"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hakikî saadetin formülü

Kübra ÖRNEK KORKMAZ
30 Temmuz 2017, Pazar
Bediüzzaman, makro hedeflerin mikro açılımlarını yaparak iman, amel, ihlâs, tesanüd, ittifak ve ittihadı bir araya getirmiştir.

“İman tevhidi, tevhid teslimi, teslim tevekkülü, tevekkül saadet-i dareyni iktiza eder” diyerek, hakikî saadeti formüle etmiştir. “İmân, insanı insan eder; belki, insanı sultan eder”1 diyerek insanı insan eden değerler manzumesinin İslâmiyetin içerisinde olduğunu ifade etmiştir. 

Evet Risale-i Nur insanlığın kurtuluş reçetesidir. “Ben imanın nuruyla, Resulullah’ın (asm) talimi ve Kur’ân’ın dersiyle …” deyip anlattığı hakikatler, hep bu kaynaklardan doğuyor. Bu kudsî kaynaklar hakikî hüviyetiyle İslâm güneşinin reşhaları, şuâları, lem’aları ve vahyin açılımı olan sözleri ve lâhikalarından ibarettir.

Bu konumuyla Bediüzzaman, insanlığın geleceğini nurlandıran bir vizyona sahiptir. “Risale-i Nur dünya devletlerinin kanun-u esasisi olacaktır” diyerek, gelecekte insanlığı doğru İslâmiyetle buluşturacak kaynak eserler olduğunu müjdeliyor. Batı, fen ve felsefesinin yetersizliğini Kur’ânî ve imanî esaslarla takviye ederek, insanlığı moral ufkuna yükseltmiştir. 

Kâinatın yaratılış sebebi sevgi, kardeşlik, birlik ve beraberlik, tesanüd ve dayanışmadır. Hak din İslâm’ın temeli bu esaslar üzerine kurulmuştur. Kin, adavet, nifak, şikak, düşmanlık, savaş ise düzeni ortadan kaldırmaya matuf olduğu için, kıyametin kopmasına sebep teşkil eder.

Dinimiz sevgi, barış ve kardeşlik esaslarını temsil ve teşvik eder. İnsanî değerleri korumayı esas alır. Hayatı yaratılış esaslarına göre korur. Küfür ise terör, kargaşa ve anarşiyi körükler. Kaotik bir düzensizliği tetikler. Küfr-ü mutlâkın altı anarşizm ve terör, üstü ise istibdad-ı mutlaktır. Dünyanın yaşadığı durum bu hususu ispatlar niteliktedir. İman zafiyeti, İslâm âlemini bu kaosun içine sürüklemiştir.

 Bediüzzaman bu hastalığı seneler öncesinden teşhis ediyor ve diyor ki:

“Dünya, büyük bir mânevî buhran geçiriyor. Mânevî temelleri sarsılan garp cemiyeti içinde doğan bir hastalık, bir veba, bir tâun felâketi, gittikçe yeryüzüne dağılıyor. Bu müthiş sârî illete karşı İslâm cemiyeti ne gibi çarelerle karşı koyacak? Garbın çürümüş, kokmuş, tefessüh etmiş, bâtıl formülleriyle mi? Yoksa İslâm cemiyetinin ter ü taze iman esaslarıyla mı?”2

Ve beraberinde kurtuluş reçetesini de veriyor: “Azâmetli bahtsız bir kıt’anın, şanlı tali’siz bir devletin, değerli sâhipsiz bir kavmin reçetesi; ittihad-ı İslâmdır.”3 “Marîz bir asrın, hasta bir unsurun, alil bir uzvun reçetesi; ittiba-ı Kur’ân’dır.”4

Çağın vebası maddecilik ve materyalizm, seküler değerleri dini değerlerin yerine koymak. Bu ise çağın kokuşmuş, batıl formülleriyle çözülmez. Ancak ve ancak İslâm cemiyetinin ter ü taze iman esaslarıyla çözülür. Güçlü bir ittihad-ı İslâm ile çözülür. Bizler muhabbeti, uhuvveti, ittihadı, kardeşliği, tesanüdü yaşatacağız ki İslâmiyeti doğruca yaşayabilelim.

Dipnotlar:

1- Sözler, Yirmi Üçüncü Söz, s. 502. 

2- Tarihçe-i Hayat, s. 543-544. 3- Münâzarât. 

4- Hutbe-i Şamiye, Sayfa: 116.

Okunma Sayısı: 2537
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı