Bir terapistin ofisi toplumun genel manzaralarını aksettiren ayna gibidir.
Çünkü farklı farklı sorunlar nedeniyle her yaştan, cinsiyetten ve fikirden insanlar gelir dertlerini anlatmaya. Kendi penceremden topluma baktığımda gördüğüm manzara pek hoş olmasa da yine de gördüklerimi, duyduklarımı ve hissettiklerimi tasvir etmeye çalışayım:
- İnsanların dünya görüşlerinin, sosyal sınıflarının, cinsiyetlerinin farklı farklı olmalarına rağmen bencilleştiklerini ve daha çok benmerkezci bir karaktere büründüklerini,
- Sosyal adaletsizliğin toplumu içten içe zehirlediğini,
- Çocuklarımızın ruhlarının, içinde bulundukları rekabete dayalı eğitim sistemi tarafından ezildiğini,
- İnanan ve inanmayan kesimin söylemlerinde değil belki ama eylemlerindeki farkın neredeyse ortadan kalktığını,
- Örselenmiş ruhların arttığını,
- Aile yapısının aşındığını,
- Ve toplumun her kesiminin saydığım nedenlerden dolayı yara aldığını söyleye bilirim.
Tüm bu yaşanan sıkıntıların sebeplerini elbette tek bir nedene bağlayamayız ama bu durum sosyolojik analizler yapmamıza da mani değil. İşte bu nedenle toplumsal olarak neredeyse homojen olarak yaşadığımız ve hissettiğimiz bu sıkıntıların artışının modern toplumun insanı yalnızlaştıran ve toplumsal bağları çözen yapısıyla yakından ilgili olduğunu düşünüyorum. Bunun altında yatan bir diğer sebep ise toplum olarak “Ön dişleri fırçalayıp, arkadakiler nasıl olsa görünmüyor üşengeçliği ile ihmal eden zihniyet” modeli mantığına göre hareket etmemizden kaynaklandığını, “Kabrin arkasını ihmal eden ve sadece görünen bu dünya için çalışmak kolaycılığı mantığının” bizi yaşadığımız sorunlarla karşı karşıya bıraktığını söyleyebilirim.
“Sen cevapları ezberliyorsun ama hayat aynı soruyu tekrarlamaz” demişti ya Osho, bizim yaşadıklarımızda işte o kabilden.
Günümüz modern aklına sahip bazı kesimler (iyi niyetlerinden kesinlikle şüphem yok) bu sorunların üstesinden gelebilmek için her ne kadar cemaatleşmeye çalışsa da (bununla sadece tek bir cemaati kastediyor değilim), oluşturdukları yapılar cemaatten çok cemadattan (kalabalık, yığın) öteye gidemiyor. Durum böyle olunca da çözüm önerilerimizin adresi hep çözümsüzlük oluyor.
Madem durum bu, o halde sizin öneriniz nedir? diye soranlara, o başka bir makalenin konusu diye cevap verebilirim ama yazacağım makalenin içeriğine dair bir ipucu olması hasebiyle de tek cümlelik teşhisimi ve tek cümlelik önerimi yeri gelmişken hatırlatabilirim.
- Toplumsal kokuşmuşlukları, rahatsızlıkları hiçbir psikoloji ilâcı ve hiçbir psikiyatrist-psikolog, tedavi edemez.
- “İşittik ve isyan ettik” felsefesinden “işittik ve itaat ettik” mantığına evrilmenin vaktidir.