"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Sakın siz de onyomanik olmayasınız?

Kenan TAŞTAN
26 Mayıs 2015, Salı
Tüketim toplumunun temel özelliklerinden olan daha çok kazanma, daha çok harcama, daha çok tüketme ve tüm bunları yaparken daha az tatmin olma toplumumuzu ve insanımızı en hassas yerinden vurmaya devam ediyor.

Sosyal değerlerin azaldığı, manevî değerlerin zayıfladığı bu içinde yaşadığımız çağa bir ad vermek gerekseydi ben bu çağa “Onyomani çağı” derdim. 

Onyomani (alışveriş hastalığı); psikoloji kervanına yeni eklenen bir hastalığın adı. “Horoz ölür gözü çöplükte kalır” derler ya işte onun gibi bir şey…

İçinde yaşadığımız çılgın tüketim yarışı içinde asıl öğütülen ve asıl tükenenin insan ve insanî değerler olduğunun hâlâ farkında değiliz. İnsanın tükenmesi demek onu insan yapan değerlerin tükenmesi demektir ki, bu özellikleri sıyırıp attığınızda insandan geriye bir şey kalmaz. 

“İnsanların temel gereksinimlerini karşılama, daha iyi ve mutlu koşullarda yaşama güdüsü nasıl oluyor da bir yarışa dönüşüyor ve yine insanların mutsuzluk kaynağı olabiliyor?” diye sorabilirsiniz ve bence sorulması ve sorgulanması gereken asıl mesele de bu olmalıdır. Çünkü bu onyomanik kültürün insanlara yaptığı en büyük tahribatlardan biri, insanlar arasındaki dostluk, sadakat, vefa, diğergâmlık vb. erdemleri azaltmasıdır. Paranın tabulaştırıldığı ve insanların onu özgürlüklerinin temeli saydığı bir toplumda, o paraya ya da özgürlüğe sahip olmaya giden yolda her yol mubah sayılmakta ve süreçten de en çok insanî değerler zarar görmektedir. Ülkemizdeki yolsuzluk kültürünün bu denli kökleşmesinin bir nedeni de budur. Çünkü daha çok para, daha çok özgürlük olarak algılanmaktadır. Bu yarışta altta kalmamak, kaybolmamak için bu felsefeyi benimsemek ve yarışmak gerekir ama bunun bedeli ağır olmaktadır. Daha çok para, daha çok parasal üstünlük aynı zamanda daha az dostluk, daha az vefa, daha az sevgi anlamına gelmektedir. Hal böyle olunca da başkasının bizden daha fazla sahip oldukları şeyler bizim mutsuzluğumuz olmaktadır. 

İstatistikler göre 2001 yılında Türkiye’de 14 milyon kredi kartı varken, 2014 yılında bu sayı 57 milyona ulaşmıştır. Worldwatch Enstitüsü-Dünya Durum Raporuna göre; yılda 15 milyar dolar parfüme harcanıyor; ev için yapılan masraflar ise 20 trilyonu aşmış durumda. İnsanoğlunun büyük bir kısmının açlıkla ve susuzlukla karşı karşıya kaldığı bir dünya da bilmem başka verileri aktarmama gerek var mı? 

Televizyonda yayınlanan reklamlardan birinde, “Kariyer senin kim olduğunu anlatmaz, sadece saatin senin kim olduğunu söyler” sloganının kullanılmasından sonra saat satışlarında ciddi bir artış olduğunu ve “Kendini çevreye beğendirme” çabası içerisindeki yüz binlerce insanın reklâmı yapılan saati almak için ciddi paralar ödediğini Metin Karabaşoğlu’nun o güzel makalesi vesilesiyle neredeyse bilmeyenimiz yok gibi… Hâlbuki bizim kültürümüzde kimliğinize ve kişiliğinize yatırım yapmadan sırf dış görünüşünüze yatırım yapma çabası “Eşeğe altın semer de vursan eşek yine eşektir” deyişiyle yerilmektedir. İşin ironik tarafının mutluluğun parayla, imajla, kariyerle doğrudan ilgisinin olmaması gerçeğidir…

UNICEF tarafından yapılan bir araştırma söylemek istediğimi özetler mahiyettedir. Bu çalışmaya göre, dünyanın en mutlu insanları Kuzey Afrika ekseninde yaşamaktadır. Oysa bu insanların dünya gelirlerinden aldıkları pay, dünyanın en düşük payıdır. Buna rağmen mutluluk envanterine göre dünyanın en mutlu insanları bu bölge insanlarıdır. Günümüzde etkisini tüm dünyada hissettiren global krizin Kuzey Afrika ülkelerini etkilememiş olduğu gerçeği de Batı yaşam tarzı ve onun getirdiği ekonomik süreçlerin insanlığa özellikle de bizlere saadet getirmediğinin açık bir göstergesidir. 

Yapılan bir diğer çalışmada da intihar girişimlerinin en fazla olduğu ülkelerin ekonomik olarak dünyanın en müreffeh ülkelerinde (İskandinav ülkeleri) olduğunu bizlere göstermektedir. 

Buradan çıkan sonuç açık ve nettir; mutluluğun çok kazanmak ve çok harcamakla doğrusal bir ilişkisi yoktur. İçinde yaşadığımız bu tüketim hastalığından korunmanın çaresi ve çözümüne gelince; çareyi bize bu hastalığın sirayet etmesine neden olan Batı kültüründen ziyade kendi kaynaklarımızda aramalıyız ve o kaynak bu konuda şöyle söylüyor: “Yiyiniz içiniz; fakat israf etmeyiniz! Çünkü Allah israf edenleri sevmez.” (A’raf Suresi 7/31)

Okunma Sayısı: 1576
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı