Umutlanmalıydı insan… Yaşadığı bütün sıkıntılara rağmen ümit edebilmeliydi. Asla vazgeçemezdi, umut etmekten…
Bir meş’aledir ümit…
Yanmalı, hiç sönmeden…
Yanmalı, fırtınalara inat, yanmalı. Yanmalı, onu söndürmeye çalışanlara inat. Yanmalı, kalbin merkezinde o ateş. Yanmalı, karanlığa bırakmamalı ruhu, aydınlatmalı. Eğer o meş’ale sönerse ruh kararır. O vakit yaşamanın ne anlamı kalır? Ne mutlu ümit meş’alesi yananlara! Her şeye rağmen içinde büyüttüğü umutlarla yaşayanlara. Ümidini yitirenler kocaman bir boşlukta.
Güneşti ümit, sönmemeli. Narin bir çiçekti, solmamalı.
Tutunacak daldı, kırılmamalı. Şevkti ki yaşama sebebiydi.
En önemlisi ümit etmemizi Allah emrediyor. “Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin” buyuruyor. Üstad Bediüzzaman da keza “Rahmet-i İlâhiye’den ümit kesilmez” diyor. Yani hep ümitli olunmalı ve yeis denilen illete maruz kalınmamalı. Yeise düşüren hallerden şiddetle kaçınmalı. Terk edilmeli, artık olumsuz düşünceler. Dayanmalı, bütün kâinat yed-i kudretinde O’lana…
Zifiri karanlıktı, ümitsizlik… Bunalımdı, kasvetti, inkırazdı.
Hastalıktı tâ zerrelere işleyen. Velhasıl ölümdü yeis…
Şimdi zaman bundan sonra ümit için başlasın. Kurusun hüzünlerin acıların menbaı. Şevk ve ümitle mücadele edilsin yeis canavarına karşı. Mazinin de gerisinde kalsın o karamsarlık. Ve zafer ümidin olsun ve tabi ki bir de ümitle yaşayanların.
Rabbimiz ümit meş’alemizi hiç söndürmesin, daima aydınlatsın. Âmin.