldu.

Özellikle haksız ve keyfî OHAL uygulamalarının yol açtığı geniş çaplı ve ağır mağduriyetlerin toplumda meydana getirdiği yoğun ve yaygın tepki birikimi ile büyüyen adalet arayışı ve özlemi, bu yürüyüşe verilen halk desteğini güçlendirdi.

Uzak-yakın geçmişi zulümle anılan bir partinin bugün böyle bir eyleme öncülük etmesi olumlu değişimin ilginç bir örneği.

***

BB: “20 Temmuz darbeyse 7 Ağustos Yenikapı’daki o mahşerî topluluk ne?” 1. Oraya muhalefet de katıldı. 2. OHAL’in dehşeti sonra anlaşıldı...

Sıddık Dursun, bandrol engeli ve tekel sürecinde yaptığımız bir toplantıya katılmıştı. Allah'tan rahmet, geride kalanlarına sabır dilerim.

Maruz kaldığımız keyfîlik ve hukuksuzlukları hukukla aşacağız  http://www.yeniasya.com.tr/video/keyfi-muameleyi-yargiya-tasiyoruz_437146

 

Okunma Sayısı: 7266
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Özcan ERKİŞ

    7.7.2017 15:54:02

    (5) Artık Türkiye ve siyasileri Avrupa'da istenmeyen ülke ve insanı haline getirildi. Son örnek Sn.Türkeş'in, 15 Temmuz yıl dönümü dolayısıyla Hollanda'ya gelmesini "hoş karşılamadıkları" yönündeki beyanları. Elbette hür, medeni ve demokrat bir ülkeye yakışan bir tavır değildir. Muhtemelen bunun başka yansımaları önümüzdeki günlerde Avrupa'daki sivil vatandaşımıza da olacaktır. AP'nın kararını hafife almak hele rest çekmek hem oradaki vatandaşlarımız hem Türkiye açısından doğru bir tavır değildir. AB'nin bizi uyardığı ve tenkit ettiği bilhassa hukuk, adalet, hürriyet, demokrasi, insan hakları vs konularda daha fazla karşılıklı diyalog, müzakere, diplomasi yapılması gerekmez mi? "Yok hükmünde!" yahut "Bizi bağlamaz!" gibi dış diplomasi de karşılığı olmayan söylem ve eylemlerin "kıymet-i harbiyesi" yoktur. Maalesef iktidar, AP'nın son menfi kararını da dahili siyasetinde tepe tepe kullanacak, "Avrupa düşmanlığı" ve "mağdur edebiyatı" ile iktidarını pekiştirecek, ömrüne ömür katacaktır!

  • Özcan ERKİŞ

    7.7.2017 15:28:44

    (4) Dini (İslam'ı) ve dindarı (Mümin ve Müslümanı) iktidarına basamak, menfi siyasetine alet eden siyasal İslamcı iktidar; 15 yılın sonunda acı olmakla birlikte şu gerçeği (müşahedemize istinaden) söyleyebiliriz ki, dine imana, dindara ve cemaatlere adaveti netice veren bir sürece sebebiyet vermiştir. Ve bu süreç maalesef -ne hikmetse- devam ettirilmek istenmektedir. 15 Temmuz darbe girişimi neticesinde başlatılan ve bir yılını doldurmakta olan antidemokratik OHAL rejimi ayrıca adalet,hürriyet ve demokrasiye de adavet eden bir sürecin başlamasını netice vermiştir. Delili de adalet talebiyle yürüyen on binlerce vatandaşı tehdit eden fanatik ve müfrit iktidar taraftarlarıdır. BB bile adalet yürüyüşü için "Kabak tadı verdi..Bu yürüyüş esnasında yollardaki hayatın doğal akışı da bozuluyor!" diyor (t24,7.7) Hak, hukuk ve adalet arayışından memnun olmayan BB'nın, ilan ettikleri OHAL ve KHK'lar ile binlerce insanın "doğal hayat akışının" bozulduğunu bilmemesi mümkün mü?

  • Özcan Erkiş

    7.7.2017 12:49:23

    ( 3 ) "30'lu yılların chp 'si" daha demokrat bir yapıya dönüşürken, siyasal İslâmcı ideolojiye sahip ve daha âdil ve demokrat olması iktiza eden iktidar partisi maalesef 30 'lu yılların chp'sine dönüştü. İktidarın ustalık dönemi tamirden ziyade tahrip dönemi olarak tarihe geçecektir. Bu bir iddia değil ayniyle vâkidir. Bir yıldır OHAL ile yaşadığımız süreç ve öncesi bu iddiamıza delildir. Hele Mağdur Kürsüsüne gelen mektuplar ve sahipleri, tarihin arşivinde çoktan yerini aldı ve inkârı, reddi ve gizlenmesi mümkün olmayacak bir tarzda bu sürecin sağlam ve canlı vesikalarıdır. Gelecek nesiller bunları okuyacak, zalimlere bedduâlar, mazlumları da hayır ve rahmet duâlarıyla anacaktır. Yeni Asya da bu hayır duâlarına elbette hissedâr olacaktır. Çünkü hakkın hatırını âli tutan hakkaniyetli tavrıyla bir kere daha hak ve hakikatin safında olduğunu fiilen göstermiştir.

  • Özcan Erkiş

    7.7.2017 12:33:16

    ( 2 ) Kaderin cilvesine bakın ki, dün ülkeyi 27 yıl tek parti diktatörlüğü ile yöneten Halkçılar bugün hukuk, adâlet ve hürriyet için milletle beraber yürürken; adında "adâlet"olan, defalarca tek parti yönetimini halka şikayet eden parti de hukuku, adâlet ve hürriyeti yok etmek için âdeta devleti seferber ediyor. OHAL ve KHK'lar ile hukuksuzluğu meşru kılmak için demokratik hukuk devletini askıya aldılar. Fakat artık hukuksuzluk öyle bir hâl aldı ki, AP (Avrupa Parlamentosu)bile müzakereleri, kâhir ekseriyetle askıya almaya karar verdi. Lâkin AB hedefiyle iktidara gelen siyasal İslâmcı iktidar, bu karara "Bizi bağlamaz! " diyerek kendi hedef, sözüne ve vaadine muhalif, zıt bir vaziyet almaktadır. Oysa AP'nin kararı mevcut iktidarı değil topyekûn Türkiye'yi alâkadâr eden bir karardır. Ve Türkiye eşittir iktidar demek değildir. İktidarlar gelir ve giderler. Demokratik hukuk devleti ise devamlı ve kalıcıdır.

  • Özcan Erkiş

    7.7.2017 12:16:35

    Sayın Güleçyüz, herkese hayırlı cumalar temenni ediyorum. 16 Nisan'dan sonra sürpriz sayılabilecek şeyler yaşayacağımızı az çok tahmin ediyorduk. Tahminimizin fevkinde şeyler yaşadığımız için hiç şaşırmıyoruz. Şahsa istinat eden tek adamlık sürecine girmiş bulunuyoruz. Artık işler takdir, izin ve lütufa bağlı olarak tayin ve tesbit edilmektedir. Allah beterinden muhafaza etsin, diye duâ ediyoruz. Elbette bu süreç bitecektir. Ancak toplumsal mânâda bir irade ve ittifak lâzımdır ki hayırlı netice alınsın. İşte böyle bir ittifakın oluşmaması için iktidar cenahı, toplumda gerilim ve ayrışma sağlamak için inatla ve ısrarla menfi siyasetini devam ettirmektedir. İktidar, millet ve memleketten evvel kendi iktidarının devamını düşünmektedir.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı